İşte Erdoğan´ın burada yaptığı konuşamdan satır başları:
Pazar günü Dağlıca bölgesinde yapılan saldırıda 16 askerimizi şehit verdik. Bu sabah da Iğdır´da düzenlenen bombalı saldırıda 13 polisimizi şehit verdik. Dağlıca´da şehit düşen aralarında yarbayımızın da bulunduğu askerlerimizle, polislerimize Allah´tan rahmet yakınların TSK´ya emniyet teşkilatımıza ve milletimize baş sağlığı diliyorum.
"ŞEHİTLER KERVANINA KATILDILAR"
Dağlıca´da kaybettiğimiz 16 askerimiz ve Iğdır´da yitirdiğimiz 13 polisimiz, Türkiye´nin bölücü terörle mücadelesinde verdiği şehitler kervanına katıldılar. Ay yıldızlı bayrağımızı dalgalandırmanın, istiklal marşımızı okuyabilmenin, özgürlüğümüzü muhafaza etmenin bedelini ödemeye devam ediyoruz. Şairin dediği gibi "bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı" öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak.
Bütünüyle şehitlerimizin toprağa akan her damla kanı, bu coğrafyayı tescil eden birer mühürdür.
"TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ´NE DE HEPİMİZİN İHTİYACI VAR"
Milletimizi Anadolu coğrafyasından atmak isteyenler bugüne kadar hep hezimete uğradılar. Birliğine dirliğine göz dikenler aynı hüsranı yaşayacaktır. Bu vesileyle hangi kökene, hangi meşrebe sahip olursa olsun tüm milletime, siyasetçilerine, medya mensuplarına, aydınlara, akademisyenlere, STK temsilcilerine seslenmek istiyorum. Her karışıyla Anadolu ve Trakya toprakları hepimizin ortak vatanıdır. Bu ülkenin ve bu devletin 78 milyon vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde bu ülkeye yani Türkiye Cumhuriyeti Devleti´ne de hepimizin ihtiyacı var. Ülkesini ve devletini kaybedenlerin yürek yakan görüntülerini her gün televizyonlarda seyrediyoruz. Türkiye bizim ortak sevdamız, ortak geçmişimiz, ortak geleceğimizdir.
"YERLİ OLMALIYIZ"
Ülkemize sahip çıkmak hayatımızın diğer alanlarındaki tüm farklılıklardan ayrı olarak her birimizin ortak sorumluluğudur. Bunun için birliğimize sahip çıkmalıyız. Yani yerli olmalıyız. Yerlilik, bu ülkenin menfaati için, gerektiğinde kendi çıkarlarımızdan vazgeçmemizi gerektirmektedir. Unutmamalıyız ki TBMM hepimizin meclisidir. Hükümet hepimizin hükümetidir. TSK hepimizin ordusudur. Devletin diğer tüm kurumları da milletimizin tamamına aittir. Yöntemde söylemde anlaşamıyor olabiliriz. Ama hedeflerimiz konusunda birlik olmalıyız. Siyasette rekabet başka bir şeydir. Ülkenin ve milletin bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmek başka şeydir.
"ÜLKEMİN GELECEĞİ SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BENİM İÇİN DİĞER HER ŞEY TEFERRUATTIR"
Ben hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım, kaçmam. Ama ülkemin geleceği söz konusu olduğunda benim için diğer her şey teferruattır. Herkesin de bu anlayışta olmasını ben de temenni ederim.
"DEVLETİ VE HÜKÜMETİ EKSİK YAPILAN İŞLERİ ELEŞTİRMEK ELBETTE HERKESİN HAKKIDIR"
Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını, ama fakat gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça mertçe samimiyetle kınamayan herkesin bu ülkeyle bu milletle olan bağında sorun vardır. Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz mücadelelerini yürütürken, moral bozmaya, gönülleri karartmaya yönelik her söz tavır, sadece terörün amacına hizmet eder. Devleti ve hükümeti eksik yapılan işleri eleştirmek elbette herkesin hakkıdır. Fakat ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine getirmeyen muhalefetin medyanın aydınların da aynı şekilde murakebeye tabii tutulması gerekmiyor mu?
"MUHALEFET PARTİLERİNİN HİÇ Mİ SORUMLULUĞU YOKTUR?"
Bugün Türkiye siyasi belirsizlikten geçiyorsa bunun sorumlusu iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör örgütüne dayamakta beis görmeyen siyasi partinin yaşananlarda hiç mi sorumluluğu yoktur? Hesaplaşmacı ve dayatmacı tutuma giren muhalefet partilerinin hiç mi sorumluluğu yoktur? Soruyorum, ulusal veya uluslararası tüm dünyada Tayyip Erdoğan düşmanlığını, devletin varlığına yönelik tehditler karşısında dahi terör örgütüyle, paralel örgütle aynı çizgide hizalanmaya vardıranların sorumluluklarını görmezden gelebilir miyiz?
"YARIN BİZLER TOPRAK OLUP GİTTİĞİMİZDE?"
Halbuki Tayyip Erdoğan fanidir. Ama bu ülke, bu devlet bizden sonraki nesillere de lazımdır. Yarın bizler toprak olup gittiğimizde, çocuklarımıza torunlarımıza güçlü bir ülke bırakmak hepimizin en başta gelen görevi değil midir? Unutulmamalıdır ki söylenen her söz, tutum, tarihe atılan bir imzadır. Geçmişteki yanlışlarıyla, hatalarıyla, gafletleriyle, ihanetleriyle ülkemizin bugününe etki yapmış olan herkes bu kıstaslarla değerlendirilmektedir.
