Gençlerin evliliği geç bıraktığı tartışıldı geçen hafta.
Bu geç bırakmada en önemli etken işsizlik. Parasızlık, evlilik önünde büyük bariyer. Fakat değişen dünyada insanların evlilik ve aile gibi manevi kodlara artık eskisi kadar ehemmiyet vermediği de bir vakıa.
Bu da dünyayı dizayn edenlerin empoze ettikleri bir başka zehir. Tek tip insana evrilen projeler. Yeryüzü mühendisleri, insanlığın cinsini, ırkını, dinini, kültürünü, sosyal hayatını tek tipleme düşünde.
Kültürler, dinler, ırklar, cinsler arasındaki ayrımı kaldırırsa insanın daha mutlu olacağını düşünmekte. Avrupalı ve Asyalıyı aynı potada eritip sosyal hayatını birbirine denk düşürmeye çalışmakta. Değerlerin aşınmasına paralel olarak, eşcinsel ilişkiler, nikâhsız birlikte yaşamlar artık Müslüman coğrafyalarda da artmakta. Gençler sorumluluk altına girmek istememekte. İnsanın her iki cinsinde de moral değerler hacim kaybederken, resmi bağ gereksiz görülmekte. Hastalıkta sağlıkta daima birlikte gibi ya da aşk sevgi gibi manevi değerler tercih edilmeden, geçmiş yüzyılın eski gramofonları gibi kenara itilmekte.
Bunda insan cinsinin biyolojik etmenlerinde değişimin de katkısı bulunmakta, erkek daha fazla feminenleşmekte, aileyi bir arada tutabilme erkinden uzaklaşırken, kadın da ekonomik bağımsızlığı ile karşı cinse fazla da gereksinim duymadığı inancı taşımakta.
Şiddete meyyal erkeklerin sebep olduğu kötü evlilikler, cinayetler; kadın dünyası için önemli bir bariyer. Fakat erkek dünyası için de evliliğin şatafatı, çul çaputa, gereksiz eşyalara, markaya, pahalı olursa iyidir anlayışı ile yapılan aşırı masraflar, geleneklerin absürt abartısı, yuva kurmanın cazibesini yerle bir etmekte.
Evlilik kimilerinde manevi bir güzellik değil de bir şirket gibi ne kadar kâr ederim hesabına dönüşmekte. Düğün takıları, maddi beklentiler ile beli bükülen erkek evlenmekten ürkmekte. Bir de boşanma ile hayat boyu yüzünü görmeyeceği kadına, ödeme yapmak zorunda kalacağı düşüncesi, bir başka kaçış nedeni. Arkadaşımın oğlu altı ay durup ayrıldığı eşine ömür boyu nafaka vermemek için notere gidip anlaştılar, oturdukları çok güzel evi bırakıp, ceketini alıp çıktı.A
Bu gibi adaletsizlikler gençleri evlilikten soğutmakta. Kadın hiç düşünmüyor bu insanın bana hakkı geçmekte ben ne diye ondan ev kabul edeyim ya da ömür boyu maaş. Böyle bedava yaşamak, beleşten mala konmak hevesi, kötü bir niyet hâkim olunca evlilik anlamını yitirmekte.
Yuvalar kurulmayınca, yeni nesiller doğmuyor, nüfus azalıyor. Çocukluğumuzda mahallemizde bekâr yoktu şimdi evler bekâr gençlerle dolu, yalnız yaşayan orta yaşlı ya da yaşlılarla kaplı bir sokağımız var artık.
Sadece gençler değil dul kalmış erkekler, kadınlar da öyle kolay kolay evlenmiyor, bir başkasının kahrını çekmeye yanaşmıyor.
Kadın orta yaşlı dul kalmışsa eğer, emekli maaşı varsa çok zor tekrar onu evliliğe ikna etmek, niye rahatımı bozayım demekte. Bu sebeple toplumda yalnız yaşayanlar artmakta, daha vahimi yalnız ölenler ve kimsenin haberi olmadığından daha da trajik olanı, kokan ölülerin haberleri sık sık gazetelerde çıkmakta. Avrupa’ da olan bu durum, bizde de olağan artık.
Artık daha rafine, takıntılı, her şeyi sorgulayan, tahammülsüz, karşısındakine saygısız, güvensiz bireyler bulunmakta. Geçmişin o birbirlerini görmeden, görücü usulüyle evlenip de hiç birbirlerini kırmayan sabırlı nesiller yok. Ki geçen gün sık sık yaptıkları gibi 85 yaşındaki yaşlı adamın felçli eşine sevgiyle bakmasını haber yapmışlardı. Yeni nesillerde bu vefa da hayli aşındı.
Kadınların dünyasını etkileyen aşk, sevgi mottosu da masallarda kaldı. Büyülü kelime aşk değil, para. Maddi durumu iyi olanlarla evlilik fikri, insanlara çok daha cazip gelmekte.
Boşanmalar, mutsuz çocuklar, bu çocukların ailelerinden gördükleri sevgisizlikler sadece onları değil toplumu da vurmakta. Aşsız ekmeksiz kalmış gibi sevgisiz çocukların uzak duracağı yuva kurma, ya da kursalar bile ebeveynlerinin mirası mutsuzluğu sürdürmeleri halinde evlilikte azalma katlanarak devam edecektir.
Manevi olarak güçlüklere göğüs germek, birlikte hayatın zorluklarını paylaşmak, çalışmak, üretmek, karşılıklı saygı sevgi en pahalı hazine iken. Bu çok kıymetli kavramlar anlam yitirmemeli, yerine bırakılabilecek daha değerlisi yok…