Millet İttifakı, Ankara, İstanbul ve İzmir başta çok önemli illeri kazandı. CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti ve Meral Akşener de kazandı.
Erdoğan´ın, "Kemal Kılıçdaroğlu 9 seçim kaybetti" sözü 10. seçimde yıkıldı.
"İstanbul´u kazanan Türkiye´yi kazanır" diyen Erdoğan´a, Ekrem İmamoğlu şok yaşattı?
Ankara´ya en güvendiği, en deneyimli belediyeci Mehmet Özhaseki´ye "aday ol" diye emretti, aday yaptı ama bizzat hedef de aldığı Mansur Yavaş´ın kazanmasını bizzat uğraşmasına rağmen engelleyemedi?
Bunlar 1 Nisan şakası değil gerçek şok oldu, AKP ve Recep Tayyip Erdoğan için ama?
Şimdi neden ama dediğimi anlatmanın ve Erdoğan´ı bekleyen önemli iki tehlikeden söz etmenin sırasıdır.
En önemli birinci tehlike siyasidir.
Prof. Dr. Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan´ın yürüttüğü siyasi faaliyet bugünden itibaren AKP ve Erdoğan için giderek "kâbus" halini alacaktır.
31 Mart´ta Ankara, İstanbul, İzmir, Antalya ve Adana´da yaşayan toplam 41 milyon 271 bin kişinin seçmenleri, Millet İttifakı´nın CHP´li adaylarını seçtiler büyükşehir belediye başkanı olarak.
Türk siyasetinde 16 yıl sonra AKP´ye vurulan en büyük darbe budur.
Bu darbenin elbette AKP içinde de domino etkisi yapması kaçınılmazdır.
Erdoğan´ın, "Metal Yorgunluğu" tespiti kuşku yok ki kendisi için de geçerlidir ki, 31 Mart seçimi bu tabloyu bütün gerçekçiliği ile ortaya koydu.
İşte bu noktada AKP içinde siyasi huzursuzluk yaşanması, yeni bir arayışa yönlenmesi kaçınılmaz bir gerçek olarak ortaya çıkmıştır.
Metal yorgunluğu gerçeğini gören Davutoğlu ve ekibi, yaklaşık 3 yıl önce başlattıkları siyasi çalışmalarını son bir yılda arttırdılar.
Davutoğlu´nun Ankara Konferansı çok önemli siyasi mesajlar taşıyordu.
"Duruş" adlı kitabı ise bence çok önemli bir siyasi manifestodur.
Davutoğlu ve Babacan´ın "iki ayrı parti kuracaklar" diyenlere de yanıt olması için belirteyim ki birlikte hareket ediyorlar.
Ve sonuç olarak şunu vurgulayayım Davutoğlu ve Babacan´ın hedefi AKP´dir, Erdoğan´dır.
İster yeni bir parti olsun, ister AKP içinde atılacak adımlar olsun.
MHP ile kurulan Cumhur İttifakı´na gelince; AKP bu birliktelikten yerel seçimde zararlı çıktı.
MHP, ortağı AKP´nin ve tabi Erdoğan´ın bahşetmesi ile bir büyükşehir, 11 il ve 145 ilçe belediye başkanlığı kazandı.
Cumhur İttifakı´nın kaybedeni AKP, kazananı ise MHP oldu.
Bahçeli kazandı, Erdoğan kaybetti.
**
İkinci tehlike ise Cumhurbaşkanlığı konusundadır.
Erdoğan´ın kurduğu tek adam yönetimine dayalı cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi 31 Mart´ta sonuçları ortaya koydu ki iflas etmiştir.
Siyasi değil mesleğinde uzman isimler olarak seçilen Erdoğan, hükümetinin bakanları kötü hem de çok kötü şekilde AKP siyasetine ortak oldular.
Önce Hazine Maliye Bakanı damat Berat Albayrak´la başlayalım.
Dünya finans çevreleri Baba-Oğul tarafından yönetilen hükümete hiç de olumlu bakmıyorlar.
Türkiye´nin 100 milyar dolara ihtiyacı olduğu ifade ediliyor.
Kemer sıkma politikalarına yani devletin savurganlığına, israfına, yanlış yatırımlarına gelince Albayrak´ın Erdoğan´a direnememe sorunu aile bağları nedeniyle ortaya çıkıyor.
IMF olmadan Türkiye´ye 100 milyar dolar dış kredi verilmesi de hiç mümkün görünmüyor.
Erdoğan´ın en kısa sürede hükümette değişiklik yapması gerektiği de açıktır ki bu yüzden ilk sıraya Berat Albayrak´ı koydum.
Albayrak´ı yazınca sanmayın ki bakanlık yapmasına karşıyım.
Erdoğan´a yakın bir isimden aldığım bilgiye göre, Berat Albayrak´ın Dışişleri Bakanlığına kaydırılması ve hatta ilk olağan AKP kurultayında da Genel Başkanlığa aday gösterilmesi söz konusu.
Bu durumda, 2023 cumhurbaşkanlığı seçiminde görev süresi dolacak olan Recep Tayyip Erdoğan´ın yerine Berat Albayrak´ın geçeceği arkasında da Erdoğan´ın olması planlanıyor.
Ekonomik kriz, Erdoğan ve hükümeti için en sıcak ve en önemli krizdir.
Bu yüzden hükümette değişiklik yapılması kaçınılmaz hale gelmiştir.
Tarım Bakanı Bekir Pakdemirli ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ise kabinede değişecek isimler arasında en önde yer alıyor.