JAPON devleti çok zengin ama halk, devleti kadar zengin değil, genellikle orta halli, yaşayabilmek için deliler gibi çalışmak zorundalar.
Türkiye devleti, Japon devleti kadar zengin değil ama zengintabaka, devletten zengin.
Türkiye´nin Japonya gibi sanayileşmesi, güçlenmesi, ön sırada koşması için, püriten kapitalist bir yapıya sahip olması şarttır.
Püriten? Bu tek kelimenin şerhi ciltlerle kitaba sığmaz.
Batı´da püriten kapitalistler vardı. Osmanlı´da Fütüvvet ahlakı.
Zenginleşince dillere destan saray yavrusu evler, yazlıklar, yüzme havuzları, kral otomobilleri, özel uçaklar, dolcevita, mini bar, jet ski bir hayat? Bu ahlakla Ortadoğu´nun Japonya´sı olmamız mümkün değildir.
Akdeniz Latin kültürü ile buraya kadar?
Birlik ve yükseliş devrindeki Endülüs Müslümanları gibi olmalıyız. Bugünkü Bizans kültürübizi daha fazla yükseltmez.
Japonlar da bizim gibi insan, lakin onların zihniyeti değişik. Zihniyet mi dediniz?.. Her gün en az üç ciddî ders yapılmak üzere üç ay zihniyet kursuna gitmemiz gerekir. Dersi veren öğretmenler de dünya çapında uzman olacak?
Bugünkü millî eğitim sistemiyle, bugünkü üniversitelerle, bugünkü düşük kültürle, bugünkü vasatlıkla Japonya gibi olunamaz. Peki, ne olunur? Halimiz neyse işte o olunur?
İmkânım olsa okullara Japonya dersleri koydururum. Ehliyetli ve liyakatli mümtaz öğretmenler? Mükemmel bir Japonya Dersleri kitabı?
Sadece Japonya mı? Güney Kore, Tayvan, Singapur, İsviçre, Norveç? Almanya, Yeni Zelanda?
Yüzölçümü, nüfusu, kaynakları Japonya´dan kat kat fazla olan Endonezya niçin onun kadar ilerleyemedi?
Lise mezunlarımızın yüzde onu, AB üyesi olmayan Norveç´in niçin bu kadar güçlü, müreffeh (refahlı), düzgün, istikrarlı, sağlıklı, dengeli bir yapıya sahip olduğuna dair, 10 üzerinden en az 7 not alacak bir kompozisyon yazamıyorsa vah Türkiye eğitim sistemine.
Japonya´yı Japonya yapan 25 kadar özellik vardır. Bunların birincisi o çok çetrefil ve karmaşık Japon yazısıdır. Bu zor yazı olmasa, dağları deviren Japon gücü de olmazdı.
İkinci özellik: Hiçbir Japon okulunda temizlikçi, hademe, müstahdem yoktur. Okul binalarını, WC´lerdâhil öğrenciler ve öğretmenler temizler. Biz böyle yapabilir miyiz?
Öteki birkaç özellik: Çay seremonisi? İkebana? Bonsai? Okçuluk? Japon nezaketi? Keşke bu yirmi beş özelliği resimlerle anlatan küçük basit bir kitap hazırlansa, milyonlarca adet basılıp halkımıza dağıtılsa?
Altı yüz küsur kilometre yüzölçümü olan mini devlet Singapur niçin bu kadar güçlü? Onu bu hale getiren Cambridge mezunu Çinli Lee KuanYewhakkında neler biliyoruz?
Dünya tarihinde Osmanlı ile boy ölçüşecek bir Roma var. Osmanlı, yükseliş devrindeki o akıl almaz güce nasıl kavuşmuş?
Tarih bilmek şart. Tarih bilmeyenler hali anlayamaz, geleceği göremez.
Beşerî ve iktisadî coğrafya bilmek şart.
Mantık, psikoloji, (felsefenin bir şubesi olan) ahlak, metafizik, estetik kültürü şart.
Kültür test sınavları ile anlaşılmaz. Olup olmadığı kompozisyon sınavlarıyla bilinir.
Anadili Türkçe olup da, yazılı edebî zengin Türkçeyi bilmeyenlerden köy olmaz, kasaba olmaz.
Ehliyetsiz liyakatsiz yarı cahillerle ülke ve devlet ayakta duramaz.
Yakıcı bir soru: İngiltere´nin dillere destan bir Eton Koleji var da, Türkiye´nin niçin kendi Eton´u yok?
Başka bir soru: Fransa uçak gemileri, savaş uçakları, atom silahları, nükleer denizaltılar, zırhlılar, kaliteli millî otomobiller yapabiliyor da biz niçin yapamıyoruz?
Fransa´nın yüzölçümü bizden küçük. O ülke kendisini doyuracak buğdayı üretiyor, fazlasını dışarıya satıyor. Biz ekmeklik buğdayımızın bir kısmını dışarıdan ithal ediyoruz? Niçin? Bu soru sorulmuyorsa bizdeki beyinler (nâdir istisnalar dışında) donmuş demektir.
Ya edebiyatımız?.. Bugünkü sade, arı, tavşan suyuna tirit, özleştirilmiş, kuşa çevrilmiş, canına okunmuş zayıf Türkçe ile güçleneceğimizi mi sanıyoruz?
İnsan soran, cevap arayan, mantıklı düşünen, çare ve çözüm bulmaya çalışan, aklını işleten, düşünen, ibret alan bir mahlûktur.