İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (IstanPol), Friedrich Ebert Stiftung Türkiye Temsilciliği desteği ve TÜSES ortaklığı ile yürüttüğü “İstanbul’da Suriyeli Sığınmacılara Yönelik Tutumlar” başlıklı araştırmasının sonuçlarını yayınladı.
Araştırmada parti tercihlerine göre de inceleme yapıldı. Raporun tespiti İyi Parti ve MHP seçmenleri arasında tehdit algıları ortalamanın üzerinde ve üst seviyede olduğu yönünde.
Rapordan başlıklar şu şekilde:
Türkiye ve İstanbul’un en büyük sorunları ve Suriyelilerle temas
İstanbul’un en büyük sorunu olarak Suriyelileri görenler (yüzde 10,5) üçüncü sırada gelmektedir. Katılımcıların yüzde 62’si park ve meydanlarda, yüzde 69’u çarşı-pazar-AVM’de, yüzde 52’si oturduğu sokakta ve yüzde 44’ü çalıştığı yerde Suriyelilerle her gün karşılaştığını ifade etmiştir. Katılımcıların yüzde 17’si Suriyelilerle aynı binada yaşamaktadır. Fakat görüşülen İstanbulluların yüzde 78’i herhangi bir Suriyeliyle iletişim kurmamaktadır.
Suriyelilere yönelik tehdit algıları
Suriyelilerle ilgili tehdit algıları arasında en düşük düzeydeki tehdit algıları yaşam tarzına dair tehdit algılarıdır (aile düzeyi 5,6 – ülke düzeyi 7,0). Suriyelilerin çoğunluğunun Sünni Müslüman olması yaşam tarzı endişelerini hafifletmektedir.
Aile düzeyinde güvenlik tehdit algısı ekonomik tehdit algısından daha yüksektir (6,5 ve 6,0). Ülke düzeyinde ise ekonomik kaygılar güvenliğin önündedir (7,9 ve 7,4). Yaşanan ekonomik kriz, artan işsizlik ve iş gücü rekabeti bu bulguyu açıklayabilecek nedenler arasındadır. İyi Parti ve MHP seçmenleri arasında tehdit algıları ortalamanın üzerinde ve üst seviyededir.
Gelir seviyesine göre ekonomik tehdit algıları incelendiğinde gelir seviyesi arttıkça aileye yönelik ekonomik tehdit algı ortalaması azalmıştır. Ülkeye yönelik ekonomik tehdit algıları tüm gruplarda benzer seviyededir. Suriyelilerle her gün karşılaşanlarda tehdit algıları daha yüksektir. Buna karşılık Suriyelilerle iletişimi olanların tehdit algı ortalaması daha düşüktür.
Hükümetin Suriyelilere yönelik tutumları, önyargılar, kalıp yargılar ve duygular
İstanbul’da katılımcıların yüzde 78’i hükümetin Suriyelilere Türk vatandaşlarına davrandığından daha iyi davrandığını düşünmektedir. Bu oran İYİ Parti seçmeninde yüzde 99, CHP seçmeninde ise yüzde 82’e ulaşmaktadır.
Suriyeliler toplumda giderek önyargıların hedefi olmuştur. Suriyeli göçmenlerin daha az yetenekli bir ırktan geldiği yargısına orta ve yüksek düzeyde katılma eğiliminin yüzde 49’u bulması endişe vericidir. Ayrıca Suriyelilerin savaş mağduru olmadığına inananların yüzde 36’ya varması da dikkatle incelenmesi gereken bir bulgudur. Milliyetçi parti seçmenleri (İyi Parti ve MHP) diğer seçmenlere göre daha yüksek düzeyde önyargılıdır. Öte yandan Suriyeliler genel olarak medeni ve güvenilir olmayan, kavga ve suça meyilli bir topluluk olarak değerlendirilmektedir.
