IŞİD, bu coğrafyanın şahitlik ettiği en kanlı, en acımasız örgütlerden biri. Hızlı bir şekilde organize olup güçlenen örgüt Irak ve Suriye başta olmak üzere neredeyse bütün bölgede küçüklü büyüklü alanları ele geçirmeyi başardı. Yerel orduların ve silahlı güçlerin yanı sıra ABD ve Rusya gibi ülkelerin de hava, kara ve istihbarat destekleri ile IŞİD çökertildi ve Musul, Rakka gibi kentler başta olmak üzere kontrol ettiği bölgeler kurtarıldı.
Ancak lider kadrosunu ve örgüt içindeki hiyerarşik zinciri kaybetmiş olsa da militanları Irak ve Suriye’de vur-kaç saldırılarına devam ediyor. Son olarak Suriye’nin Haseke kentinde, Suriye Demokratik Güçleri’nin kontrolündeki bir hapishanedeki binlerce militan hapishaneyi ele geçirdi.
Peki IŞİD yok edilmemiş miydi? Örgüt nasıl hâlâ çarpıcı eylemler yapabiliyor? IŞİD dahil radikalizm tehlikesi hâlâ var mı?
Bütün bunları Orta Doğu ve Orta Asya’da siyasal İslam konulu kitapları ve yayınları da olan King’s College Savunma Çalışmaları bölümünden Dr. Emmanuel Karagiannis ile konuştuk.
IŞİD’in Haseke’deki hapishanede mahkumları serbest bırakma girişimi ile başlayalım. Bölgeden bazı uzmanlar bunu IŞİD’in 2017 yılından beri yaptığı en çarpıcı eylem olarak nitelendiriyor. Siz nasıl yorumluyorsunuz?
IŞİD (kontrol ettiği) bölgeleri kaybetmesine rağmen tamamen yok edilmedi. Irak’ta ve Suriye’nin doğusunda hâlâ aktif olan hücreleri var. Belki de IŞİD’in yeniden doğuşu yorumunu yapmak için çok erken, ancak bu yönde bazı göstergeler var. Özellikle tedirgin edici nokta şu ki, (Haseke’deki hapishanedeki militanlardan oluşan) grup böylesi büyük bir saldırı yapabilmek için yüzlerce adam toplayabiliyor. Bir başka önemli nokta saldırının yapıldığı yer. Kuzeydoğu Suriye’nin (etnik açıdan) karışık bir nüfusu olsa da orası IŞİD’in Suriye’deki ana merkezinden oldukça uzak. IŞİD militanlarının Haseke’deki hapishaneye nasıl ulaştığına dair sadece tahminlerde bulunabilirim. Ne Irak sınırı yeterli düzeyde korunuyor ne de Kürt güçler (Irak-Suriye sınırının) Suriye tarafının tamamını kontrol ediyor.
Hapishane saldırısının anlamı ve önemi ne?
IŞİD militanlarının güçlü bağları var ve örgüt militanlarını kurtarmayı tekrar deneyecek. Şu da açık ki, IŞİD’in Suriye’de istihbarat ve lojistik destek sağlayan geniş bir sempatizanlar ağı var. Bence IŞİD Kürtlerin kontrolündeki bölgelerdeki Araplar arasında oldukça geniş bir desteğe sahip. Eğer yanılmıyorsam, orada IŞİD’in daha çok saldırısını göreceğiz. Kısacası, IŞİD’in orada yaptığı şey yerel Sünni nüfusa yönelik güç gösterisiydi.
Hapishanedeki mahkumlara ilişkin de spekülasyonlar var. Mahkumlar kimdi ve tehlikeliler mi?
SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) elindeki hapishanelerde yaklaşık 12 bin IŞİD militanı ve sempatizanı bulunuyor. Bu, her an patlamaya hazır bir saatli bomba ve SDG’nin tek başına kaldırmaya dayanamayacağı bir yük. Batılı hükümetler kendi vatandaşları olan militanları geri almalı ve SDG’ye daha fazla lojistik destek sağlamalı. Haseke’deki hapishanedeki mahkumların çoğu çarpıcı operasyonel bilgisi olan tecrübeli militanlar. Bir başka deyişle Haseke’deki hapishane, IŞİD’in en tehlikeli militanlarının bulunduğu birkaç hapishaneden biri.
Aslında Haseke’deki hapishane saldırısı IŞİD örgüt olarak çökertildiğinden beri yaptıkları ilk saldırı değildi. Hapishaneyi ele geçirme girişimi dahil, bu saldırıları IŞİD’in yeniden doğuşu olarak tanımlayabilir miyiz?
IŞİD Suriye ve Irak’ta yüzlerce saldırı yapabildi. Washington’daki Wilson Center’a göre, 2020 yılında IŞİD militanları bombalı intihar saldırıları dahil Irak’ta bin 300, Suriye’de 550 saldırı gerçekleştirdi. Saldırıların çoğuna silahlı küçük gruplar da katıldı. Bu nedenle, Haseke’deki hapishaneye yapılan saldırı IŞİD hücrelerinin büyük operasyonlar yapabilme kapasitesine ilişkin endişeleri artırdı. Önümüzdeki birkaç ay içinde IŞİD’in böyle bir yeterliliği olup olmadığını öğreneceğiz.
Bölgede binlerce insan ve hatta aşiretler IŞİD’e katıldı. Korkunç eylemlerine rağmen IŞİD’i bir ‘cazibe merkezi’ yapan sosyal ve ekonomik sebepler neler?
IŞİD’in zengin sempatizanların bağışları, zekât, kara para aklama, dolandırıcılık ve diğer suç eylemleri dahil birçok gelir kaynağı var. IŞİD militanları oldukça motiveler ve davalarına bağlılar. Güvenilir istatistikler olmamasına karşın, militanların çoğu aynı demografik ve sosyal profile sahip gibi görünüyor. 20’lerinde ve 30’larının başındaki erkeklerin büyük kısmının aileleri yok. Bazıları yüksek eğitim almış ancak çoğunun düşük ücretli işleri var veya işsiz. Onlar açısından hayatta kalmak sadece ve kişisel ilişkilere ve aşiret bağlarına dayalı ortak dayanışma ağları ile mümkün olabilir.
IŞİD ve El Kaide gibi grupların kontrolündeki bölgelerde en az 1 yıl yaşamış en az bir milyon çocuk ve birkaç milyon yetişkin olduğu tahmin ediliyor. Bunun olası sonuçları ve gelecekte karşımıza çıkacak etkileri neler?
2011’den beri IŞİD yerel halkı bir çeşit Sünni milliyetçiliği hissiyatına teşvik etti. IŞİD sadece ‘bir başka terör örgütü’ değil. IŞİD Suriye ve Irak’ta bir çeşit devlet kurmaya çalıştı. Devlet inşası sürecine şerrî mahkeme sisteminin kurulması, posta ve polis merkezleri inşa etmek de dahil. Örgüt yerel halkın fikrini ve kalbini etkilemek için sosyal hizmetler de sağladı. Daha fazla ekmek üretmek için fırınlar açtı, elektrik ve su kaynaklarının geliştirilmesi girişimlerinde bulundu. Öğretmenlere ve çocuklara kendi müfredatını empoze eden okullar ve kreşler açtı.
Kabul etmeliyiz ki, IŞİD kontrolünde yaşamış olanların bir kısmının hâlâ ‘halifeliğe’ dair nostaljik hissiyatları var. Suriye’de SDG’nin kamplarındaki IŞİD ailelerinden kız ve erkek çocuklar yenilgi ve şimdi yaşadıkları şartlar sebebiyle radikalleşebilir.
Bölgede hâlâ derin bir ekonomik kriz, eğitimle ilgili sıkıntılar, yüzbinlerce yetim, ekonomik ve siyasi istikrarsızlık var. Bu şartlar radikal örgütlere oldukça verimli zeminler sağlıyor. IŞİD ve radikal akımlara karşı mücadelenin başarısı konusunda ümitli misiniz?
IŞİD’in kendini devlet ilan edişinden isyancı bir gruba kademeli olarak geçişi bölgedeki dinamikleri değiştirebilir. IŞİD’in geleceğine dair şimdiden öngörülerde bulunmak zor. Batılı ve bölgesel hükümetler tekrar radikalleri kesin olarak yok etmeye çalışırken Sünni militanlaşmanın yükselişi de öncelikli bir siyasi sorun. Yüksek ihtimalle IŞİD aktif kalmaya devam edecek. Durağan bir hareketten çok, dönüşen bir hareket. IŞİD, kendisine yönelik 2016-2019 arasında yapılan operasyonlarla askeri kapasite altyapısını kaybetmiş olsa da örgüt hâlâ düşük düzeyli ayaklanmalarına devam edecek yeterli kaynaklara sahip.
Siyasal İslam’a dayalı politikaların radikalleşmeye etkisi var mı?
Bu soru doğal olarak ‘Neden bazı Müslümanlar cihatçı yapılara katılırken birçoğu yasalara uygun vatandaşlar olarak kalmaya devam ediyor?’ sorusunu doğuruyor. Radikalleşme ve sebeplerine dair çok geniş bir literatür var. Bruce Hoffman (2007) Irak’taki savaşa benzer politik olayların radikalleşme mekanizması olduğunu vurgular. Marc Sageman (2008) radikalleşmenin; akrabalık ve arkadaşlık ilişkilerinin büyük rol oynadığı bireysel süreçlerden çok, kolektif süreçler olduğunu savunur.
Bence radikalleşmenin kökleri Irak ve Suriye’de ümitsizliğe ve çaresizce hayatta kalmaya uzanıyor. 2003’teki ABD işgalinden beri birçok Sünni Iraklı, Şii siyasi güçleri varoluşsal tehdit olarak algıladı. IŞİD’in ayrıcalıklı statülerini kaybettikleri için içerleyen ve kendi talihsizliklerinden dolayı Şii ağırlıklı hükümeti suçlayan eski Baasçılar’dan ilk başta yardım aldıkları bir gerçek.
Irak merkezî hükümeti büyük ölçüde mezhepçi ve İran yanlısı olarak görülüyor. Sonuç olarak giderek artan sayıda Iraklı Sünni siyasi değişimin tek uygun aracı olarak şiddeti görme noktasında.
Bence Suriye’de buna benzer faktör Kürtlerin güçlerinin artması. Birçok Arap aşiret -özellikle etnik olarak karışık bölgelerde- Suriye Kürtlerinin güçlenmesine içerledi. Bence, çekişme dinle ilgili değil. Militanlar dini politik hedeflerini gerçekleştirmek için araç haline getirdi ancak gerçek sebep güç, güvensizlik ve onur.