Cumhur ittifakının kafasında bir seçim tarihi; yani bir erken seçim planı olduğunu söylemek kehanet olur. Çünkü, ekonomiden dış politikaya kadar bir iktidara seçim kazandırıp kaybettirecek bütün ünitelerde iktidar, seçime hazır değerlere sahip değil. Ekonomi iyi gitmiyor; işsizlik yüksek düzeyde ve yatırım açısından en verimsiz dönemleri yaşıyoruz. Hukuk ve demokrasi alanları reform gerektirecek kadar zayıflamış halde ama gerçekçi bir reform yapmak demek başkanlık sisteminin otoritesinden feragat gerektirdiği için mümkün görünmüyor. Dışarıda, Yunanistan’la görüşme masasına oturarak Avrupa Birliği yatıştırıldı ama hem AB’nin hem de bizim gözümüz ABD’de ve oradan bir haber gelmiyor.
Böyle bir ortamda seçime gidilmez: Erdoğan da haklı, Bahçeli de… Eldeki verilerle erken seçimi kabul etmek koalisyonun işlerin yolunda gitmediğini kabulü anlamına gelir ki sandıktan da hayırlı sonuç çıkmaz tabiatıyla…
Dolayısıyla, seçim için resmi tarih ilan edip defansı güçlü tuttuktan sonra, işlerin yoluna girdiği günlerde de erken seçim için atağa kalkmak iktidar için en ideal yol olacaktır.
Meğer ki işler yoluna girsin…
Risk ve belirsizlik buradadır. Yukarıda saydığımız üniteler ve ilaveten iktidar dilinin giderek keskinleşmesi, politik sertlik ve gerilim artmaya devam edebilir, üstüne üstlük işler de iyiye gitmeyebilir. Ekonomi; yani işsizlik, yani hayat pahalılığı, yani hâlâ çok yüksek kur ve çok çok yüksek faiz düzeni iyileşmeyebilir.
Soruyu şöyle soralım:
Ekonominin düzelmesi mi yüksek ihtimal, daha kötüye gitmesi mi?
Ya da sosyal ve politik dildeki gerilimin artması mı güçlü tahmin, azalması mı?
Türkiye’nin dünyada daha fazla dost kazanması mı mümkün görünüyor, kaybetmesi mi?
Yani, işlerin yoluna girmesi mi güçlü senaryo, kötüleşmesi mi?
Temenniler elbette, ibrenin pozitif istikamete dönmesinden yana ama iyi niyet taşımak yeter mi? Son dönemdeki hamleleri ve dilinden anlaşılan o ki Cumhurbaşkanı Erdoğan da işlerin daha iyi gitmeyeceğine dayalı bir analizi hesaba katıyor. Tercihi, zamanında veya zamanına yakın bir seçim olsa da sözlerinin satır aralarında -hatta satırlarda- seçimin her an olabileceğine dair güçlü mesajları vermekten geri durmuyor. Zaten, temel sorunlara el atılmaz oluşu, sembolik ve sansasyonel projelerin anlatılmaya başlanması, hamaset dozunun artması; sandığın hemen yarın değilse bile beklenenden önce kapıya geleceğine dair güçlü işaretlerdir. Cumhur ittifakı Meclis’teki aritmetik nedeniyle sonuç alınamayacağı aşikar olan anayasa değişikliğini de gündeme getirirse seçim için gün saymak yanlış olmaz. Ciddi icraatların lafı bile gündemden kalkıp yerine polemik ve siyasi meydan okuma ikame edilen süreçler uzun süremez ve ancak erken seçimle tamamlandığında taşınabilir.
Cumhurbaşkanı şartların erken seçimi, tahminlerden erken dönemde zorlayabilme ihtimalini herkesken fazla ciddiye alıyor. Ve özelikle son dönem konuşmalarına bakın; bütün liderlerden daha sık parti tabanını seçim çalışmaları içini motive ediyor. Bir ön önce seçim isteyen muhalefet bile en azından söylemde Erdoğan kadar “erken seçim” lafını dile getirmiyor.
Şimdiden sonra, herhangi bir sahada kalıcı çözüm girişimleri iktidar açısından risk oluşturacağı için durumu idare eden ve neredeyse her gün polemikle geçen günler yaşayacağız. Eğer iktidar bu denklemi değiştiremezse, boş geçen zamanları kısaltmak adına erken seçime gitmek en iyi seçenektir.