Düşünsel Sorumsuzluklar

Atasoy MÜFTÜOĞLU - 05.11.2018 Pazartesi

Düşünsel Sorumsuzluklar

05.11.2018 Pazartesi

Modern dünyanın ideolojik sistemi, hiç bir uygarlık perspektifiyle, yaklaşımıyla ilgilendirilmesi mümkün olmayan, materyalist ve ırkçı bir karaktere-niteliğe sahip olması sebebiyle, sistemin ve sistemin seçkinlerinin ayrıcalıklarını sürdürebilmek için, modern tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de, insanlığa ait bütün kaynakları kontrol etmeye, yağmalamaya devam ederken, her dönemde zayıf ve güçsüz halklara, özellikle de Müslümanlara karşı yeni-farklı tahakküm ve yayılmacılık biçimleri, yöntemleri icat edebiliyor.

Modern dünya sistemi, her durumda, dünya gündemini belirleme hak ve iradesinin kendisinde olduğunu iddia edebiliyor. Her yeni tahakküm ve yayılmacılık biçimi, haksızlık, adaletsizlik ve faşizm temelinde hayata geçirildiği için, ancak paranoid bir dil-söylem ve yöntemle uygulanabiliyor. İslam dünyası toplumlarında edilgenlik neredeyse bir kader haline geldiği için, sözünü ettiğimiz bütün bu uygulamalar, ?öteki?ni, ?madun?u görünmez ve değersiz kılabiliyor. Zayıfların ve güçsüzlerin emperyalizm tarafından güçsüzleştirilmeleri, değersiz kılınmaları bir yana, Ortadoğu´da aile-kabile-aşiret devletleri, varlıklarını, Amerikan emperyalizminin bütün çıkarlarını canla başla korumaya adayarak, kendi kendilerini değersiz hale getirebiliyor. Kendi kendilerini şeyleştiren, değersiz kılan toplumların/ülkelerin bağımsız bir düşünce, fikir ve kültür hayatına sahip olmaları hiç bir şekilde mümkün olmuyor.

ZİHİNSEL BAĞIMSIZLIĞIMIZ TEHDİT ALTINDA

İslam dünyası toplumlarında, gelenekçi-muhafazakâr unsurların zihin-ruh dünyalarında kendine yer edinen statüko, bir yanda küresel enformasyon zenginleri ve tekelleri tarafından sistematik bir şekilde yönlendirilir ve kontrol edilirken, bir diğer yanda da ulus-devlet iktidarları tarafından iktidar çıkarları adına yönlendiriliyor, kontrol ediliyor, normalleştiriliyor ve güçlendiriliyor. Şeyleştirilebilen, kontrol edilebilen, edilgen bir bünyeye yönelik her türlü rıza imalatı kolaylıkla gerçekleştirilebiliyor. Enformasyon zenginleri, enformasyon üreticileri, enformasyon yoksullarının, enformasyon üretemeyenlerin zihinsel bağımsızlıklarını diledikleri gibi kısıtlayabiliyor, sınırlandırabiliyor, çarpıtabiliyor.

Elektronik iletişim çağında, bugün, bilgi´nin jeopolitiğini enformasyon zenginleri belirliyor. Enformasyon yoksulu toplumlar, bilginin jeopolitiğine maruz kaldıkları için, ancak hamaset ve folklor üretebiliyor. Zihinsel/ruhsal statükonun, hem içeriden hem de dışarıdan kontrol edilebildiği durumlarda, özellikle de İslam toplumlarında kitleler, her tür gerçekliğe uyum gösterme yetenekleri dikkate alınarak, İslami olmayan konjonktürel tercihlere ikna edilebiliyorlar. Günümüz Türkiye´sinde, Müslümanlar ve kendilerini İslam´a nisbet eden bütün yapılar, devlet aklının talebi doğrultusunda, coğrafi kimliğe dönüşe ikna edilebilmişlerdir. İslami kimliğe yabancılaşma pahasına gerçekleştirilen bu yanlış tercihle ilgili olarak, İslami kesimler, kuruluşlar, kamuoyu önünde yankısı olabilecek hiç bir eleştirel sorgulama ve değerlendirme yapmamışlardır.

Sömürgeci, emperyalist dünya sistemi ile İslam dünyası arasında sürekli bir gerilim-çatışma ve karşıtlık yaşanıyor. Askeri ve ekonomik tahakküm uygulamalarının, aynı zamanda ideolojinin-kültürün-fikirlerin, felsefenin de tahakkümü anlamına geldiğini her nasılsa fark etmiyoruz. Modern dünyanın ideolojik-entelektüel-felsefi kavramları bugün, her şartta etkili silahlar olarak kullanılabiliyor. Sözünü ettiğimiz kavramların ideolojik-felsefi-akademik-entelektüel otoritesi, bugün, İslam toplumlarında İslami kavramlardan çok daha etkili bir şekilde otoritesini, belirleyiciliğini sürdürüyor. Bu kavramların otoritesi, iktidarı sürdüğü için, toplumlarımızın, İslami anlamda, İslami bilgi temelinde üzerinde çalıştığı, düşünsel-felsefi-fikri projesi ve gündemi bulunmuyor.

Her tür emperyalizme, düşünsel-kültürel-entelektüel-ekonomik-siyasal anlamda bağımsız etki-içerik-hareket-inşa ve dayanışmalar üretilerek cevap verilebilir. Bunun için, her şeyden önce, zihin dünyamızın bütünüyle sömürgesizleştirilmesi gerekir.

KOLONYALİST NORMLARLA HESAPLAŞILMALI

Batılı, Yahudi, Hıristiyan üstünlüğü mitolojisinin yeniden, bir kez daha gündeme getirilebildiği, öteki kültürlerin ve toplumların tarihdışı sayılabildiği, Müslüman halkların şeyleştirilebildiği, Müslüman halkların/toplumların hayal edilmesi dahi mümkün olmayan sistematik şiddet-yıkım ve tehcire tabi tutulabildiği, ideolojik ve ırkçı önyargıların aşılamadığı bir dünyada-dönemde, kolonyalist-emperyal kültürün alternatifi olabilecek bir kültürel/felsefi çerçevenin gündeme getirilememesi, bu çerçevenin yerine ısrarla hamaset ve folklorun konulması, normal olmayan bir duruma işaret eder. Dünya sisteminin, hakim modern normlar temelinde etkisini sürdürdüğü uluslararası ideolojik iktidar söylemini itibarsızlaştırarak tartışılabilir hale getirmedikçe, bugün Müslümanlar olarak kullandığımız anti-emperyalist söylemin hiç bir şekilde caydırıcı bir etkisi olmayacaktır.

Kolonyalist-emperyal hakim normlarla/çerçevelerle hesaplaşamamak, bu normlarla/çerçevelerle uzlaşmak, kolonyalist ideolojik çıkarlara hizmet etmekle eş anlamlı olduğu kadar, kolonyalist ideolojik çerçeveleri haklılaştırmak anlamı da taşır. Modern-seküler hakim normların, referans çerçevelerinin, paradigmanın dokunulmaz hükümranlığı sebebiyle, bugün, biz Müslümanlar, içerisinde yaşadığımız hayatı/toplumu/dünyayı/tarihi/siyaseti, İslami dünya görüşü açısından, İslami değer/anlam sistemleri açısından hareketle anlamlandıramıyoruz. İdeolojik-kültürel bağımlılığı aşamadığımız için, İslami gündemi belirleyemiyor, hayati konuları, hayati bakış açılarını, hayati sorumlulukları ya dışlıyor, ya da önemsizleştiriyoruz. Her kültürde-toplumda, ilgili toplumun gündemini, otoriter kaynaklar koşullara göre belirliyor. Bizler de Müslümanlar olarak, koşulları aşma iradesi gösteremediğimiz için, tarihsel/siyasal/toplumsal gerçekliğin ağır sorunlarından ve gerilimlerinden bunaldığımızda romantizmlere ve hamasete sığınıyoruz. Çok ağır bir düşünsel sorumsuzluk sergileyerek, coğrafi-resmi kimliğin normlarını içselleştiriyoruz.