Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Emperyalistlerin ürettiği mültecilik, emperyalistlerin kapısında

Ergün YILDIRIM ANALİZ ETTİ...

Emperyalistlerin ürettiği mültecilik, emperyalistlerin kapısında

irleşmiş Milletlerin Uluslar Arası Göç Raporu’na göre son yıllarda uluslar arası göç hızla artış gösteriyor. 2000 yılında 173 milyon olan mülteciler, 2010 yılında 220 milyona ulaşıyor. 2017 yılında ise 258 milyon insan mülteci durumuna gelmiş. Rapora göre insanlar daha iyi iş bulmak, siyasal baskılardan kurtulmak, savaş ortamlarından uzaklaşmak, iyi hayat koşullarına ulaşmak için göç ediyor. Yeni küresel teknolojiler, ulaşma imkânları ve etkileşimler de bunu kolaylaştırıyor. Göç, göçmenlik ve mülteciler dünyanın yeni realitesi artık.

Son yıllarda uluslar arası göç, Türkiye’nin de önemli bir meselesi. Ülkemizde dört milyon üzerinde göçmen var. TÜİK’in yaptığı yeni bir araştırmaya göre 2014 yılından bugüne Türkiye’ye gelen göçmenlerden %33.4 oranı Afganistanlılardan oluşuyor. İkinci sırada ise %24.1 oranıyla Suriyeliler geliyor. Pakistanlılar da % 13.9 ile de üçüncü. Şimdi İdlip’te rejim güçleri ve Rusya’nın müdahalesi ile Türkiye’ye doğru gelmek için hareketlenen bir milyona yakın insan var.

Bu mülteciler meselesinin neden ortaya çıktığını sormak gerekiyor. Toplumları mülteci durumuna düşüren nedir? Kimler mülteciliği üretiyor? Birleşmiş Milletler raporu bu soruyu sormuyor. Çünkü Batı ülkelerinin büyük vebali ortaya çıkacak. Oysa bunu baypas ederek mülteci meselesine çözüm bulmak mümkün değil. İnsanlar ve özellikle İslam toplumlarında yaşanan mülteciliğin en büyük nedeni emperyalist politikalar. Rejimler baskı üretiyor, belli aile ve çevreleri koruyarak ekonomik talan düzenini uyguluyor, derin bir eşitsizlik yaşatıyor, siyasal katılımı engelliyor. Bunlar yerine baskıyı, savaşı, derin ekonomik eşitsizliği ve siyasal tekelciliği sürdürüyorlar. Emperyalistler de bunları destekliyor. Bunu Suriye örneğinde çok acı bir biçimde görüyoruz. Esed rejimi, demokrasiye geçerek muhalefetle bütünleşseydi göç diye bir şey yaşanmazdı. Bugün 22 milyonluk Suriye’nin 10 milyonu mülteci haline gelmiş. Bir milyona yakını katledilmiş. 4 milyonu da şu an İdlip’te ya katledilme ya da yeniden mültecileşme paradoksu ile baş başa.

ABD ve AB rejimin değişerek muhalefetle beraber siyasal katılıma yol veren yeni bir sisteme geçişe destek verselerdi, bu kadar milyon insan mülteci haline gelmeyecekti. Bunlar ölmeyecekti, İdlip’te bombalar ve rejim milislerinin korkularıyla baş başa kalmayacaklardı. Yeniden mültecileşme için yollara düşmeyeceklerdi. Türkiye, yeni sisteme geçmeyi ve Suriye’nin toplumsal birliğini savundu hep. Oysa içimizdeki demokratlar ve insan hakları savunucuları bile hep Esed rejiminin zalimliğini savundular. Mülteciliği üreten yerel katil rejimler ile onların destekleyici emperyalistleri. Rusya ve ABD

bunun baş aktörleri. AB de buna sessiz kaldığı için sorumlu.

Emperyalist politikaların ve müdahalelerin ürettiği bu mültecilik meselesini Türkiye’ye yıkmak istediler. Türkiye’yi Suriye’de yalnız bırakanlar ve yeni sisteme geçiş projesini desteklemeyenlerin elleriyle ürettikleri mülteciliğin yükünü de Türkiye’ye yüklüyorlar. Türkiye, mülteciler ülkesi olsun istiyorlar. Ümmet coğrafyasının zenginliğini talan eden bu emperyalistler üç beş kuruşu önümüze atarak bizi bekçi tutmak peşindeler. Türkiye bu oyuna son verdi. Mültecilere kapıları açtı. Ezici çoğunluğu adeta kendisini talan eden emperyalist zengin Avrupa ülkelerine ve ABD’ye giderek yeniden zenginliğini geri almak istiyor! Aslında sorunu üreten aktörler kimlerse sorun da onlara gidiyor. Türkiye mülteciliği üreten bir siyaset gütmedi. Tam tersine bunun önünü alacak projeler için büyük gayretlerde bulundu. Savaş dursun dedi, insanları katlederek Suriye’yi insansızlaştıran rejim değişsin dedi, güvenlik bölgesi kurulsun dedi. Ama maalesef bunu duyan olmadı. Sanki mülteciliği üreten Türkiye’ymiş gibi sorunlarını da tamamen bizim üstelenmemizi istiyorlar.

Emperyalizm bölgemizi işgal ediyor, zenginliklerimizi talan ediyor, zalim rejimleri destekliyor. Bunlar karşısında halklar da mülteci haline geliyor. Sorunu üreten emperyalistler, şimdi sorunları yok sayarak hareket edemezler artık. Onunla karşılaşacaklar, yüzleşecekler. Tuttukları sınırlar, yükselttikleri duvarlar işe yaramayacak. Elleriyle ürettikleri sorunlar onlara da bulaşacak. Belki bu gerçekliğin acıları karşında akla ve izana gelerek rejimleri desteklemekten ve talan etmekten vazgeçerler. Türkiye’nin Suriye’deki projesine kulak verirler.



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER