Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Emperyalist Batı ve uzantıları aile kurumunu hedef almaya devam ediyor

Emperyalist Batı ve içimizdeki uzantıları; aile ve şiddet kavramlarının birlikte kullanıldığı reklâmlar, görseller, paneller ve tanıtımlarla, aile kurumunu hedef almaya devam ediyor.

Emperyalist Batı ve uzantıları aile kurumunu hedef almaya devam ediyor

Aile bağları çözülmüş, aile mefhumu ortadan kalkmış bir toplum ne kadar zengin, ne kadar müreffeh olursa olsun ayakta kalamaz. Modern hayatın tahribatları karşısında aile kurumuna sahip çıkmak, bir milletin kendi milli ve manevi değerlerinin yanı sıra kendi geleceğine de sahip çıkması demektir.

Emperyalist Batı ve içimizdeki uzantılarının yeni dönemdeki hedefi; aile kurumunu çözmek, onu yıkmaktır. Söz konusu kirli odaklar tarafından hedef alınan aile kurumu kültürlerden ve toplumlardan bağımsız olarak tüm dünyada olduğu gibi İslam âleminde de güç kaybediyor. Özellikle Batılı ülkelerde aile kavramının içi boşaltılırken anne babanın yerini "tek ebeveynli" model ya da "tek kişilik hayat" biçimi alıyor.

Aile kurumunun yaşatılması, tehditler karşısında korunması son derece önem arz ediyor. Nesli muhafaza etmenin yolu da aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor. Sinemalar, diziler, eğitim sistemindeki çarpıklıklar ve yeni çalışma hayatı da aile kurumunun üzerindeki tahribatı her geçen gün artırıyor.

Cinsiyet eşitliği safsatası

Kapitalist laik toplumlarda, ekonomik yaşama karşılık olarak annelik ve aile hayatı bilinçli olarak değersizleştiriliyor. Kadına saygı ve özgürlüğün ekonomik bağımsızlıkla uyuşmadığı ve bu nedenle kadının çalışmasının mecburiyet olduğu iddia ediliyor.

Küresel güçlerin, feministler aracılığıyla Batı ülkelerinde başlattığı cinsiyet savaşlarına uluslararası sözleşmeler vasıtası ile Türkiye de dâhil edildi. Kadına karşı şiddeti önleme adı altında "toplumsal cinsiyeti" odağına alan, 1979'da Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edilen CEDAW Sözleşmesini Türkiye de imzaladı.

CEDAW'dan sonra Türkiye'de toplumsal cinsiyet konusunda çalışmalar başladı. Fakat Müslüman bir toplum olduğumuz için toplumsal cinsiyet konusunda BM'nin beklediği değişimler yeterince kabul görmedi. Bu kez devreye "İstanbul Sözleşmesi" girdi. 2011 de imzalanan İstanbul Sözleşmesi ile toplumsal cinsiyet çalışmaları her alanda hız kazandı.

Sapkın projeler, İstanbul Sözleşmesi sonrası artış gösterdi

Değerlerimize düşmanlık ve aileye yönelik saldırılar; 2012'de Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren İstanbul Sözleşmesi sonrası katlanarak arttı. Sapkın projelerin yürürlüğe girmesi, sapkınların haysiyetsiz yürüyüşler yapması hep bu sözleşme sonrası artış gösterdi. Sözleşmenin kabul edildiği ilk ülke olan Türkiye'de bu sözleşme özellikle sapkın gruplar tarafından fazlasıyla destekleniyor. Tamamen erkek düşmanı faaliyetlerin arkasında olan bu gruplar İstanbul Sözleşmesi'nin bir numaralı destekçileri olarak önümüzde duruyor.

İstanbul Sözleşmesi, isim olarak her ne kadar "Kadına yönelik şiddetin önlenmesi" şeklinde görücüye çıkarılıyor ise de çalışmaların tamamı "Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" ve Feminizm üzerine bina ediliyor. Daha önce toplumumuzun hayal bile edemediği gayri ahlaki davranış ve söylemler, bu alanda gürültü çıkaran ve Avrupa Birliği tarafından fonlanan marjinal dernekler üzerinden yürütülüyor. Bugün bu tür derneklerin önünün açılması, her türlü kolaylığın sağlanması ve projelerinin devlet eliyle finanse edilmesi hayli düşündürücü.

"Kadına şiddet" olgusu üzerinden erkekleri şeytanlaştırma ve "Cinsel eşitlik" adı altında melez cinsiyet örneklerinin şimdiden yaygınlık kazanmaya başlamış olması, üstelik cinsiyette melezleştirme çabalarının kanuni korumaya alınması, ileriki zamanlarda telafisi mümkün olmayan toplumsal kırılmaları beraberinde getireceği muhakkaktır.

CHP, aile içi sorunlarda uzlaşmanın kaldırılmasını istiyor

Boşanmaların arttığı, evliliklerin bitme noktasına geldiği bir dönemde CHP, meclise taşıdığı önerge ile aile içi sorunlarda uzlaşmanın kaldırılmasını istiyor. Aile içi sorunlarda uzlaşma ortadan kaldırılırsa eşler en ufak sorunlarda mahkemelik olacak ve boşanmalar bir kat daha artacak.

CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer, kadına yönelik şiddet suçlarında, arabuluculuk ve uzlaştırma da dâhil olmak üzere hiçbir uyuşmazlıkta çözüm yoluna gidilmemesi için iki ayrı kanun teklifi sunduklarını bildirdi.

Çakırözer, söz konusu kanun teklifleri ile amaçlarının, kadına yönelik şiddet suçlarında, uyuşmazlıkta çözüm yoluna gidilmesini ortadan kaldırmak olduğunu vurgulayarak, "Kadına yönelik şiddetin uzlaştırması olmaz. Kadın, kendisine şiddet uygulayanla, kendisine hakaret edenle, kendisini tehdit edenle, huzurunu bozanla uzlaşmaz." dedi.

CHP'nin bu teklifi kabul görürse şiddetin önüne geçilmeyeceği gibi ailenin dağılmasına yönelik bir adım daha atılmış olacak. Sözde kadını korumak için yapılacak bu düzenlemeler aslında kadını da aileyi de koruyamayacak ve aile hepten kaybedilecek.

Aile kavramı yerine kadın ön plana çıkarılıyor

Tarih boyunca bu halkın geleneğinde, örfünde ve inancında aile kurumu en kutsal yapılardan biri olarak görülüyor. Gelinen aşamada ise aile kavramı yerine kadın ön plana çıkarılıyor. Batı'nın, özellikle Doğu toplumlarına yönelik ifsat çalışmalarında daima en öne kadın figürünü koyduklarını görüyoruz. Kadının özgürleştirilmesi adı altında kadın metalaştırılıyor.

Kadının; değer yargılarımız, inancımız içerisindeki o ulvi konumu bilinçli olarak yozlaştırılıyor. Kadın, ailenin bir parçası olmaktan öte her şeyin üstünde bir konuma getiriliyor. Perde önünde kadına değer verildiği öne sürülse de aslında sahip olduğu tüm değerlerden soyutlanarak bir meta olarak kapitalizmin kullanışlı malzemesi haline getiriliyor.

Aile Kurumu ile ilgili yapılan ifsat çalışmalarını yürütenlerin sayısı bir elin parmağını geçmeyecek kadar azınlıkta iken sesleri çok daha fazla çıkıyor ve karar alma süreçlerini çok daha fazla etkiliyor. Ancak bu hususta hassasiyet sahibi kurum, kuruluş, dernek ve vakıflar daha fazla olmasına rağmen aynı etkinlikte güçlü, duyarlı ihya çalışmaları yürütemiyor. Bu da üzüntü verici bir durum olarak karşımızda duruyor.

Aileyi yıkarak kadını özgürleştiremezsiniz

Aile kurumunu yıkarak, değerleri yok ederek kadını özgürleştiremezsiniz. Tam tersine bu, kadının her alanda istismarının önünü açan bir yaklaşımdır.

Kadın emeğinin ve bedeninin sömürülmesine yönelik her girişim aslında toplumların geleceğini hedef alır. Batı'da bu tehdidin acı sonuçları aile kurumunun zayıflaması, nüfusun azalmaya başlaması ve değerlerin çöküşüyle görülmeye başlandı.

İnsan fıtratına aykırı sapkın ilişkilerin belli çevreler tarafından kasıtlı şekilde meşrulaştırılmaya çalışılması da aile kurumuna yönelik ana tehditler arasında yer alıyor.

Nikâh akdinin değersizleştirildiği, evlilik dışı ilişkilerin normal sayıldığı, boşanmanın adeta teşvik edildiği bir süreçle karşı karşıyayız.

Aile dediğimiz mukaddes ocağın yaşatılması, tehditler karşısında korunması son derece önemlidir. Ailede çözülme olursa, varlığımızın ve geleceğimizin tehlikeye girmesi de kaçınılmazdır. Nesli muhafaza etmenin yolu da aile kurumuna sahip çıkmaktan geçiyor.

Aile; toplumun en küçük yapı taşıdır

Aile; anne, baba ve çocuklardan oluşan toplumun en küçük yapı taşıdır. Aile, her insanın doğup büyüdüğü kutsal bir ortamdır.

İnsanları diğer canlılardan ayıran önemli özelliklerden biri, insanların aile düzeni içinde yaşamalarıdır. İlk toplumlardan günümüze kadar bütün toplumlarda aile vardır.

Anne baba ve çocukların yanında nine, dede, amca, hala, dayı ve teyzeler de aileden sayılır. Küçükler ailede büyüklerin davranışlarını görerek taklit eder, devamlı olarak gördüğü hareketler ruhunda iyice yerleşir ve alışkanlık haline gelir. Böylece çocuğun ahlaki yapısı ve kişiliği oluşur.

Ailenin düzenli, huzurlu ve mutlu olması; aile bireylerinin birbirlerine karşı sevgi, saygı, yardımlaşma ve dayanışma içinde olmalarına bağlıdır.

Aile, toplumun temel taşı ve küçük bir modelidir. Toplumların sürekliliği için en sağlam şekilde korunması gerekir. Sağlam ve sağlıklı ailelerden oluşan toplumlar, güçlü millet ve devletleri meydana getirir.

Aile kurumu, hem bireyin gelişiminde hem de toplumun sağlam temeller üzerine inşa edilmesinde rol oynayan, insanlık için önemi tartışılmaz bir kurumdur. İnsanlık, her zaman aile kurumuna ihtiyaç duymuş ve bundan sonra da ihtiyaç duymaya devam edecektir.

Devamı >>>



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER