Eşyaların Esareti Altında Yaşamak

Hüseyin ÖZTÜRK

Eşyaların Esareti Altında Yaşamak

?Eşyanın esaretinde yaşamayan kaç kişi vardır? diye sorsanız, genelimiz şöyle cevap veririz: ?Biz eşyaların esareti altında değiliz?.

Oysa bu cevabı en çok da eşyaların esareti altında olanlar verir. Bu bir gerçeği itiraf edememe halidir. En iyisi meramımızı bir hikâye ile anlatalım.

Yalnız eşyaya esaretten kasıt, mecburi olan ?beslenme, barınma, ulaşım, çalışma? sacayağının gerekli kıldığı eşyaları değildir.

Elimizin tersiyle itebileceğimiz, yok sayabileceğimiz, ?şimdiye kadar yoktu da neyimiz eksikti? diyebileceğimiz, hatta ?beslenme, barınma, ulaşım, çalışmak?için şart olan ihtiyaçlarımızın bile üzerine çıkarttığımız eşyalardan söz ediyorum.

¥

Hikâye şöyle:

Dünyanın misafirhane olduğunu duyan bir adam, misafirhane denilen bu âleme, insanların tapınırcasına sahip çıktığını görünce, kendi kendine:

- ?Bana dünyanın misafirhane olduğunu anlatacak bir bilge arayıp bulmalıyım? diyerek aramaya başlar.

Sorar, soruşturur, birkaç kişi gösterirler ama evlerine gittiğinde görür ki, şatafattan ve eşyadan geçilmeyen bir mekândır. ?Sorumun cevabı bu bilgede olamaz? deyip çıkar.

Nihayet birisi, aradığı bilgenin çok uzakta bir beldede yaşadığını söyler.

?Yol gitmeden bitmez. Cevabı olmayan soru yoktur. Ararsam bulurum, gidersem görürüm? deyip, içinde birkaç çamaşırı olan küçük çantasını alarak düşer yollara.

Az gider, uz gider, gece gider, gündüz gider ve nihayet, ünlü bilgenin yaşadığı şehre varır. Kapısını çalar, içeri buyur edilir.

Eve girdiğinde aradığı bilge, salonun bir köşesinde oturmuş, kitap okumaktadır. Eşya olarak da yerde bir kilim, duvarda kitaplar, oturmak için birkaç minder vardır.

Genç adam bir eşyalara göz atar bir bilgeye bakar, bu kimsenin de sorusuna cevap vereceğini ummayarak, dudak büker ama ?Buraya kadar geldiğime göre sorayım bari? diyerek sorusunu sorar:

- ?Efendim, ben şu kadar yoldan geliyorum, görüyorum ki, sizin kitaplardan başka bir eşyanız yok ve oldukça münzevi bir haldesiniz, nasıl bilgesiniz hiçbir eviniz bomboş ve eşyanız yok? deyince bilgemiz şöyle der:

- ?A benim güzel evladım, senin de küçük bir çantadan başka eşyan yok, üstelik benden de gençsin ve güçlüsün? deyince, genç adam:

- ?Ama efendim ben yolcuyum? der. Bilge de:

- ?Bak ne güzel söyledin evladım, ben de senin gibi yolcuyum. Senin şimdi bizde misafir olduğun gibi hepimiz bu dünyada misafiriz, burası bir misafirhanedir, misafir gibi yaşamamız lazım ki ev sahibimizi memnun edelim, rızasını kazanalım değil mi??

Genç adam sorusunu sormadan cevabını alır ve:

- ?Anladım efendim. Geldiğimiz gibi döneceğiz. Geldiğimizde kundağa sarmışlar, giderken kefene saracaklar.

O vakit, yolumuzu-yolculuğumuzu yüzümüz akıyla tamamlamalı? diyerek müsaade ister.

¥

Evet, hikâye uzadı, eşyaları sıralamak için yer kalmadı. ?Arif olanlar anlar?diyerek sözü hitama erdirelim.