23 Şubat’ta erken seçime gidecek olan Almanya’da gündem Elon Musk. Elon Musk’ın Die Welt’in pazar günü gazetesi Welt am Sonntag’da yayımlanan “Almanya’yı sadece AfD kurtarabilir” başlıklı yazısı ülkeyi karıştırdı.
Musk’ın “salak” dediği Başbakan Scholz, “Milyarderlerin de görüşlerini açıklama hakkı var. Bu, yanlış ve kötü politik tavsiyeleri de kapsar. Almanya’nın geleceğini sosyal medya sahipleri değil, vatandaşları belirleyecek” diyerek isim vermeden Musk’ı eleştirdi.
Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD) Genel Sekreteri Matthias Miersch, makaleyi yayınlayan gazetenin bağlı bulunduğu Springer’in Musk’a AfD seçim reklamları için bir platform teklif etmesinin “utanç verici ve tehlikeli” olduğunu açıkladı.
Musk’ın yazısının ardından Die Welt gazetesi Fikir Departmanı Başkanı Eva Marie Kogel istifa etmişti.
Daha önceden planlanan şekilde görevden ayrılacak olan Die Welt Genel Yayın Yönetmeni Ulf Poschardt ile 1 Ocak’ta göreve başlayacak olan halefi Jan Philipp Burgard ise ifade özgürlüğüne atıfta bulunarak söz konusu makaleyi savundu.
Musk’a bir destek ise ABD’nin müstakbel başkan yardımcısı JD Vance’den geldi.
Vance, X’te Musk’ı paylaşarak “Almanya’daki seçimlerde herhangi bir partiyi desteklemiyorum çünkü burası benim ülkem değil ve tüm Almanlarla iyi ilişkiler içinde olmayı umuyoruz. Ancak bu ilginç bir yazı. Ayrıca ilginç; Amerikan medyası AfD’yi Nazi yanlısı olarak karalıyor, ancak AfD en çok Almanya’nın Nazilere karşı en dirençli bölgelerinde popüler” diye yazdı.
Alman İç İstihbarat Teşkilatı, AfD’yi 2021’den beri aşırı sağcı parti olarak değerlendiriyor. 23 Şubat’ta erken seçimlere gidecek olan Almanya’da anketlerde AfD ikinci sırada görülüyor.
Ama ülkedeki diğer tüm partiler AfD ile koalisyon kurmayacaklarını açıkladı.
Elon Musk’ın Welt am Sonntag’da yayınlanan yazısının çevirisini yayınlıyoruz:
***
Almanya’yı yalnızca AfD kurtarabilir
Almanya bir yol ayrımında. Bu yollardan birinin sonu, ekonomik ve kültürel çöküşe çıkıyor. Almanya’nın sanayi ve teknoloji sektörlerine büyük yatırımlar yapmış biri olarak, ülkenin siyasi gidişatına ilişkin söz söyleme hakkını kendimde görüyorum.
İşte Alternative für Deutschland (AfD), Almanya için umudun son adresi. Gelin bunun nedenlerine bakalım:
Ekonomik Canlanma:
Bir zamanlar Avrupa ekonomisinin motoru olan Almanya, günümüzde bürokrasinin ve regülasyonların pençesinde boğuluyor. AfD, ekonomik özgürlüklerin arzu edilebilir bir durum olduğu kadar, bir gereklilik de olduğunu idrak ediyor. AfD’nin devlet müdahalesini azaltmaya, vergileri düşürmeye ve piyasayı serbestleştirmeye yönelik yaklaşımları, Tesla ve SpaceX’in başarılı olmasını sağlayan ilkeleri yansıtıyor. Eğer Almanya sanayi alanındaki gücünü yeniden kazanacaksa, büyüme hedeflerini sadece lafta bırakmakla kalmayıp, işletmelerin hükümetin yumruğu olmadan gelişebileceği bir ortamı teşvik edecek politikaları hayata geçirebilecek bir partiye ihtiyacı var.
