Şu sıralar Türkiye gündeminde ilk sıralara tırmanan konular takvim açısından beni çok şaşırtıyor.
Olması gerekenle olanlar arasında farklar var da ondan…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan birkaç gün sonra (14 Haziran günü) NATO Zirvesi’ne katılmak üzere Brüksel’e gidecek ve orada bazı katılımcılarla yüz yüze ikili görüşmeler yapacak.
ABD başkanı Joe Biden ile yapılacak görüşmeye özel önem veriliyor.
Türkiye de o görüşmeye önem veriyor, ABD de…
Biden karşılıklı beklentileri ortaya çıkartmaları için önce Dışişleri bakan yardımcısını Ankara’ya gönderdi, ardından da Birleşmiş Milletler’deki daimi temsilcisini…
Ankara’nın da görüşmeye hazırlıklı olarak Brüksel’e gitmesi beklenir, öyle değil mi?
İşte takvim açısından sorun da burada kendini belli ediyor.
Washington’dan yapılan açıklamalarda ve Amerikalı konukların ülkemizi ziyareti sırasında basına yansıyan haberlerde, iki lider arasındaki görüşmede konuşulması planlanan konular arasında yeni dönemde ittifakın güçlendirilmesi ilk sırada yer alıyor.
Joe Biden’lı yeni dönem Donald Trump’lı dönemden farklı olacak, bu belli.
Arada S-400 füze savunma sistemi ve ABD’nin YPG/PYD’ye verdiği destek gibi sorunlar da var, ama Amerikalılar en çok ittifak ilişkisini güçlendirmede Türkiye’nin demokratik yapısını takviye etmesi beklentisi içerisindeler.
Basın özgürlüğü.. Hapiste gazeteciler.. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş’ın cezaevinde bulunması…
Yüksek sesle telaffuz edilen dikenli konular bunlar…
NATO Zirvesi öncesi hukuk-yargı alanında ciddi adımlar atılması yolundaki beklentilere, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ‘yargı reformu’ hazırlıklarının elle tutulur hale getirilmesi yönündeki vaatleri eşlik ediyordu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının uygulanmasıyla Osman Kavala ile Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmaları da bu beklentilere dahildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın müzakerelerde elini güçlendirecek adımlardı bunlar…
Oldu mu?
Cevabı biliniyor: Olmadı.
Tam tersi oldu. Anayasa Mahkemesi tarafından daha önceki başvurusu yetersiz bulunarak geri çevrilmiş olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, HDP’yi kapatmayı hedefleyen iddianamesini önceki gün yeniledi.
HDP’nin kapatılması yönünde bir girişim bu. İddianameye uyulursa 500 HDP’li politikacıya siyaset yasağı gelecek, çoğu cezaevi yolunu tutacak…
Aynı günlerde, Cumhuriyet gazetesindeki genel yayın yönetmenliği sırasında ‘MİT TIRları’ diye bilinen haberi yayınladığı için hakkında dava açılmış olan gazeteci Can Dündar hakkında bir mahkeme ‘kırmızı bülten’ çıkartılması kararını verdi.
[İşin ilginç tarafı, mahkemelerin böyle bir yetkisi olmadığını, ‘kırmızı bülteni’ yalnızca İnterpol’un çıkarabildiğini bir tweet ile Can Dündar hatırlattı. Bu arada, uzmanlar da İnterpol’un ‘özgürlükler’ alanına giren konularda ‘kırmızı bülten’ çıkarma uygulaması olmadığı görüşündeler.]
NATO Zirvesi ve ikili görüşmeye birkaç gün kala oldu bu yeni iki gelişme.
Tam da Sedat Peker’in bir ay boyunca yayına soktuğu videoların çizdiği Türkiye tablosunun ABD medyasında da geniş yer bulmaya başladığı bir sırada.
Daha da önemlisi, Avrupa Konseyi’nin Bakanlar Komitesi’nin AİHM’nin aldığı Kavala ve Demirtaş’ın serbest bırakılmasına dair kararların Türkiye tarafından uygulanmamasını görüştüğü günlerdeyiz.
Komite’nin kararı 10 Haziran günü (yarın) açıklanacak.
Joe Biden – Tayyip Erdoğan görüşmesinden birkaç gün önce.
Ne oluyor?
Brüksel’e ipleri koparmak veya iyice gevşetmek niyetiyle değil de ilişkileri onarmak amacıyla gidiliyorsa, bu gelişmeler biraz tuhaf kaçıyor.
[Avrupa Konseyi’nin özellikle Türkiye’yi ilgilendiren bir konuyu müzakere edip karara bağlamak için Bakanlar Komitesi’ni 7-9 Haziran tarihleri arasında toplantıya çağırması ve kararın 10 Haziran günü açıklanacak olması Avrupa’nın takvimden haberdar olduğunu gösteriyor. Avrupa takvimi gözetiyor. Türkiye AİHM kararlarını uygulamaya koyarak ön alabilirdi, bu yapılmadı.]
Amerikan German Marshall Vakfı ile Alman Konrad Adenauer Vakfı’nın Türkiye’yi de içine alan ‘Transatlantik Eğilimler Araştırması’ da tam şu günlerde açıklandı. Araştırma kapsamına alınan ülkelerde vatandaşlara başka ülkeleri değerlendirmeleri yanında kendi ülkeleri hakkındaki kanaatleri de sorulmuş.
Türkler ‘dünyanın en etkili ülkesi’ saydıkları ABD’yi ‘en güvenilmez müttefik’ görüyor.
Daha göz açıcı sonuçlar için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendi ülkelerini demokratik açıdan değerlendirmesine bakmak gerekiyor.
Türklerin %63’ü ülkelerinin demokratik değerlere bağlılığından memnun değil.
Araştırmada görüşleri alınan Türklerden %39’u “Demokrasi tehlikede”, %24’ü “Demokrasi kötü durumda” kanaatini paylaşmış; “Demokrasimiz mükemmel” diyenlerin oranı sadece %9…
Rapor Washington’da açıklandı, Türkiye ile ilgili veriler Beyaz Saray’ın dikkatini mutlaka çekmiştir.
Joe Biden ile Türkiye-ABD ilişkilerini onarmak için görüşeceği Brüksel seferinden hemen önce meydana gelen gelişmeler Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elini zayıflatacak türden.
Takvim ters işliyor.
Herhalde bir sebebi olmalı ama, ne?