07. 08. 2018 Salı
Bir yazı okudum... "Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası, manidar şekilde ezan desibelinin alabildiğine yükseltildiğine ilişkin muhtelif tespitler, üstelik beş vakit namazını kılan mütedeyyin çevrelerden, eş, dost, hısım akrabadan geliyor. / Acaba bir zafer tiradı nev´inden ve Allah için değil de "Reis" için mi okunuyor "Ezan-ı Muhammedi", ne dersiniz?!" (Tayfun Atay, "Diyanet, sayende gidiyor din elden, dikkat et!", Cumhuriyet, 1 Ağustos 2018).
Ezanın "Reis" için okunup okunmadığını bilmiyorum. Olabilir de. "Ezan desibelinin alabildiğine yükseltildiği" kesin.
Hâlbuki Diyanet´in geçen yıl aldığı kararı var: "-Cami içi ve dışında kullanılan ses cihazlarının desibel ölçümleri yaptırılarak ezanın 80 desibeli aşmamasına özen gösterilmeli. /-Birbirine yakın camilerin ezan seslerinin karışması ezanı dinlenemez hâle getirmektedir. Mahalle düzeyinde lokal merkezler oluşturulabilir."
Yaşanmış bir hâdise... Benim de, senin de, onun da hikâyesi olabilir.
Bir ilçe... Kişi o sıra ziyaret için aile büyüklerinin evinde. Evleri üçüncü katta ve karşısındaki apartmanın zemin katında DİB´e bağlı mescit bulunuyor. Aradaki mesafe 15 metre ya var ya yok. Bir ezan okunuyor; ezan değil, beyin burgusu! Ses alabildiğine açık.
Kişi, müftüye gidiyor. Müftü izinliymiş. Bir odada iki kişi oturuyor. "Biz ilgilenelim." diyorlar. Kişi: "Bu ezan sesinin kısılması lâzım." diyor, "Madenî ses bütün mahalleyi ayağa kaldırıyor."
Konuşurken "mütedeyyin" olduğunu ima ediyor ki, "yanlış" anlaşılmasın.
Ama karşısındaki "Siz ezana karşısınız!" demesin mi!
Bu adam Diyanet görevlisi... Biri gelse, dinle ilgili bir şey sorsa anlatacaklarını artık tahmin edin.
O ilçenin müftülüğüne bir başka müftü vekâlet ediyormuş. Kişi ona telefon açıyor. Hâli anlatıyor. Müftü, kişiye: "İlgileneceğiz, sizi de bilgilendireceğiz." diyor. Ama arayan da yok, değişen bir şey de yok.
Kur´ân´da ezan şartı bulamazsınız. Ezanı teklif eden de üstelik sahabe... Hz. Peygamber teklifi uygun bulduğu için kabul ediyor. Neden? İnsanlar işinde gücünde... Ezan vaktinin geldiğinin farkına varamıyorlar. Bir davet olsa cemaate yetişecekler. Sahabeden kimilerinin rüyasına girmiş... Böyle davet olur, diye... (Bu rüya meselesi muhtemelen abartılmıştır. Sözlerin Allah´tan geldiğine işaret etmek için, sık sık "rüya"dan bahsedilir, âdeta vahiy gibi bir kutsiyete büründürülür. Râviden râviye söz geçerken hesap karışıyor!)
Ezan gerekli... Hayatın bir manası "ezan"... "Ezan" ile "idrak" arasındaki bir bağ vardır. Dinî vecibeye davet, sizin hayatınızı da anlamlaştırıyor. Güzel sesli birinin okuduğu ezanı kastetmiyorum. Esas olan davet ve davetle birlikte Allah´a kulluk. Kulluk sınırı Kur´ân´da çerçevelenmiştir; her adım bir gayeye matuftur.
Mehmet Şevket Eygi, "Ezanları güzel sesliler, ince kalpliler, medenî Müslümanlar okumalı. / Hoparlörleri sonuna kadar açarak avaz avaz ezan bağırmak hıyanettir bu dine." der.
Hz. Peygamber, "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın." buyuruyor.
Ama zorlaştırıyoruz, bezdiriyoruz, lanet okutturuyoruz ve uzaklaştırıyoruz.
Eğer en tepedeki bir "güncelleme" isterse mecburen tedbir alacaklar! Hadi almasınlar!
Herhâlde "Yukarı"dan bir "güncelleme" talep etmek lâzım!