Suriyelilerle ilgili hissedilen duygular incelendiğinde katılımcılarda en çok hissedilen duygu endişeyken, en az hissedilen duygu nefrettir. Fakat yoğun öfke hissedenler yüzde 33’e, yoğun nefret hissedenler yüzde 24’e ulaşmıştır. Acıma duygusunu yoğun hissedenlerin (yüzde 35) yoğun endişe hissedenlerin gerisinde olması (yüzde 47) dikkate alınması gereken bir bulgudur.
Suriyelilere yönelik kolektif eylemler, şiddet eğilimi ve sosyal mesafe
Tehdit algıları, önyargılar ve negatif duygularla birlikte Suriyelilere yönelik kolektif eylemlere katılma eğilimini incelemenin önemi ortaya çıkmıştır. “Suriyelilere karşı toplu yürüyüş” eylemine yüksek katılma eğiliminde olanlar yüzde 34,3; “Suriyelilere karşı toplu imza” konusunda yüzde 42,6 seviyesindedir. Suriyelilere yönelik toplu maddi yardımlara yüksek derecede katılma eğilimi yüzde 7,4’te kalmaktadır. MHP ve İYİ Parti seçmenleri toplu eylemlerde öne çıkmaktadır. Suriyelilerle her gün sokakta karşılaşanlarda Suriyelilere karşı eylemlere katılma eğilimi daha güçlüdür.
Suriyelilerin sığınmacılığının sona erdiği söylenerek Suriye’ye geri gönderilmeleri şeklindeki politika önerisine verilen yanıtların ortalaması 10 üzerinden 6 olarak gerçekleşirken, tüm parti seçmenlerinde 5’in üzerindedir. Uzun süreli oturum izni ve vatandaşlığa destek oldukça düşüktür.
Suriyelilerle komşuluk ve Suriyelileri akşam yemeğinde ağırlama eğilimi yüzde 50’de kalırken, sokakta her gün karşılaşanlarda bu oran yüzde 45’e gerilemektedir. Az ibadet edenlerde ve lise altı eğitim düzeyine sahip kişilerde sosyal mesafe daha yüksektir.
Çalışmada bireylerin kolektif şiddet eğilimini araştırmak için mahallede gerçekleşen dört toplu şiddet olay senaryosu üzerinden anket deneyi gerçekleştirilmiştir. Katılımcılar suç tipi (taciz/yankesicilik) ve suç isnat edilen gencin kimliğine (mahalleli/Suriyeli) göre dört gruba ayrılmıştır. Toplu şiddete katılma eğilimi en çok suçlanan kişinin Suriyeli olarak tanıtıldığı iki olayda yüksektir. Ayrıca taciz olaylarındaki şiddet eğilimi yankesiciliğe göre daha fazladır.
Suriyeli kişinin suçlandığı taciz senaryosunda yüksek düzeyde şiddet eğilimi gösterenlerin yüzde 35,9’a ulaşması taciz ya da tecavüz söylentisiyle yaşanan linç girişimlerinin ciddiyetini ortaya koymaktadır. Araştırmada katılımcılara suç isnat edilen kişilerin bu suçu işlemiş olduğuna ne derece inandıkları ve şiddeti ne derece onayladıkları sorulmuştur. Suriyelilerin ve taciz olayının yer aldığı senaryolarda kişiyi suçlu görme ve şiddeti onaylama eğilimi artmıştır.
Sonuç Kısmından
Özetle en kalabalık Suriyeli nüfusuna sahip İstanbul’da Suriyelileri tehdit olarak algılama eğilimi yüksektir. Hükümetin Suriyelilere yaklaşımı ve Suriyelilerin mevcut statüsü konularında vatandaşlarda adaletsizlik görüşü hakimdir. Suriyelilere yönelik dışlayıcı politikalar yüksek oranda destek bulurken, negatif duyguların ve şiddet eğiliminin katılımcıların yaklaşık üçte birine varan oranda yaygınlık kazanması gruplar arası ilişkilerin geleceği hakkında bir uyarı niteliğindedir.