"MURAT GİRAY´IN İHANETİNİN SONUÇLARINI ÇOK İYİ BİLİYORUZ"
İkinci Viyana kuşatması sırasında, kendince Osmanlıya ders vermek isteyen Murat Giray´ın ihanetinin sonuçlarını çok iyi biliyoruz. Bulgar ordusunun, iç siyasi çekişmeden "Enver gireceğine, Bulgar girsin" diyenlerin ihanetini çok iyi biliyoruz.
"YAPTIĞIM HER ŞEYİN HESABINI BU DÜNYADA MİLLETİME, EBEDİ DÜNYADA RABBİME VERMEYE HAZIRIM"
"Erdoğan kaybetsin de Türkiye ne olursa olsun" gibi bir akıl tutulmasına kapılanların olduğunu görüyoruz. Şahsen ben yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime, ebedi dünyada rabbime vermeye hazırım. İşte şimdi önümüzde 1 Kasım var. Milletimiz inanıyorum ki bütün bu olanların hesabını birilerine soracaktır. Diğer zamanlarda, hele terör gibi hayati meselede ihtiyacımız olan birliktir, beraberliktir. Türkiye´nin iktidar partisi kadar muhalefet partilerine de ihtiyacı vardır.
Türkiye´nin birlik beraberliğini korumaya ihtiyacı var. Siyasi partiler de medya da aydınlar da milletimizin bu ortak beklentisine cevap verdikleri oranda anlamlıdır. Kendi milletine onun değerlerine tercihlerine ve gelecek hedeflerine düşmanlık eden partilerle, medyayla, aydınlarla kat edeceğimiz bir yol yoktur. İlkesiz bir şekilde işine geldiğinde terör örgütüne destek veren, işine geldiğinde hükümeti polisi askeri suçlayan, kendi ülkesini yabancılara şikayet eden bir siyasi anlayışı kabul edemeyiz.
"BU DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MESELESİ DEĞİLDİR"
Dünyanın hiçbir yerinde ne siyasetçilerin, ne medyanın, ne de aydınların kendi devletinin aleyhinde yalanla iftirayla gerçek dışı algılar oluşturarak çalışma hakkı yoktur. Bu demokrasi ve özgürlük meselesi değildir. Tam tersine bu kendi ülkesine yabancılaşma, ihanet sorunudur. Al bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarımızda taşıyarak toprağa verdiğimiz her şehidimizin acısı yüreğimizi yaksa da milletimiz müsterih olsun diyorum.
Devlet çarkı biraz ağır işler. Ama bu çark bir dönmeye başladığında da önünde hiçbir gücün, çetenin, örgütün, algı operasyonunun durabilmesi mümkün değildir. Bunun da altını çiziyorum.
"SON GELİŞMELER DE ONUN PANİĞİDİR"
Şu ana kadar örgüte yurt içinde ve yurtdışında çok ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler de onun paniğidir. Örgütün verdiği kayıplar binlerle ifade ediliyor. Güvenlik güçlerimizin ve adalet teşkilatımızın çalışmalarıyla bu yapıda çökertilecektir. Şehitlerimizin acıları yüreklerimizi dağladığı kadar, bize çok büyük bir güç de veriyor.
Vatandaşlarımızdan sağduyularını, metanetlerini muhafaza etmelerini özellikle rica ediyorum. Bizim mücadelemiz sadece ve sadece terörizme ve teröriste karşıdır. Ekmeğinin peşinde olan, teröristle hiçbir ilişkisi olmayan herhangi bir vatandaşımızın zarar görmesi bizi en az şehitlerimiz kadar üzüntüye boğar. Güvenlik güçlerine yardımcı olarak, tahriklere gelmeyerek üzerimize düşenleri yerine getirmiş oluruz diye düşünüyorum.
"ÇOK MÜCADELE VERDİK, VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ"
Bilindiği gibi biz terör sorununu suhuletle çözmek için samimiyetle her yolu denedik. Önce demokratik açılım dedik, onu ilerlettik, milli birlik ve kardeşlik dedik, onu da ilerlettik ve ardından çözüm süreci dedik. Ve ne yazık ki açılan eller karşılığını bulmadı. Bugüne kadar hemen tüm şehitlerimizin aileleriyle görüştüm, görüşmeye de devam ediyorum. Taziyelerimi ilettim. Onların acılarını çok yakından biliyorum. İşte bu acıların yaşanmasını, annelerin babaların çocukların kardeşlerin sevenlerin gözyaşlarını engellemek için gerçekten çok uğraştık, çok mücadele verdik, vermeye devam edeceğiz.
"ELİNDE MOLOTOF VARSA BU BİR SİLAHTIR"
Fakat Terör örgütü yeniden silaha şiddete kan dökme yoluna başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Elinde Molotof varsa bu bir silahtır. Dolayısıyla güvenlik güçlerimize silah kullanma yetkisini verir. Bu yasanın gereğidir. Bu saatten sonra devletin ve milletimizin razı olabileceği tek çözüm, terör örgütünün tüm faaliyetlerine son verip silahlarını bırakmasıdır.
Terör örgütünün silahları ya devlete teslim edecek, ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılamaz hale getirilecektir. Bunun dışında konuşulacak, görüşülecek tartışılacak hiçbir şey yoktur. Silahların gömülmesi, terörün durması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür.