Suriye´de devam eden çatışmaların politik ve askeri karakteri değişiyor. ABD ve Rusya masaya oturmadan önce avantajlı konum elde etmenin peşindeler. Bu çerçevede iki taraf da PKK/PYD´ye karşı oldukça ?nazik ve anlayışlı? davranıyor. PKK/PYD arazi, su ve petrol rezervlerini kontrol ettikçe muhayyel Suriye modeli de ufukta şekilleniyor.
Öte yandan, Esad rejimi küçük hamlelerle İdlib´in dış çeperlerini yoklamayı sürdürüyor. Bu, gelecek günlerde askeri hamlelerin yoğunluk kazanacağının işareti. Türkiye´nin odaklandığı Afrin konusunda ise, her nedense, bugünlerde sessizlik hâkim. DAEŞ, Suriye´de toprak kontrolünü kaybetti. Yine de ara sıra, küçük çaplı sürpriz saldırılar yapabiliyor. Dağılan militanlar, sınırları geçerek bölgeden ayrılmaya, geldikleri yerlere dönmeye ya da sivillerin arasına karışarak varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar.
Bu tablo, Suriye ve Irak´ta istikrar için daha uzun yıllar beklememiz gerektiğini söylüyor. Sözünü ettiğimiz istikrarsızlığın çevre ülkeleri birçok yönüyle etkilediği açık. En dikkat çekici olan yanı, yasa dışı göç, sınır güvenliği ve terörist hareketler.
Son iki hafta içinde Türkiye sınırlarını yasa dışı yollarla geçmeye çalışan 20.213 kişinin yakalandığını öğreniyoruz. Büyük çoğunluğunu Suriye sınırını ihlal edenler oluşturuyor. Bilgi devlet sırrı değil. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden alınma. Üstelik Jandarma, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü sorumluluk sahasında tutulan istatistikleri bilmiyoruz.
Basit bir hesapla, sınır geçişi/teşebbüsü bu hızla devam ederse, bir yıl sonra 500 ila 600 bin yabancı Türkiye´ye yasa dışı yollarla girerken yakalanmış olacak. Rakam, sadece yakalananları ve haklarında yasal işlem yapılanları gösteriyor. Yakalanmadan geçmeyi başaranlar ise bu sayısının dışında.
İlk bakışta elimizde basit bir istatistik olduğunu düşünebiliriz. Ancak sorun tahminlerimizden daha ciddi görünüyor. Bu gün itibarıyla Türkiye´de beş milyondan fazla sığınmacı var. Sınırın öte yakasında, siyasi istikrarsızlığın, güvenlik sorunlarının ve kötü insani koşulların devam edeceği açık. Bunun sonucu yasa dışı geçişler sürecek demektir. Yine PKK´nın İran, Irak ve Suriye sınırının 1100 kilometresi boyunca yerleşmiş olması dikkate alındığında işin ciddiyeti daha da önem kazanıyor. Sorun sadece sınırın öte yakasındaki varlığıyla değil, geçişleri sıradanlaştırıp, Türkiye içinde terör faaliyetlerini destekleyecek olmasıyla ve kaçakçılığı yaygınlaştırmasıyla dikkat çekicidir. Benzer yorumları DAEŞ için de yapmak mümkün. Unutulmaması gereken husus, söz konusu rakamların duvar inşaatının neredeyse tamamlandığı bir döneme denk gelmesidir.
Sınıra duvar inşası, taktik seviyede bir uygulamadır. Sınırın öte yakasında insanları göçe iten, bu yakasında da çeken nedenler ?politik? düzeyde çözülmedikçe sorun artarak devam edecektir. Bu, Türkiye´nin tek başına üstesinden gelebileceği bir konu olmaktan çoktan çıkmıştır. Maalesef mevcut verilere, çıkarlara, sorunun karakterine bakınca ufukta pek de umut verici bir gelişme görünmüyor.