İndependent Türkçe'den Levent Kemal'in konuya dair analizi...
ABD ve NATO'nun eşzamanlı olarak çekilmesiyle birlikte Taliban'ın Afganistan'ı ele geçirmesi, dünyanın çeşitli yerlerinden cihat yanlılarının Afganistan'a akışına ilişkin tartışmaları tetikledi.
Ilımlı Suriye muhalefetinin, cihat yanlısı örgütlerin ve yabancı savaşçıların son kalesi olan yuvası olan İdlib, Afganistan'daki durum nedeniyle pek çok ülkenin güvenlik ajandasında tekrar gündeme geldi.
Afganistan'da Taliban'ın koruması altında 20'den fazla yabancı örgüt varlığını sürdürüyor. BM raporuna göre Taliban, El Kaide'nin yanı sıra Özbekler, Tacikler ve Uygurlar başta olmak üzere birçok silahlı örgüte koruyucu bir şemsiye sağlıyor.
Türkistan İslam Partisi, Cemaat el-Tevhid ve'l Cihat, Özbekistan İslami Hareketi ve İmam Buhari Ketibesi Afganistan'da varlığını sürdürüyor. Bu örgütlerin hepsinin İdlib'te de bir şubesi bulunuyor.
Örneğin, Afganistan ve Suriye'de varlığı bulunan Özbek bir grup olan İmam Buhari, Suriye'de daha önce El-Kaide'nin kolu olan Nusra Cephesi, şu anda Heyet Tahrir Şam, ve Ahrar eş-Şam İslami hareketi ile yakın ilişkiler içinde. 2017'de grubun Suriye'deki lideri Selahaddin el-Özbeki, İdlib'te bir başka cihat yanlısı Özbek tarafından öldürüldü.
IŞİD bu saldırının sorumluluğunu üstlendi. Taliban'a bağlı bir diğer grup olan Özbek üyelerin de yer aldığı Cemaat el-Tevhid ve'l-Cihat 2017 sonlarında HTŞ saflarına katıldı.
Daha sonra örgütten ayrılan grup Katibat al-Tevhid ve'l Cihat'ın kurucusu ve eski emiri Ebu Salih Özbeki Haziran 2020'de Heyet Tahrir Şam (HTŞ) tutuklandı.
Özbekler, Suriye'de ilk kez Halep'te Nusra Cephesi şemsiyesi altında, o zamanlar Özbekistan İslami Hareketi'ni kuran Ebu Hüseyin adlı bir Özbek tarafından yönetilen, Seyfeddin Özbek Cemaati adlı bir grupta örgütlendiklerinde görünürlük kazandılar.
Şu anda, Özbek savaşçıları İdlib'te İmam Buhari Ketibesi ve Tevhid ve'l Cihat komutasında savaşıyorlar. Her iki grup da Taliban'a ve lideri Molla Hibetullah Ahunzade'ye bağlı.
Afganistan merkezli olmasına rağmen İdlib'te varlık gösteren diğer bir yabancı savaşçı örgütü ise Türkistan İslam Partisi.
Türkistan İslam Partisi, Çin yönetimi tarafından soykırıma uğratılan Uygur nüfusa dayalı etnik ve cihat yanlısı bir örgüt. Afganistan'daki Türkistan İslam Partisi'nin liderliği, Taliban'ın Kabil'i ele geçirmesinden bir süre sonra Taliban ve liderliğine bağlılığını yeniledi.
Türkistan İslam Partisi'nin Suriye kolu pek çok konuda Afganistan'daki liderlik ile birlik içinde hareket etti.
Diğer yandan etnik bütünlüğünü korudu. Bununla birlikte, İmam Buhari cemaati ve Tevhid ve'l Cihat cemaati Suriye'de Asyalı olmayan yeni üyeler kazanma yolunu seçtiler.
Özbek ve Tacik grupları, Taliban'a bağlı olmalarına rağmen Suriye'de bağımsız hareket etmeyi tercih ettiler. Bu durum ise bu grupları el-Kaide ve IŞİD gibi örgütler tarafından savaşçı toplamak için sızmaya açık hale getirdi.
Özel olarak Suriye'deki iç savaşın ilk yıllarında IŞİD'ten en çok etkilenen Uygur savaşçılar olmuştu.
IŞİD'in Asya'dan Suriye'ye uzanan daha önce el-Kaide kontrolündeki savaşçı akış yollarını hızla kontrol altına alması, halifelik iddiası ile verdiği mesaj ve Suriye'de PKK'nın Suriye kolu YPG ile savaşı Uygurlara yönelik örgüt propagandasını güçlendirdiği için Uygurlar başta olmak üzere çok sayıda Asyalı savaşçı IŞİD'e yönelmişti.
Ne var ki etnik bütünlüğünü koruması, Afganistan'daki TİP merkezinin tutumu sayesinde Suriye'deki Uygur savaşçıların IŞİD etkisini Özbek, Tacik ve Çeçen savaşçılara göre daha hızlı kontrol altına aldığını söylemek mümkün.
Neredeyse tüm analistler, Türkistan İslam Partisi'nin (TİP) Suriye'deki El Kaide ile iyi ilişkileri olduğu konusunda mutabık. Ancak künyesini güvenlik nedeniyle Ebu Osman Türkistani olarak değiştiren kaynağın ifadesine göre tamamen doğru değil.
Türkistani'ye göre, Türkistan İslam Partisi'nin el-Kaide ile ilişkisi diğer Asya kökenli grupların ilişkilerine göre daha az. Türkistani, bu konuda şöyle dedi:
"Uygur olmayan bir kişi grubumuza katılamaz. Çoğu zaman Uygur olmayanlar kendilerini Türkistan İslam Partisi'nin üyeleri olarak tanıttılar. Ama bu doğru değil. Arap veya diğer muhacir savaşçılarla (yabancı savaşçılar) iş birliği yapıyoruz, ancak onları saflarımıza yerleştirmiyoruz.
İlişkilerimizi de iş birliği çerçevesinde sürdürüyoruz. IŞİD bizim düşmanımızdır. Kanımızı dökmezse El Kaide ile iş birliği yapacağız. El Kaide Selefidir, biz ekseriyetle değiliz. Bunu inkâr etmiyoruz.
Zaman zaman IŞİD tarafından kandırılan Uygurlar geliyor. Onları uzun süredir ıslah etmeye çalışıyoruz. Güvenlik için onları izliyoruz. Ancak biz diğer muhacir grupları gibi değiliz. Aralarında farklı geçmişlerden birçok muhacir var. Saflarında Araplar var. Bunu mali nedenlerle yapıyorlar."
Afganistan'a geçiş konusunda belirsizlik sürüyor
Peki, TİP'e bağlı savaşçılar Taliban'ın yönetimi devralmasından sonra Suriye'den Afganistan'a gidecek mi?
Ebu Osman dahil, adını veya değiştirilmiş de olsa künyesini vermek istemeyen dört Uygur kökenli yöneticiye göre, henüz bu durum netlik kazanmadı.
Uygur savaşçı ve liderlere göre Afganistan'a gideceklerse bile bu gidiş el-Kaide veya Taliban için olmayacak.
"Yapacaklarımızı amaçlarımız için yaparız. Başkaları için değil. Ancak saflarımızdaki herkesi bağlayacak bir karar verecek ve kararı uygulayacak düzeyde değiliz. Bu karar, Afganistan'daki liderliğimizin yapacağı değerlendirmelere ve müzakerelere bağlı" diyor Ebu Osman Türkistani.
İsmini vermek istemeyen ve güvenli künye kullanmak istemeyen diğer orta seviye Uygur lider ise "Zaten yaklaşık iki yıldır çeşitli ülkeler Suriye'den ayrılmamızı istiyor. Yeni durum için merkezi bir karar bekliyoruz. Belki bir karar verirler ya da vermezler. Bilmiyoruz. Ama şu anda Afganistan'a giden güvenli bir yol yok. Gitmek isteyenler büyük riskler almak zorunda. Türkiye, burada savaşan çok sayıda Uygur'u resmi olarak terörist olarak görmese de onları tehlikeli gördüğü için derhal sınır dışı ediyor. En güvenli yol olduğu düşünülen Türkiye bile güvenli değil" diyerek durumun netleşmediğini ve Suriye'den Afganistan'a gidişin güvenli olmadığını vurguluyor.
Grubun aynı zamanda ideologlarından olan bir başka Uygur komutan, unları söylüyor:
"Biz buraya [Suriye'ye] gönüllü olarak gelmedik. Bu yapmak zorunda olduğumuz bir tercihti. Şimdi burada işler zorlaştı. Bir süredir 'oradan çıkın' deniliyor. Peki nereye?
Taliban Afganistan'da zaferi kazanmadan önce, hiçbir seçenek yoktu. Şimdi seçme şansımız var mı? Bekleyip göreceğiz. Taliban'ın son açıklamalarını anlayışla karşılıyoruz. Ama şimdi bizi hoş karşılayacaklarını sanmıyorum.
Öte yandan, şu anda Afganistan'a gitmek çok maliyetli olabilir. İnsanlarımız arasından gitmek isteyenler var ama yol güvenli değil. Türkiye yolu bile güvenli değil.
Gitmek için en az 4-5 bin doların olması lazım ancak buradaki çoğu kardeşimiz günlük hayatlarını sürdürmekte zorlanıyorlar, bu kadarını bulmaları mümkün değil. Belki dönüş için geldiğimiz zamanki gibi bir fikir birliği olmalı."
Gruptaki temel eğilim Afganistan'daki merkezin kararını beklemek yönünde olsa da İdlib'teki pek çok kaynak, bazı Uygur kaynakların da doğruladığı gibi, çok sayıda Uygur kökenlinin Suriye'den ayrılmak için hazırlandığında ısrar ediyor.
Yine çok sayıda Uygur savaşçının aileleri ile ülkeden çıktığına dair iddialar ise İdlib'ten ve Afganistan'dan doğrulanmadı.
Genellikle İdlib şehir merkezinde ve İdlib'in batısında, Türkiye sınırına yakın bölgelerde ikamet eden Özbek savaşçılar ise bu konuda oldukça ketum.
Genellikle HTŞ bayrağı altında savaşan ve HTŞ'den bağımsız hareket etmeyen Özbek savaşçılar için de Afganistan'a gitmek konusunda bir net tutum hâkim değil. Davet almadıkları için şimdilik Afganistan'a gitmeyi düşünmüyorlar.
"Biz burada sekiz yıldır savaşıyoruz. Kimimiz Suriyelilerle evlendik, kimimiz burada öldük. Afganistan'da bizim için olumlu bir gelecek görmüyoruz" diyen Özbek savaşçılar, Afganistan'daki Taliban hükümetinin kendi ülkelerine yönelik faaliyet göstermelerine izin vermeyeceğinden neredeyse eminler.
Özbeklerin Afganistan konusundaki temel problemi etnik olarak Özbek olsalar da Afganistan kökenli Özbekler gibi kabul görmeyeceklerini düşünmeleri.
Güvenlik nedeniyle Müslim Horasani künyesi ile konuşmayı tercih eden Özbek savaşçı bu konuda şunları söyledi:
"Birçok garanti veriyorlar. Özbekistan tagut bir devlettir. Taliban onlara garanti verdi. Afganistan'dan Özbekistan'a karşı ne yapabiliriz? Afganistan'da birçok Özbek var. Üstelik Taliban'ı destekliyorlar. Ama şimdi buradayız.
Beşar'a karşı Suriyeliler için savaşıyoruz. Burası bizim evimiz olmayacak bunu biliyoruz. Ama yapmamız gerekeni, elimizde olanı, bulunduğumuz yerde yapıyoruz. Afganistan buradan güzel görünüyor. İslami kurallar geldi, şeriat kuruluyor.
Ama bizim için değil. Her şey yolunda giderse, diyelim ki Taliban, savaşmamıza izin verdi. Afganistan'a gitmek için imkânımız var mı?
Yok. Biz fakir insanlarız. Ben ya da onlar [diğerleri], kaçakçılara ve yetkililere sınır geçişleri için para ödeyemez durumdayız. Yasal yollardan seyahat edemeyiz. Afganistan'a nasıl gideceğiz? "
Gerçekten de İdlib'teki pek çok Asyalı ya da diğer yabancı savaşçıların çoğunun Suriye'den Afganistan'a, yol güvenli olsa bile, kadar kaçakçılara ödeyecek ve yol süresince ihtiyaçlarını karşılayacak maddi imkânı yok.
Suriye'den Afganistan'a gitmek isteyen birinin en az 5 ila 7 bin dolar ödemesi gerekiyor.
Uygurlar gibi İdlib'teki Özbek kökenliler için de Afganistan'a gitme konusunda Taliban'ın tutumu, liderliklerin henüz karar vermemiş olması gibi temel etmenlerden sonra en büyük engel Afganistan'a giden yolun finans ve güvenlik açısından maliyetli olması.
Asya kökenli savaşçılar arasında Afganistan'a geçiş konusunda Çeçenler de Uygurlar ve Özbeklerle aynı düşüncelere sahip. Örgütsel olarak diğer Asyalı gruplara göre daha dağınık ve daha çok bağımlı haldeki Çeçenler bu konuda konuşmaktan ciddi şekilde kaçınıyor.
Dolaylı görüşme taleplerini de reddeden Çeçen savaşçıların Kafkaslarda mücadele alanı kalmadığı, IŞİD nedeniyle büyük bir insan kaynağı kaybına uğradıkları ve İdlib bölgesinde diğer Asyalı etnik gruplara göre dağınık ve zayıf oldukları için Afganistan'a geçiş konusunda Uygurlar ve Özbeklerden daha umutsuz olduklarını varsaymak mümkün.
Diğer bir etki ise Çeçenlerin İdlib'in büyük kısmını kontrol eden HTŞ karşısında diğer Asyalı savaşçılar gibi örgütlü şekilde duramaması. HTŞ'nin yabancı savaşçıların kendisinden habersiz örgütten ve ülkeden ayrılamayacağı konusundaki baskıları dağınık durumdaki Çeçenler üzerinde diğerlerine göre daha etkili.
Suriye el-Kaidesi'nin Afganistan'ın eskisi kadar güvenli olacağına dair şüphelerimiz olduğunu ifade eden gruba yakın kaynaklar, grubun içinde Afganistan'a geçiş konusundaki söylentiler olmasına rağmen henüz bir hareketlilik bulunmadığını da belirtiyorlar.
El-Kaide'nin yapısı gereği Huras ed-Din grubu Afganistan konusunda tek başına karar verecek durumda değil. Gruba yakın kaynaklar da "Kesinlikle gitmeyecekler diyemeyiz. Suriye ile ilgili konularda inisiyatif onlarda olsa da Afganistan konusunda tamamen el-Kaide merkezine bağımlılar" diyor.
Dolaylı kaynaklara göre Suriye el-Kaide'si Taliban'ın yönetimi ele geçirmesinden memnun olsa da henüz Afganistan'a geçiş konusunda herhangi bir pozisyon almış değil.
Buna karşılık İdlib'te gücü elinde tutan HTŞ'nin lideri Muhammed Culani'nin geçen haftalarda verdiği röportajdaki ifadeleri de savaşçı kapasitesi yüksek yabancı savaşçılardan vazgeçmek istemediğini gösteriyor.