Osmanlı Devleti, Balkan Savaşı ile uğraşırken 23 Ocak 1913´te Babıâli baskını olarak bilinen hükümet darbesi oldu ve İttihat ve Terakki çetesi Osmanlı Devleti´nin idaresine tamamen hâkim oldu. Bu olaydan az bir zaman sonra Avrupalı güçlerin çıkar çatışması sonucu 28 Temmuz 1914´de Birinci Dünya Savaşı başladı ve 1 Ağustos 1914´te Almanya Rusya´ya saldırdı. Alman hayranı olan İttihatçıların yönettiği Osmanlı Devleti de 2 Ağustos 1914´te imzaladığı gizli bir antlaşmayla Almanya ile müttefik oldu. Bu müttefiklik antlaşması o kadar gizli yapıldı ki hükümetteki bakanların dahi daha sonradan haberi oldu.
Almanlarla yapılan ittifak Osmanlı´yı hiç de hazır olmadığı bir anda bir oldubitti ile savaşa soktu. Zira 29 Eylül 1913´de resmen sona eren Balkan Savaşı´nın üzerinden henüz on ay geçmişti. Diğer yandan Kuzeydoğu Anadolu Bölgesi çok dağlık ve köyleri çok seyrekti. Kış mevsimi uzundur ve çok sert geçer. Karlar dağ geçitlerini doldurur. Tipiler gündüzü gece gibi karartır. Hava sıcaklığının eksi 30 dereceye düştüğü günler oluyordu.
Sarıkamış hezimetinin sorumlularından olan Hafız Hakkı Paşa dahi 6 Eylül 1914 tarihinde Bulgaristan´a yaptığı gezi sonrasında yazdığı raporda, ?Hiç olmazsa ilkbahara kadar olan zamanı harpsiz geçirmeliyiz. Ancak Kafkas Dağları açılınca, o istikamette taarruza geçmeliyiz. Böyle edersek, evvela bu kişin askerin mühim bir kısmını terhis ederiz. Ordu ve millet ezilmez. Sonra, bu kış, Ruslar epeyce ezilir. Biz Ruslar ezildiği zaman çarpışırız. Ordumuzun henüz bir felaketten (Balkan Harbi´nden) kurtulduğunu düşünürsek, bu çok mühimdir? diyordu.(1)
Yine Enver Paşa´ya sunduğu 12 Ekim tarihli bir raporda, ?Kafkas Cephesi´nde bizim 70 bin tüfek, 20 bin kılıç, 172 topa karşı Rusların, 140 bin tüfek, 17 bin kılıç, 472 topu vardır. Şu halde harbe girmekle bu cephede kışın mağlup olmamız da muhtemeldir. Biz bu kadar kuvveti iaşede zorluk çekerken, daha fazla kuvvet yığmamıza imkân yoktur? diyordu. (2)
Bu ve benzeri uyarılara rağmen Almanların isteğiyle Enver Paşa ve avenesi savaşa girmekte acele ettiler ve Rus limanlarına saldırarak savaşı başlattılar.
Doğu Cephesi´nde 2 Kasım 1914´de Rusların sınırı geçmesiyle çatışmalar başladı. Köprüköy civarında şiddetli savaşlar oldu. Osmanlı ordusu önce bir miktar geri çekildikten sonra 16 Kasım´da taarruza geçti. Yoğun kar yağışı ve tipi başlayınca çatışmalar durdu.
Başkumandan Vekili ve Harbiye Nazırı Enver Paşa 6 Aralık 1914´te yola çıkarak 21 Aralık günü Trabzon üzerinden Erzurum´a ulaştı. Paşanın yanında her şartta hücum taraftarı olan ve Alman askerî doktrinleri ile yetişmiş genç ve tecrübesiz subaylar vardı. Üçüncü Ordu Komutanı olan Hasan İzzet Paşa, bu harekâta çok karşı çıktı. Zira askerimiz yorgun ve çıplaktı. Diğer yandan lojistik destek sağlamak ise çok güçtü.
1) Gen. Kur. Harp Tarihi Yay., 1. Dünya Harbinde Turk Harbi, c.l, s. 71
2) Pir Murat Sivri. Seferberliğin İlanından Sarıkamış Harekâtına Kadarki Gelişmelerde Hafız Hakkı Bey isimli makale. Anasay 28 sh 3 Aylık Ulusal Hakemli - Süreli Dergi Yıl : 1 ? Sayı: 2 - Kasım 2017
Enver Paşa bir kez gözünü karatmış ve bu karda kışta Erzurum´a kadar gelmişti. Bunun için kendi görüşünü benimsemeyen tecrübeli paşaları emekliye sevk etti ve komutayı bizzat üzerine alarak Rusları kuşatabilmek için ileri hareket emri verdi. Plana göre 11. Kolordu düşmana cepheden saldırıp oyalarken 9. ve 10. Kolordular Sarıkamış yönüne ilerleyerek Rusları arkadan sarıp imha edeceklerdi.
Hava sıcaklığının yer yer eksi otuz dereceye kadar düştüğü ve yer yer 1,5 metreye varan karlarla kaplı dağları aşarak düşmanın kuşatılmasını emretti. Ancak birliklerin donanımları kış şartlarına uygun değildi. Taarruz tam kışın ortasında 22 Aralık 1914´te başladı ve 9 Ocak 1915´e kadar 18 gün devam etti. Ama bu taarruz büyük bir hezimete ve drama dönüştü. Osmanlı ordusu Ruslara değil kara ve soğuğa yenik düştü.
Esasen Rusları Sarıkamış´tan çıkarmanın hiç acelesi yoktu. Ama erken bir zaferle kahraman olma arzusu ve Almanların Rusya´yı doğu cephesine asker yığmaya itme projesinin bir kurbanı olarak on binlerce askerimiz şehit düştü. Sarıkamış cephesiyle başladığımız Birinci Dünya Savaşı neticede Osmanlı´yı ve Hilafet´i götürdü.
Enver Paşa kimseye göre hain değildi. Aksine vatanperver olarak anılmıştır ama akılsız vatanperverlik bir işe yaramamıştır. Ülkeler en az içindeki hainler kadar ahmak yöneticilerden de darbe yer. Koskoca Osmanlı ve onunla birlikte Hilafet genç ve akılsız birkaç paşanın ihtiraslarına kurban gitmiştir. Tarihten ders alınmazsa yeni felaketler kaçınılmazdır. Tek sermayesi gençlik olan ve hiçbir tecrübeye ihtiyaç duymayan siyasilere geleceğimizi teslim edersek felakete sürüklenmemiz kaçınılmazdır.