Batı düşüncesinin, felsefesinin İslam düşüncesinden etkilendiği, hatta Rönesans’ın gerçekleşmesinde bu etkinin rolünün büyük olduğu, ilim tarihinin önemli konuları arasındadır. Bu etkileşim sadece düşünce ve felsefeyle sınırlı kalmamış; değişik sanayi dalları, güzel sanatlar, mimari, edebiyat, şiir, müzik, mistisizm ve daha birçok konuda gerçekleşmiştir. Mısırlı felsefeci Abdurrahman Bedevi, İz Yayıncılık tarafından Türkçeye kazandırılan ve 2010 yılında ikinci baskısı gerçekleşen Batı Düşüncesinin Oluşumunda İslam’ın Rolü isimli eserinde, dokuz ve onüçüncü yüzyıllarda en olgun dönemini yaşayan İslam medeniyet ve düşüncesinin, o sıralar filizlenme aşamasında bulunan Batı düşüncesine ve felsefesine etkilerini etraflı bir şekilde ortaya koyar.
Yazarın verdiği bilgiye göre Batı düşüncesinin İslam düşüncesinden etkilenmesi iki merkez üzerinden gerçekleşmiş. Bunlardan ilki İspanya, özellikle Toledo (Tuleytula) şehri, diğeri Sicilya ve Güney İtalya’dır. Etkileşimde bu merkezlerin öne çıkmasının sebebi, İslam Devleti ile Hıristiyan Avrupa’nın sınırında yer almalarıdır.
Tercüme faaliyetleri için akademiler kuruldu
Avrupa’yı etkileyen kültürel temasta İspanya’daki Endülüs İslam medeniyetinin rolü büyüktür. Toledo şehri, Endülüs İslam medeniyetinin zirve noktasını teşkil eder. Bedevi, bu şehirde yan yana yaşayan üç büyük dini topluluğun bulunduğunu belirtir. Bunlar, Müslümanlar, Hıristiyanlar ve Yahudilerdir. Yahudiler ticaretin dışında diğer iki toplum arasındaki kültürel temasta köprü vazifesi görürler. Arapça kitapları Batı dillerine çevirmek suretiyle köprü görevini, aracılık hizmetini yerine getirirler. Bedevi, Toledo şehrindeki çevirmenlerin öncelikli ilgilerinin Arapça’ya çevrilmiş Grek asıllı kaynaklara yönelik olduğunu belirtir. Bunun sebebini de Avrupa’nın Grek kaynaklarından neredeyse tamamen kopmuş bulunması olarak açıklar.
Avrupa’daki ikinci merkez olarak öne çıkan Sicilya’daki kültürel temaslar hakkında da bilgiler verir yazar. Sicilya h. 212 yılında Ağlebiler tarafından fethedilmiş ve h. 272 yılına kadar Müslümanların idaresi altında bulunmuştur. H. 484 yılında Normanların adayı ele geçirmesinden sonra bu etki ön plana çıkmış ve Normanlar döneminde de devam etmiş. Bedevi, “Norman kralı Ruggero II saray hayatında neredeyse tamamen Fatımi saray düzenini taklid ederdi. Salona çıkarken üzerinde Kûfî hattıyla yazılmış Arapça kelimeler bulunan parlak pelerinler giyerdi” sözleriyle bu etkinin boyutunu ortaya koyar. Kralın Toledo şehrindeki gibi tercüme faaliyetlerine ihtiyaç duyduğunu, bunun için akademiler kurduğunu belirten yazar, bu faaliyetler hakkında da geniş bilgi verir…