Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Elçin Demiröz : Sıradaki mevlidimiz gösterişten ölenlere değil, ölmelerine rağmen bir türlü gösteremeyenlere gelsin

MÜSLÜMANDAN SÜSLÜMANA

Elçin Demiröz : Sıradaki mevlidimiz gösterişten ölenlere değil, ölmelerine rağmen bir türlü gösteremeyenlere gelsin

Geçim sıkıntısı temelli çoklu ölümler toplumun yüreğini günden güne daha da yakarken, muhafazakar bir ailenin kızının doğumu için yaptığı şatafatlı mevlit halkın büyük tepkisine neden oldu. Instagram fenomeni olduğu belirtilen Büşra Nur Söylemez’in Ihlamur Kasrı’nda düzenlediği mevlidin yayınlanan klibi aracılığıyla sosyal medyaya düşen olay, muhafazakar kesim ve gösteriş arasındaki kopmaz ilişkiyi bir kez daha gündeme taşırken kamu vicdanının fırsat eşitsizliği hanesine bir çentik daha attı.

Son otuz yılda sermayenin farklı toplumsal sınıflara yayılması yeni bir muhafazakar orta sınıf inşa etti. Teknoloji ve medyanın da yayılımıyla modernleşme sürecine hızla eklemlenen bu kesimin çocukları eğitimden modaya, sanattan spora kadar birçok alanda eskiden olmadıkları kadar görünür hale geldiler. 1980 sonrası neo-liberal politikalar ile birlikte taşradan şehre göçle doğan “ekonomik elitler” 2000’li yıllardan itibaren din çevresinde temellenen siyasal değişimle “muhafazakar burjuvaziye” dönüştü. Adı üstünde, elitlik içinde eğitimsel, sosyal, kültürel temeller barındıran bir seçkinlik ifadesiyken burjuva, kelime anlamıyla kapital sahibi olmaya yani maddi temele dayanıyordu. Dolayısıyla da içi parayla dolu olan birçok şey gibi altı boş kaldı. Dolmadıkça da kazandığı parayı harcama ve harcadığını göstermek utanılacak bir şey olmaktan çıktı. Bu kesimin alışkanlıkları modern tüketim kalıplarının filtrelerinden geçtikçe hazza dayalı ve gösteriş esasında yeniden biçimlenmekten korkmadı. Kazandıysak harcıyorduk, hatta harcamalarımız üzerinden bonus değil de sosyal statü kazanıyorduk. Neden olmasındı ki...

MÜSLÜMANDAN SÜSLÜMANA

Tüketim ürünlerine verilen değerle inşa edilen kimlikler sosyal medyanın da desteğiyle muhafazakarlığın popüler kültürün bir nesnesi haline gelmesine olanak sağladı. Bunu da tüketimin birincil öznesi “kadın” üzerinden şekillendirdi. Başörtülü kadınların modern dünya ile uyum sağlama zorunluluğu, kamusal alanda dışlanmış olmanın da getirdiği ekstra kabul görme isteğiyle hızlı bir modernleşmeye evrildi. İslami kesimin moda dergilerine bakıldığında yeni muhafazakar kadın kimliği seküler kadının modernliği üzerine resmedildi. Bu dergilerin kapak kızları kedi gözü makyajı yapmaktan kaçınmadı, başlıklar ise batıdan gelen haute couture, vintage gibi yabancı kelimeleri yadsımadı. Podyumları kendinden emin, umursamaz ifadeli, özgüveni yüksek tesettürlü mankenler doldurdu. Uzun ve bol pardösüler yerini vücut hatlarını göstermekten imtina etmeyen giysilere, geniş eşarplar ise daha küçük parçalı örtülere hatta saçı andıran, gösterişli şapkalara dönüştü. Kısaca giyinmek örtmekten çok göstermek için kullanılır oldu. Estetik kaygılar dini kaygıları solladı. Haliyle de varılan nokta örtünmenin İslamiyet’teki maksadıyla fazlasıyla çelişti.

LUCCA YERİNE HUQQA, ARMANİ YERİNE ARMİNE...

Muhafazakar kesimin tüketim alışkanlıkları kendi ürünlerini ve mekanlarını yaratmaktan geri kalmadı. Başı örtülüler için üretilmiş özel şampuanlardan helal sertifikalı kadın pedlerine kadar birbirinden farklı ürün piyasaya girdi. O da yetmedi helal seks shoplar açıldı. Aynı şekilde mekanlar da evrildi. Son yılların gözde buluşma mekanı Bebek’teki Lucca’ya helal bir alternatif olarak hem mesafe hem de isim olarak ona çok da uzak olmayan Huqqa doğdu. Başörtülüden dekolteliye kadar her tür misafire ev sahipliği yaptı. Nargile de vardı loca da... Kız – erkek karışık da oturdu, haremlik selamlık ayrılan da oldu... Dünyaca ünlü kokteyllerin alkolsüz versiyonlarının sunulduğu mekanın girişi Porsche’dan Ferrari’ye lüks otomobilden geçilmedi. Bir nevi muhafazakar kesimin batıya öykünen helal kulübüydü.

Cumhuriyet’ten bu yana batı taklitçiliğiyle damgalanmış seküler kesim, en çok da islamın modernleşme çabası esnasında temize çıktı. Yaftalandığı birçok şey aslında öykünme seviyesinde kalmıştı, muhafazakar burjuvanın kötü taklitçiliğinin eline su bile dökemezdi. 

“Gösteriş insanın kültürel zayıflığını yansıtma halidir” demiş Konfüçyüs.

Bugün sadece kültürel zayıflığın değil, insani değerlerin güç ve gücü gösterme karşısında çöküşünün de bir anlamda temsili oluyor.

Yeni doğmuş bir bebek için on binlerce lira harcanarak düzenlenmiş, o da yetmemiş videosu milyonların gözüne sokulmuş bir mevlit, şehrin diğer ucunda elektrik faturasını ödeyemediği için kendiyle birlikte tüm ailesini, hatta çocuğunu bile öldürmeyi göze alabilen bir çaresizliğin ardından zehir gibi geliyor.

Öyleyse sıradaki mevlidimiz gösterişten ölenlere değil, ölmelerine rağmen bir türlü gösteremeyenlere gelsin.

Elçin Demiröz

Odatv



Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER