Tarih: 14.02.2018 12:07

Eminlik ya da Güvenirlilik

Facebook Twitter Linked-in

İnsanlık büyük bir değişim içinde. Özelde de Müslümanlar büyük bir savrulma ile karşı karşıya. Küresel kuşatma, bilgilenme kaynakları ve oluşlar yabancı ruhlu. Müslümanlar kendilerine özgü olan bir hayat anlayışından giderek uzaklaşıyorlar. Düşünüş ve yaklaşımları artık bizim insanımızın özünü ve ruhunu taşımıyor. Mantığın işleyişi de farklı işliyor. Dalgalar batıdan geliyor ve bu, insanları sürüklüyor, savuruyor. Bir Müslüman´ın yaşama biçimi, ahlâkı, ilkeleri ters yüz. İslâm uçları önermez. Bu, ?ifrat? ve ?tefrit? olarak tanımlanır.

Bir Müslüman´ın asıl beslenme kaynakları Kur´an ile sünnettir. Batı düşüncesine ve ruhuna kapılanlar bunları bile tartışma konusu yapıyor. İşlerine gelmeyenleri görmüyor ya da dikkate almıyorlar. Mantık ters işleyince de sağlıklı bir yol üzerinde olunamıyor.

Peygamberimizin özelliklerinden biri emin olması, güvenilir biri olması. Bu yaşama tarz ve üslubu, Müslümanlar için ölçü olması gerekir. Değişen zamanlar ile bu ilkeler asla değişmez. Çünkü onun beslendiği ve var olduğu asıl özellik bunlar. Yani ilahi. Bugün insanlığın da en çok gerekesinim duyduğu insanın insana olan güveni. İnsanlar, en karanlık zamanlarında Kâbe ve çevresinin putlar ile kuşatıldığı, insanların kapıldığı bir zamanda Allah Elçisi kırk yaşında, kendisine vahiy geldiğinde, ?Allah birdir, Muhammed (S.A.V.) onun kulu ve elçisidir? diyor. İnsanlar ona inanıyor ve iman ediyor. Neden? Çünkü o, emin ve güvenilir biridir, o asla yalan söylemez, büyü yapmaz. Onda hakikat, adalet ve doğruluk var.

Biliyoruz ki gelen sayısız peygamber var. Birçoğu tebliğde bulundukları halde sonuç alamıyorlar ya da etki alanları çok sınırlı kalıyor. Oysa Efendimizin sağlığında büyük bir açılım oluyor, fetihler gerçekleşiyor, inanların sayısı hızla artıyor.

Bugünün Müslümanlarının bulundukları koşulları, tutum ve davranışları insana güven vermiyor. Verebilenlerin sayısı çok az ya da etki alanları sınırlı. Şöyle bir tezimiz var: ?İnsanlar bugünün Müslümanlarına veya bize bakarak neden İslâm´ı tercih etsinler?? Bu soruyu önemsiyorum. En azından kendim için önemsiyorum. Müslümanların etkileri daha çok ahlâkî ve duruşlarıyla olmalı. İnsanlara sözle hükmedilemez, bağırıp çağırarak insanlar yola getirilemez, baskı ve üstünlük kurarak etki altına alınamaz. Hele gurur ve kibirle üstünlük sağlamak hiçbir yarar getirmez. İnsanı küçümsemek, ötelemek, didişmek ne kazandırır?

Karşımızda bir insanın, onun da bir onurunun ve yılların oluşmuş bir hayat tarzı olduğunu unutmamak gerekir. İnsanlar zamanla yaşadıklarını veya anlayışını temel doğru olarak görüyor. Zihinlerde kemikleşiyor deyim yerinde ise.

İyilik ve güzellikler, güzel ve tatlı dilli ve sözlü olmak insanla bağ kurmaya neden. Şiirin ve edebî bir eserin etkili olmasının nedeni de bu.

Günümüzün sosyal medya diye bir sorunu var. Kendini Müslüman bilenler ve düşünenlerin ahlâkî tutum ve davranışları orada onları her halleriyle ele veriyor.

Bir Müslüman küfürbaz, tehditkâr bir yaklaşımlı, tekfir edici olabilir mi? Ne yazık ki var ve oluyor. O, aklı sıra orada bir mücadele veriyor. Bu üslup ve yaklaşımlı olanlar Müslümanlar adına orada nefret ve öfke kustuklarının farkına varamıyorlar. Bundan ötürü de birazcık yaklaşımı olabilenlerin kapılarını kapattıklarını, yollarını kestiklerini düşünemiyorlar. Kendi kalelerini koruyunca her şeyi hâl olmuş sanıyorlar. Müslümanlar, özelde de sorumluluk sahibi olanlar sadece kendilerinden sorumlu değildirler. Madem tebliği, anlatma, ahlâkî olmak ile sorumlu ve yükümlü iseler dilleri, üslup ve yaklaşımları da bir o kadar önem kazanıyor. Bu da bir sorumluluk.

Sosyal medya yaygınlığının etkili olduğu şu zamanda yeni bir dil, üslup ve yaklaşım gerekiyor. Sorumsuzluk alanı olmamalı. Yazılan her söz, atılan her adım kayda geçiyor. Yazıcı melekler onları kayda geçiyor. Çünkü bunların da hesabı sorulacak. Hem de, güneş ışığında titreşen o zerrecikler kadar olsa bile. Ey Müslüman sorumluluk alanın ne kadar da çok.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —