Sait ALİOĞLU, 30. 08. 2018 Perşembe
Kitabın önsözünde de belirtildiği üzere, edep üzerine müellif tarafından iki kitap ayrı eser olarak yazılıp, yine önemine binaen yayıncısı tarafından birleştirilme suretiyle tek kitap olarak okuyucunun istifadesine sunulmuş bulunan ?El-Edebu´s-Sağir ve´l-Edebu´l-Kebîr? adlı eser, tam adı Ebu Muhammed Abdullah b. El-Mukaffa olan ve kısacası İbnu´l-Mukaffa olarak tanınan ve bilinen şahıstır. Türkçe çevirisi Çıra Yayınları tarafından yapılan bu eserin hem mütercimlerinden olan ve ayı zamanda da eserin editörlüğünü üstlenmiş bulunan Sabri Türkmen(*) aynı müellife ait olan iki ayrı kitabın Türkçe baskısı için bir araya getirildiği ile ilgili olarak şunları söylemektedir; ??meşhur belagât bilgini Ebu Muhammed Abdullah b. El-Mukaffa´ya ait olan El-Edebu´s-Sağir ve´l-Edebu´l-Kebîr, hikmetli söz ve davranışın beraberliğine vurgu yapan son derece kıymetli iki eseridir. Her iki eser birleştirilip bir eser şeklinde neşredildiğinden bizde onun aynı şekilde tercüme edilmesinin doğru olacağını düşündük.?
Kitap ilk bakışta ona uygun görülen isminden dolayı bir tasavvuf klasiği gibi durmakta, ama gerek içindekiler bölümü ve gerekse de konu başlıkları altında bulunan metinler okunduğunda, eserin bir nasihat kitabı olduğu; bununla birlikte müellifin yaşadığı dönem göz önünde bulundurulduğunda, gerek devrinin din olgusu üzerinden yönetimin saltanata dönüştürülme isteği ve en önemlisi de müellifin ince bir kavrayış örneği olarak ?kendi devinde- devleti üç ana kategoride değerlendirmesi, eseri salt tasavvuf klasiği olmaktan kurtarmaktaydı.
İbnu´l-Mukaffa´nın eserinde ortaya koyduğu üzere bir nasih, yani nasihatçı, öğüt ve ders veren özelliklerinin yanında aynı zamanda bir siyasi düşünür olup onune ahlak felsefesi ile iştigal ettiği, ilim ve edebiyat ile ilgilendiği, hikmet konusu ile ilgilendiği ve temel referansını da dinden aldığı söylenebilirdi?
Düşüncelerinden özetler:
İlim ve Hikmet Anlayışı?
İİbnu´l-Mukaffa; ??bilginin iki amaca yönelik olduğu kanısındadır. Bunlardan birincisi, hem bilgi sahibine, hem de kamuya yönelik olan fayda, ikincisi ise aklın arındırılmasıdır. Bilginin entelektüel kapasiteyi arttırıcı işlevinin değeri akıl ve erdem sahiplerince bilinmektedir.?(1) der.
Ahlak Felsefesi?
Ahlak Felsefesi mevzuunda onun ilkesel olarak şöyle düşündüğü söylenebilir ??sevgi yolunu seçmek, doğru olanı istemek, seçimde kararlılık, iyilik yapma alışkanlığı, uyumluluk, seçilen ve inanılan şeye bağlılık ve bunları söz ve eylem planında yerli yerince uygulamak gibi tutumlar sadece birer erdem değil, aynı zamanda aklın, canlı ve fonksiyonel kalmasının da psikolojik ve ahlaki şartlarıdır.?(2)
Siyaset düşüncesi?
Onun siyasi görüşlerinin, ahlaki görüşlerinin bir uzantısı olduğu söylenebilir. Düşünürümüze göre üç tür devlet biçimi vardı. O kendisine ait olan Risâletü´s-Sahabe adlı eserinde görüldüğü üzere önerilerini İslâmî düşünce içinde kalarak geniş bir bilgi birikimi ve tarihsel analiz üzerinden geliştirmektedir. Fakat düşüncelerini âyet ve hadislerden eden bir âlim formatında değil, olaylardan ve realitelerden hareket eden Müslüman bir bürokrat veya teknokratın üslubu ve kalıpları içinde sunmaktadır.(3)
Onun dine bakışı konusuna gelince; Emeviler ve Abbasiler döneminde İran coğrafyasında doğup yaşayan, aynı zamanda kendisi de ailesinde olduğu üzere gayr-i Müslim bir muhitle bulunmasına bakıldığında, nuarızlarının ona yönelik olarak İslâm´a düşmanlığı söz konusu ediliyordu. Ama eserlerinde dine yönelik olarak ortaya koyduğu ve dini ?Allah´ın yarattıklarına verdiği bir bağış? olarak düşünmesi dahi, onun, her şeyden önce İslâm´a bağlı bir Müslüman olduğuna işaret sayılabilirdi. Mutlaka ki o da bir insan ve beşer olduğundan ve doğrunun yanında yanlışlarda da bulunabileceği göz önüne alındığında, en az muarızlarının da birçok doğru ile yanlışlar yapabileceği düşünüldüğünde işin temelinde, kendilerine kıyasla sonradan Müslüman olmuş birisinin, onlardan daha çok ilim sahibi olduğu ve devlet kademelerimde birçok idarî görevlerde bulunduğu gerçeği ona karşı bir düşmanlığın ve karşıtlığında söz konusu olduğunu gösteriyordu.
Müslüman kalmak, ilimden nasiplenmek ve her daim edep içerisinde bulunmak şiarımız olsa gerek?
Dipnotlar:
(*) Doç. Dr. Sabri Türkmen
1) İİbnu´l-Mukaffa, El-Edebu´s-Sağir ve´l-Edebu´l-Kebîr, age, s. 25-26
2) age, s.27-28
3) age, s.29-30
__________________
İİbnu´l-Mukaffa, El-Edebu´s-Sağir ve´l-Edebu´l-Kebîr, Çıra Yayınları, 1.Baskı, Nisan 2018 İstanbul