EY FAY HATTI SENİN ARKANDA HANGİ DIŞ GÜÇ VAR?

Veysi DÜNDAR'IN "KONUYA DAİR" ANALİZİ...

EY FAY HATTI SENİN ARKANDA HANGİ DIŞ GÜÇ VAR?

1999’un kötü anılarını canlandıran dünkü depremden sonra depreme değmeyen bir yazı kaleme almak çok da mümkün değil aslında.
Ancak benim dezavantajım şu ki bugünkü depremin ardından yazılacak neredeyse her şeyi yazmışım. İktidarın 17 yılda depremi ciddi anlamda yönetmekten uzak politikalarını defalarca yazdım. Şehir planlamasının temel hiçbir kaygısı güdülmeden harcanan tam 17 yıl. 

Oysa ki, 1999 depremi olmasa belki Erdoğan iktidarı dahi alamayacaktı. Depremin ağır maliyeti Türk siyasetinin kronik yüzlerini süpürmüştü. AKP bu boşluğu doldurdu ve tam 17 yıl kesintisiz her yerde iktidar oldu.
Bu 17 yılın hesabını ise hiçbir zaman vermedi. Çok sıkışınca “ihanet ettik, aldatıldık” dedi dikey mimari üzerinden kendini reddiyeye tabi tuttu.
Ama değişen bir şey olmadı…

İstanbul’un berbat semtleri berbatlığını muhafaza ederek 2019’u eda etti. Hiçbir zaman kentsel dönüşüm kentle rabıta kurmadı. Dönüşüm sadece bir arsanın üzerindeki binanın yenilenmesinden ibaret oldu.
Bütün bunların üzerine bir de arsızca savunulan imar barışı tüy dikti. Nedir imar barışı diye sorulacak olursa tam anlamıyla kentsel plansızlığın, kente karşı işlenmiş suçların affıdır desek eksik kalır.

O yüzden merak eden arşiv yazılarımda İstanbul’un deprem kaygısı güdülmeden nasıl bir beton denizine teslim edildiğini okuyabilir. Aksi olsaydı İstanbul’da satılmayan bir tane yeni bina kalmaz, hiçbir müteahhit satışını gerçekleştirmediği bir inşaata girişmezdi.

Oysa biz inşaat sektöründeki firmaların BDDK tarafından yasal takibe aktarılmasını daha birkaç gün önce konuştuk. Sahi bu inşaat firmalarına bu izinleri dış güçler mi verdi? Bu inşaatları plansızca yapmaya göz yuman iktidar, bizi bir taraftan depremden korunma konusunda nasıl olur da bu kadar güvensiz hissettirir?

İktidar yapılabilecek en kötü işi yaptı. Şehri betona teslim etti ama deprem tehdidine karşı da neredeyse hiçbir gelişme sağlamadı. Ülkede kamu bankalarına görev verip krediyi, topladığı mevduat faizinin neredeyse yarısına verdirmeye çalışan devlet en basit iş olan vatandaşın canını artık akut olmuş deprem tehdidine karşı koruma konusunda kendini mesul görmedi.

AKP’nin sadece bu zaafı bile bırakın son seçimde ikinci turda Meral Akşener’in deyimiyle kulağın kopmasını patlatılmasını gerektirirdi. AKP sadece bu konulardaki başarısızlıkları için halktan özür dileyip istifa edecek feraseti göstermek yerine hep suçu başkasında arayan parti olmuştur.

Büyük şehirlerde, büyük ilçelerde ülkenin üretken bölgelerinde uzun süredir seçim kazanamamasına karşın yoksul geniş kitlelere sunulan asgari hayat standartları üzerinden devam ettirilen iktidar ise tam bir çifte standarda delalet etti.

Reklam

İstanbul’da dünya için küçük ama yarattığı hissiyat için büyük deprem için yeni bir şey söylemek güç diyerek söze başlamıştım.
Yine de depremde Avcılar’da bir caminin yıkılan minaresi benim açımdan hala yeni sözler söylemenin olası olduğunu gösterdi.

17 yıllık AKP iktidarı zaten İstanbul yerel seçimlerinden önce ‘İstanbul için en önemli tehdit depremdir’ diyerek 17 yılı boşa geçirdiğini itiraf etmişti. Buna karşılık kaybettiği seçimi beğenmeyip ikinci bir seçime tevessül edecek kadar da kaprisli ve burnu büyüktü.

Bütün bu süreçte beka söylemi ile soslanan milliyetçi hamleler, hemen her koldan pompalanan dini söylemlerle süslendi. Cennete vize veren mi ararsınız, doğrudan bilet kesen mi?

AKP için din istismarı sıradan bir seçim propagandasına dönüştü.
Oysa ki, ilk depremde ciddi olarak yıkılan da bir cami minaresi oldu.
Cami minaresinin yıkıldığı deprem aslında AKP’nin bizlere sunduğu tablonun tam da zıddını gösteriyor. Kimse AKP’ye oy verdiği için cennete falan gitmiyor. Bu zaten mümkün değil. Bırakın onu 1980 yılında Avcılar’a bu camiyi yaptıran Tükenmez ailesi 1999 depreminde bile bu caminin ayakta kalmasına bakıldığında ülkeye hakkını helal ettirmişti. Ama kul yapısı her şey gibi zamanın ve fizik kurallarının acımasına terk edilmiştir camiler ve minareleri.

AKP gerçekten de görevini yapsa ve 17 yılı boşa geçirip bizi deprem korkusuyla yüzleşen paranoyaklar haline getirmese idi, bugün yıkık bir minarenin korkutucu ve iç karartıcı çağrışımlarını konuşmuyor olacaktık.
AKP ibretlik yönetme performansının belki de en riskli tercihini depremle oyun oynamakta onu bir gölgenin ardına bırakmakla yaptı.

Bugün bu oyunun kefareti hep beraber ödeniyor. Minareler yerlerde, inşaatçılar batık, insanlar can derdinde, 10 binlerce deprem toplanma alanının yeri konusunda şüpheler var.
AKP ekonomide siyasette dış güçlere ne derse desin, Kuzey Anadolu Fay Hattı en kuvvetli iç güç olarak son sözü söyledi.
Anlayana sivri sinek konçertosu, anlamayana yanal atımlı bir fay hattı.