Yazarlık yaşamım boyunca emperyalizme hep karşı çıktım.
Emperyalizm karşıtı eylemlerin en başında yer aldım.
Emperyalistlerin ülkemizi ve bizim gibi dünya ülkelerini sömürmesine hep isyan ettim.
Emperyalistlere kendi ülkelerinin yer altı, yer üstü kaynaklarını sömürten ülke liderlerini acımasızca eleştirdim.
Ülkemizdeki İncirlik Üssü gibi emperyalist üsleri ?Ocağımıza incir ağacı dikmek? olarak nitelendirdim.
Bu üslerin topraklarımızdan sökülüp atılmasını istedim.
Sadece bununla da yetinmedim.
Emperyalistlerin Türkiye´deki adamı olanlara da hep karşı çıktım.
Türkiyeli olup da Türkiye´nin adamı olmayan, örneğin ABD´nin Türkiye´deki adamı olanları hiç hoş karşılamadım.
ABD´nin Türkiye´deki adamlarına karşı çıktığım gibi, Rusya´nın, Çin´in, kısacası başka ülkelerin Türkiye´deki adamı olanlara da karşı çıktım
Çünkü ben Türkiyeciydim.
?Ne Amerika ne Rusya ne Çin, bağımsız Türkiye? demekteydim.
Biliyordum ki ülkemizde ABD´nin adamları olduğu kadar Rusya´nın adamları da vardı.
Biliyordum ki ülkemizde Rusya´nın adamları olduğu kadar Çin´in adamları da vardı.
Biliyordum ki bağımsız Türkiye´yi ancak Türkiye´nin adamları savunabilirdi.
Yalnızca onlar ?Ne Amerika ne Rusya ne Çin, bağımsız Türkiye? diyebilirdi.
Ancak yine biliyordum ki bağımsız Türkiye özlemini gerçekleştirebilmek için ekonomik, askeri, kısacası her alanda güçlü olmak gerekirdi.
Emperyalistlere muhtaç olmamalıydınız.
Çok güçlü bir yerli sanayi kurmalıydınız.
Üretimde onlarla yarışmalıydınız.
Özellikle de bilimsel, teknolojik üretimler yapmaya onlar kadar kafa yormalıydınız.
Ülkenizi savunmak için, savaş uçağınız başta olmak üzere silahınızı kendiniz yapmalıydınız.
Bırakın kendi savaş uçağını yapmayı, daha kendi otomobilini, yerli otomobilini yapamamış bir ülke ne kadar bağımsız olabilir ki?
Bilimsel, teknolojik üretimler yapamayan bir ülke ne kadar bağımsız olabilir ki?
Kendi silahını üretemeyen bir ülke ne kadar bağımsız olabilir ki?
Elin yardımıyla gerdeğe girilmez de elin silahıyla savaşa girilir mi?
Bağımsız bir ülke olmak istiyorsanız eğer yapacaklarınız belli.
Bilimsel, teknolojik üretimleri her şeyin üstünde tutacaksınız.
Mesela Bilim ve Teknoloji Bakanlığı´nı, önem sıralamasında en başlara koyacaksınız.
O bakanlığa bütçenizin en yüksek paylarından birini ayıracaksınız.
Yazarlığımın ilk döneminden itibaren ülkemizde niye Bilim ve Teknoloji Bakanlığı yok diye sorup durdum.
Hiç vakit geçirmeden Bilim ve Teknoloji Bakanlığı kurulmasını savunup durdum.
Bugün ülkemizde benim önerdiğim gibi bir Bilim ve Teknoloji Bakanlığı değilse de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı var.
Var da nasıl var?
Mesela Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı´nın dört katından fazla bütçeye sahip olan Diyanet İşleri Başkanlığı´nın bu yıl Recep Tayyip ErdoğanHükümeti´nden ek bir bütçe talebi oldu.
Sonra ne oldu?
Bu talep üzerine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı´nın zaten yetersiz olan bütçesi yüzde 56 oranında azaltılıp, bu bakanlığın bütçesinin yarısından fazlası Diyanet İşleri Başkanlığı´na aktarıldı.
Yahu bu yapılır mı?
Bu zihniyetle teknolojik buluşlar, üretimler yapan bir ülke olunur mu?
Teknolojik buluşlar, üretimler yapamayan bir ülke saygın, güçlü bir ülke olur mu?
Konunun bu kısmını geçelim.
Konunun bir başka kısmına gelelim.
Dün ABD´yi arkamıza alıp, ABD´nin silahlarını alıp, Rusya´ya dikleniyorduk.
Bugün Rusya´yı arkamıza alıp, Rusya´nın S-400 gibi silahlarını alıp, ABD´ye diklenmeye niyetlenir olduk.
Böyle yapmakla bağımsız bir ülke mi olduk?
Bugün ABD´yle yarın Rusya´yla bozuşabilirsin.
Silahını aldığın bu ülkelere karşı ne kadar diklenebilirsin?
Onlardan ne kadar bağımsız hareket edebilirsin?
Silahını ABD´den, Rusya´dan, Çin´den almaya muhtaç isen, sana o silahı veren ülkelere karşı giderek bağımlı hale gelirsin.
Muhtaç olan bağımsız olamaz!
Bu durumda olanların, elin yardımıyla gerdeğe girenlerden bir farkı olmaz!
Kaynak: independentturkish.com