Biraz alt yapı- üst yapı meselesinden söz açmak istiyorum.
“Bu kıyamette uğraşılacak mesele mi bu?” diyeceksiniz. Ekonomi tersin tersin giderken; hukuk, demokrasi, hürriyet de ekonomiyle yarışırken yazılacak konu mu bu?! 1970’lerde kan gövdeyi götürürken, Cemil Meriç ne yazmış diye bakar ve sonra ona kızardık. Hiç aktüel mücadeleden söz etmezdi. O da tutumunun farkındaydı ve sütun başlıklarından birinin adını “Fildişi Kuleden” koymuştu. Benzetmek gibi olmasın, ama ben de böyle konular açarak Cemil Meriç’lik mi yapıyorum? Keşke yapabilsem. Rahmetli Cemil Meriç de iyi ki yapmış.
Biliyorsunuz, Marks’a ve cümle “Bilimsel Sosyalist” taifesine göre kültür gibi, din gibi bütün yumuşak unsurların kök sebebi, sert sebep, maddedir. Toplumun yapısı ve ekonomik hâlinin temelinde de üretim araçları ve bunlara kimin sahip olduğu yatar. Üretim araçları ve üretim ilişkileri… Kültür yumuşak unsurdur dedik. Demek ki ekonomi, kültürü de tayin edecektir.
BİR ZAMANLAR BİLİMSEL SOSYALİZMDE
Bilimsel sosyalistlerimiz usta işi etiketler bulmakta, terminoloji kurmakta mahirdir. Temel sebebe yani ekonomiye “alt yapı” geri kalan her şeye de “üst yapı” demişler. Ekonomi yerine üretim araçları ve üretim ilişkileri de diyebilirsiniz veya üretim araçlarının mülkiyeti.
Marks ve onu izleyenler “maddeci” olmakta o kadar kararlıydı ki “millet” olgusuna da maddeye dayanan bir sebep bulmaya çalıştılar. Bunların en uçuklarından birini Tom Nairn anlatıyor. Nairn, önce kimlik problemli, birden fazla milliyetli toplum bilimcileri tek tek sayar, fakat en vahiminin Karl Marx olduğunu söyler:
“Çünkü o yalnız çift kimlikli değildir, üstelik iki kimliğinden de, hem Yahudilikten hem Almanlıktan boşanmıştır. Bu yüzden teoride materyalistliğe dayanmak zorunda kalmıştır. Milliyeti anlamamış, en büyük hatasını milliyet analizinde yapmıştır. Eksikliğinin de farkındadır. Milletlere doğru dürüst fakat maddeci bir izah bulabilmek için insan toplumlarının özelliklerini, üzerinde yaşadıkları toprağın kimyasal yapısıyla açıklayan Trémaux’nun saçma bir teorisini benimsemeye bile kalkmıştır.” (1)
Trémaux’nun fikirlerini bizde de, Marksistlerin dışında, bizdeki bazı Anadolucular savundu: Bu toprağın yetiştirdiği millet! Hani Amasya elması, İspir fasulyesi gibi, Anadolu milleti!
YAPILAR ALTÜST OLUR
Gel gör ki maddeci sosyolojinin aksini söyleyen önemli bilim adamları da vardı. Mesela Weber’in, ekonomik kalkınmayı Protestan ahlâkıyla açıkladığı, meşhur tezi bunlardan biridir. Doğrudur, yanlıştır, tartışılır. Ama zirvedeki bir sosyolog, o iddiasıyla, üst yapının alt yapıyı belirlediğini savunuyordu.
Bilimsel sosyalizmin altın çağını ve özellikle SSCB’nin çöküşünü izleyen yıllarda gerçeğin otoritesi depremlere yol açtı. Alt yapı, üst yapı ve cümle yapılar bu depremlerle altüst oldu, yıkıldı.
Daha önce size Robert Putnam’ın, “Kuzey İtalya neden zengin, Güney neden fakir?” sorusuna verdiği cevabı anlatmıştım (2). Putnam’ın bulduğu temel sebep, “sosyal kapital” idi. Türkçesiyle, “toplum sermayesi”. İnsan sermayesi değil, toplum sermayesi. İnsanların birikimlerinden ziyade birbiriyle münasebetlerindeki güven, işbirliği yapabilme kabiliyeti. Gayet yumuşak bir unsur. Gayet de “üst yapı- kültür” unsuru. Ama kalkınmışlığın sebebi. Yokluğu da geri kalmanın altında yatan sebep... (3)
KİLİSE VE AKRABA EVLİLİĞİ
1993 tarihli çalışma eskidikçe değer kazandı. “Gelişmişler neden gelişir, gelişemeyenler neden geri kalır?” sorusunu soran her yayın, ona atıf yaptı. Benim “Niçin Geri Kaldık?” kitabım da bunlara dâhil. Daha önceki yazılarımda Putnam’dan bir sonraki adım sayılabilecek güçlü eserleri, mesela Heinrich’in, işi akraba evliliklerine getirilen yasağa, onu da kiliseye bağlayan, araştırmalarını anlatmıştım. (4)
20. ve 21. asır sosyologlarının ve ekonomicilerinin Marks’tan, Weber’den farkı; rakama, ankete, saha çalışmasına dayanmalarıydı. Söyledikleri bu dayanakların sunduğu rakamlarla destekleniyordu. Marks ve Weber gibi dâhiyane vecizelere değil.
Bunlardan ikisini, 21. asrın iki çalışmasını, gelecek yazımda aktaracağım. “Kültür Ekonomiyi Etkiler mi?” bu çalışmaların genel başlığı olabilir.
1- Tom Nairn ve Paul James, “Global Matrix”, Pluto Press 2005, sayfa 99. Türkçesi benim Millet ve Milliyetçilik kitabımdan.
2- https://www.karar.com/yazarlar/iskender-oksuz/diktatorluk-nesillerin-akil-sagligini-bozar-1588887
3- Putnam, R, Making Democracy Work- Civic Traditions in Modern Italy. (Demokrasiyi Çalıştırmak, Çağdaş İtalya’da Sivil Gelenekler), Princeton University Press, 1993.