Göç ve Ulusal Kimlik:
Almanya’nın kitlesel göçe kapılarını açması (her ne kadar insani saiklerle yapılmış da olsa) köklü kültürel ve toplumsal gerilimlere yol açtı. AfD, hem entegrasyonu hem de Alman kültürünün ve güvenliğinin korunmasını önceliklendiren kontrollü bir göç politikasını savunuyor. Bunun yabancı düşmanlığıyla ilgisi yok; mesele tamamen Almanya’nın küreselcilik arayışında kimliğini kaybetmemesiyle alakalı. Bir ulusun güçlü ve birlik içinde kalabilmesi için temel değerlerinin ve kültürel mirasının koruması bir zorunluluk.
Enerji ve Bağımsızlık:
Mevcut koalisyonlar tarafından dayatılan enerji politikaları hem ekonomik olarak maliyetli hem de jeopolitik gerçeklerden uzak, adeta bir saflık göstergesi. Nükleer enerjiden vazgeçme kararı alan Almanya’nın ağırlıklı olarak kömür, ithal gaz ve (yeterli ölçekte batarya olmadan) rüzgar ve güneş enerjisine bel bağlaması, ülkeyi enerji arzında yaşanan kesintilere karşı savunmasız bıraktı. AfD’nin enerji konusundaki tutumu gerçekçi ve dengeli bir yaklaşımı savunuyor. Umarım güvenli nükleer enerjiye ve elektrik tüketimindeki büyük dalgalanmaları göğüslemek için batarya enerjisi depolamaya daha fazla odaklanırlar; zira çözümün bu olduğu gayet açık.
Siyasi Realizm:
Geleneksel partiler, Almanya’yı yüzüstü bıraktı. Uyguladıkları politikalar ise ekonomide durgunluğa, toplumda huzursuzluğa ve ulusal kimliğin erozyonuna yol açtı. AfD, aşırı sağ olarak damgalanmasına rağmen, endişelerinin yönetici elitler tarafından görmezden gelindiğini hisseden birçok Alman’a hitap eden bir siyasi realizm zemini sunuyor. Üstelik bu sorunları ele alırken gerçeklerin üzerini örten “siyasi doğruculuğa” kapılmıyorlar.
AfD’nin aşırı sağ olarak tanımlanması, partinin genel başkanı Alice Weidel’in Sri Lanka kökenli bir partneri olan bir eşcinsel olduğu örneğiyle bile yanlışlanabilir! Bu dediklerim aklınıza Hitler’i getiriyor? Hadi ordan.
İnovasyon ve Gelecek:
Şirketlerimi, inovasyon yapabilmek için gereksiz kısıtlamalardan kurtulmak gerektiği ilkesi üzerine inşa ettim. AfD’nin vizyonu bu değerler sistemiyle (ethos) örtüşüyor. Eleştirel düşünmeyi teşvik eden ve küresel ekonominin geleceğini şekillendirecek teknoloji sektörlerini destekleyen eğitim reformlarını savunuyorlar.
AfD’yi aşırılıkçı olarak niteleyenlere sesleniyorum: Etiketlere takılmayın, önyargılarınızı bir kenara bırakın. Politikalarına, ekonomik programlarına ve kültürel değerleri koruma yönündeki çabalarına bir şana verin. Almanya’nın, vadesini doldurmuş politikalara saplanıp kalmadan statükoya cesaretle meydan okuyabilecek bir partiye ihtiyacı var.
AfD, Almanya’yı eski ihtişamının gölgesinde kalmaktan kurtarabilir; ekonomik refahı, kültürel bütünlüğü ve teknolojik yeniliği birer hayal olmaktan çıkarıp gerçeğe dönüştürebilir. Almanya, maalesef uzun yıllardır vasatlığa alışmış durumda; artık cesur bir değişimin vakti geldi ve bu değişimin tek adresi AfD.
Çeviren: Deniz Karakullukçu
Kaynak: serbestiyet.com
