Son zamanlarda Ak Parti´nin politikalarına yönelik çıkışları ve eleştirileriyle dikkatleri çeken, eski Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte hareket eden eski AKP Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ, isim vermeden bazı bakanlara eleştirilerini yöneltti. "Korku iklimi hakim kılmaya çalışılarak iktidar olunamaz." diyen Özdağ, "Korku dili AK partiyi var eden sebeplere aykırıydı. İstanbul´da bunun zararlarını hep beraber gördük. Hala aynı dili konuşan bakanlar var. Bunlar AK partiye çalışmıyorlar, toplumu dalga dalga başka yerlere itiyorlar. Bu böyle devam ettikçe de bu çözülme ve çürüme büyüyerek devam edecektir." ifadelerini kullandı.
Sosyal medya hesabı Twitter üzerinden AKP´ye eleştiren Özdağ, dikkat çeken eleştirlerde bulundu. Özdağ, "Dost acı söyler, çünkü doğruyu söyler" hatırlatmasında bulunarak, "Bu böyle devam ettikçe çözülme ve çürüme büyüyerek devam edecektir. Bu böyle devam etmeli mi, etmemeli mi? Kararını, karar merciinde olanlar verecek." diye yazdı.
Özdağ şunları kaydetti:
1- Siyaset bir iman işi değil, bir yönetim işidir. Dolayısıyla her zaman yönetme liyakati-ehliyeti olanı aramak gerekir. Ne yazık ki, siyaset bizde en kutsal alanlardan biri haline getirilmiştir.
2- İslam´ın öncüleri böyle bir siyaset anlayışına sahip değildi. Yeri geldiğinde sahabiler Hz. Ebubekir´den, Hz. Ömer´den hesap sormuşlardır. Hz. Ömer´e söylenen," seni kılıçlarımızla düzeltiriz" sözü bugün neredeyse bir vecize halini almıştır.
3- Aradan asırlar geçti, artık bir Hz. Ebubekir, bir Hz. Ömer gelmeyecek. Onlar Peygamberin en yakın ve en şanlı arkadaşları olmalarına rağmen hem eleştirildiler hem de kendileri sık sık nefislerini sıgaya çektiler. Onlara söylenenleri bugün hiçbir siyasi lidere söyleyemezsiniz.
4- İstisnaları var ama her biri kendi çapında bir eleştirilmezdir. Her birinin yanında da yeterince dalkavuk bulunur, görevleri liderlerini parlatıp cilalayarak çıkar sağlamak, ona buna saldırarak itibar kazanmaktır.
5- Zaman zaman bu köşede faydalı gördüğüm konularda fikirlerimi yazarım. Elbette bu görüşlere katılmayanlar olabilir. Çünkü her birimiz gerçeğin farklı bir yanını görüyor olabiliriz. Gönül isterdi ki, bu eleştirilere beni ve okuyucuları ikna eden cevaplar verilsin.
6-Ancak bu yapılmak yerine hemen her defasında -kişiliğimize yönelik- karalamalar yapıldı. Benim neredeyse kişiliğimi bile birilerine borçlu olduğum ifade edildi.
7- Esbabül müsebbib Allah´tır. İnsanlar bir takım şeylere aracı olabilirler ama gerçek müsebbip Allah´tır. O dilemedikçe bu kainatta bir yaprak bile oynayamaz. Sahip olduğum ve olduğumuz her şey için önce Allah´a şükran borçluyuz. Onun için ona her zaman şükür makamındayım.
8- Bir fani ile münasebetimiz esnasında kazanan hiç bir zaman tek taraf olmaz.Bir taraf hep veren, bir taraf hep alan konumunda değildir. Bizi bazı makamlara layık görenler iane olsun diye değil, o makamların vasıflarına sahip olduğumuz, bir şeyler verebildiğimiz için layık görmüşlerdir.
9- Liyakati görmezden gelerek aslında siz bir hiçtiniz, sizi falan parti, falan siyasetçi -haşa-yoktan var etti demek birilerine uluhiyet isnat etmektir ki bu asla kabul edilemez. Ayrıca bu tip eleştirilere karşı Fatih Sultan Mehmet´in şu vecizesini hatırlatmakta fayda görüyorum.
10- Fatih´e, evliyanın himmet ve duasıyla zafer kazandınız dendiğinde elini kılıcına atarak bu kılıcın da hakkını unutmayın demişti. Ben de aynısını diyorum. Keşke eleştirilerimiz karalama ve itibarsızlaştırma gibi görüleceğine -ya dedikleri doğruysa - mantığı ile ele alınabilseydi.
11- Bugün AK parti de çok farklı bir konumda olurdu. Ben Suriye politikasın da yanlışlar olduğunu söyledim, böyle saldırı pozisyonuna geçileceğine -olabilir- nazarı ile bakılsaydı, belki bugün yaşadığımız kuşatılmışlık hali söz konusu olmayacaktı.
12- Bizim görevimiz demokrasi kültüründen kutup yıldızı kadar uzak Suriye´ye demokrasi götürmek değildir. Bizim görevimiz, önce milli menfaatlerimizi ve milletimizin huzur ve güvenliğini korumaktır. Parti Genel Başkanlığını uhdesinde bulunduran Başkanlık sistemi yanlıştı, hata dedim.
13- Aradan bir yıl geçti, Türkiye´de ne değişti, daha mı iyiye gittik, kişi başına düşen milli gelir mi arttı, bürokratik oligarşi mi bitti vb. Hangi problemlerimiz çözüldü? Türkiye´nin böyle bir ihtiyacı var mıymış?
14- Üstelik bugün bu sistemin dünyada uygulanan başkanlık sistemleri ile bir alakasının bulunmadığı, partili yönetim sistemi olduğu görülüyor. Diğer yandan daha kucaklayıcı, daha uzlaştırıcı bir siyaset dilinin kullanılması gerektiğini savundum.
15- Korku iklimi hakim kılmaya çalışılarak iktidar olunamaz. Korku dili AK partiyi var eden sebeplere aykırıydı. İstanbul´da bunun zararlarını hep beraber gördük. Hala aynı dili konuşan bakanlar var. Bunlar AK Parti´ye çalışmıyorlar, toplumu dalga dalga başka yerlere itiyorlar.
16- AK partinin ana sorunu, konuşanlar değil, konuşana saldıranlar, önüne geleni aşağılayanlar, tezyif edenler, iftira atanlar; belki, başka hiç bir yerde gazetecilik yapamayacakları için istikballerini AK partinin istikbaline bağlayan dalkavuk gazetecilerdir, gazeteci geçinenlerdir.
Bu böyle devam ettikçe de bu çözülme ve çürüme büyüyerek devam edecektir. Bu böyle devam etmeli mi, etmemeli mi? Kararını, karar merciinde olanlar verecek. Dost acı söyler, çünkü doğruyu söyler.