Tarih: 21.02.2020 00:59

ESKİDEN BUNA 'YETKİ GASPI' DERDİ AK PARTİ

Facebook Twitter Linked-in

Önceki gün Resmi Gazete'de yayımlanan bir düzenlemeyle, ulaşım koordinasyon merkezlerindeki karar çoğunluğu büyükşehir belediyelerinin elinden alınmış, merkezi yönetime verilmişti.

Bakanlıkları temsil eden sandalye sayısı arttırılarak büyükşehirler azınlığa düşürülmüş, son söz hakkı ve ulaşımın patronluğu yerelden merkezi idareye aktarılmıştı.

Dün, belediyelerin yetkisine bir tırpan daha geldi. İmar Kanunu değişiklikleri, Resmi Gazete'de yayımlandı.

Belediye sınırları içindeki TOKİ uygulamalarında belediyelerin yetkisi kaldırıldı...

Kat artışı ve benzeri kalemlerde, belediyelerin imar planı değiştirme yetkileri kısıtlandı, bazıları merkeze devredildi. Değer artış gelirlerinden yani  yerele sağlanacak rant payından da merkeze kesinti yapıldı.

Kim derdi ki merkezde toplanan fazla yetkileri yerele dağıtma, yerinden yönetimi güçlendirme vaadiyle iktidara gelen AK Parti, belediyelerin kimi yetkilerini de geri alacak, daha fazlasını merkezde toplayacak?

Kamu yönetimi reformu, AK Parti’nin en büyük hayaliydi. İlk Bakanlar Kurulu’nun da iki ana gündem maddesinden biri...

Prof. Ömer Dinçer, Ankara'daki aşırı merkeziyetçi güç tekelini kıracak reform çalışmaları için Başbakanlık Müsteşarlığına atanmıştı.

Reform, hantal ve obezleşmiş bürokrasiyi küçültecek, devlet hizmetlerinde hız ve etkinlik sağlayarak vatandaşın hayatını kolaylaştıracaktı.

Ömer Hoca, neden başarılamadığını 4 yıl önce bir kitapla anlatmıştı. Adını da “Türkiye’de değişim yapmak neden bu kadar zor” koymuştu.

Şimdi ise var olan belediye yetkilerini de Ankara'ya geçirerek merkezileştirme politikası izliyor, kendi iddiasının bile  gerisine düşüyor AK Parti.

Bekir Ağırdır, KONDA’nın henüz yayınlanmayan son kamuoyu araştırma sonuçlarını  T24'e açıkladı.

"Bu toplumda güç merkezi mi olsun, yoksa yayılmalı mı" diye sormuşlar. Vatandaşların yüzde 75’inden ‘Güç yayılmalı’ cevabını almışlar. Bugün gücün aşırı tekelleştiğini düşünenlerin oranı da aynı çıkmış, yüzde 75!

Anlamı açık. AK Parti, artık sadece kendi başlangıç hedeflerinin değil, bir zamanlar önünü açtığı toplumun da gerisinde kalıyor.

------

Adalete güven dibe vurmuş, haberiniz var mı!

Bekir Ağırdır, KONDA anketini anlatıyor:

"Hayal ettiğiniz Türkiye’yi tanımlayın’ diye sormuşuz, yüzde 70’ten fazla insan adalet demiş...

'Hukuk konusunda, hata yapan resmi kurum veya devlet olsa bile yargı bizi korur mu?’ diye sormuşuz. ‘Korur’ diyenler yalnızca yüzde 36 oranında. Yani yüzde 65 insan ‘yargı beni korumaz’ diyor...

'Devletin hiçbir kurumu veya memuru hukuk kuralları dışına çıkmıyor’ kanaatine sahip olanlar sadece yüzde 22. Yani bu ülkenin yüzde 78’i devletin kurum veya memurlarının hukuk dışında davranış sergilediğini düşünüyor...

‘Suç işlemedikçe kanunların ve mahkemelerin beni koruyacağına inanırım’ diyenler yalnızca yüzde 50. Öteki yüzde ellisi de suç işlemesem de beni mahkum edebilirler diyor..."

Vatandaş, devlet ve görevlilerinin keyfi, haksız ve hukuksuz uygulamaları karşısında kendini sebepsiz mi güvende hissetmiyor?

Hakim bile kararlarını beğendiremediği takdirde hakim teminatının kendisini korumayacağını görüyorsa, vatandaş nasıl hukuk güvencesi ve koruması altında hissedecek?

KHK mağdurlarına açılmayan hak arama yolları...

FETÖ'yle acımasız mücadele adına kurunun yanında yaşın da yanmasına yumulan gözler...

Mahkemenin 4 yıl önce Gezi'de yok dediği darbeyi tertip suçlamasının, bir buçuk yılda o da utanma belasına zar zor yazılan iddianamesinden beraat ve tahliye aldığı gün Kavala'nın, iki buçuk yıldır bir türlü yazacak cebir ve şiddet bağlantısı bulunamadığı için iddianamesizlikten evvelce tahliye de edildiği  15 Temmuz darbesine katılmaktan tekrar tutuklanması...

Gezi eylemlerinde, darbe ve kalkışma suçundan tüm sanıkları beraat ettirip şiddete karışanların ancak bu fiilden yargılanmasına hükmeden ana dava kararının 4 yıldır Yargıtay'da ne onanması ne de bozulabilmesi...

İki buçuk yıldır mahkum edecek delil sunulamadığı için, beraat kararına bağlanamayan Büyükada gibi gürültülü davalar...

Takılan kişilerin, yargı kararı olmaksızın kesin suçlu ilan edilip hapiste çürütüldüğü izlenimi...

Yılan hikayesi gibi sarpa sarıp yapboza dönen çarpık yargı tatbikatlarının etkisi...

İtiraza gelemeyen 'dediği dedik' kamu görevlileri, hikmetinden hesap sorulmasını vatana ihanetle bir tutan  burnundan kıl aldırmaz yetkililer, kanun gücünü kötüye kullananların yanına kalması, kanun önünde sağlanamayan eşitlikler filan derken geldiğimiz nokta bu.

Sonuç, kendini devlet görevlilerinden gelecek haksızlıklar karşısında güvende ve hukuk korumasında hissetmeyen bir 'bozuk düzen' toplumu...

Gurur duyulacak bir eser mi?




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —