Büyük güçler arasındaki rekabetleri açıklamak için “tarihsel benzeştirmeler”e başvurmak, tartışmalı olsa bile yaygın bir yöntem. ABD’de bu yöntem milattan önce 431-404 yılları arasında cereyan eden “Peloponnesos Savaşları”nı kaleme alan Thukydides’ten esinlenildi.
Bir tarafta “Atina” liderliğindeki “Delos Deniz Birliği”, diğer taraftaysa Kara gücü “Sparta” liderliğindeki “Peloponnesos Birliği” yer alıyordu. “Yerleşik Güç Sparta” ile” Yükselen güç Atina” arasındaki rekabet bölgeyi savaşa sürüklemişti. Öyle ki Peloponnesos Savaşları “mini dünya savaşı” olarak nitelenir. “Makedon-Pers” ile “Roma ve Kartaca” ikili rekabetin diğer örnekleriydi. 20. Yüzyıl’da “Almanya- İngiltere”, daha sonraysa, “Soğuk Savaş” olarak anılan “ABD” ile “Sovyetler Birliği” arasındaki rekabeti açıklamak için de bu benzeştirme kullanıldı.
Thukydidesçi benzeştirme, şimdi de “Yerleşik Güç Amerika” ile “Yükselen Çin” arasındaki rekabeti açıklamak için kullanılıyor. Amerikalıların Obama döneminden itibaren değişen Çin algısı bu yönde seyrediyor. Çin rahatsızlık duysa bile, bu algıya göre pozisyonunu alacaktır.
Thukydides’in kitabında ima ettiği gibi “askerî güç”, “ekonomik güç”ten geliyor. Atina İmparatorluğu’nun zenginleşmesi Sparta’yı ürkütüyordu. Askerî üstünlüğünü kaybetmekten korkan Sparta bir an önce Atina’yı bertaraf etmek istiyordu. Atinalılar da savaşın yaklaşmakta olduğunun farkındaydılar. Nihayetinde 27 yıl süren savaşlarda Atina yenik düştü. Zaferinin tadını çıkaramayan Sparta ise bölgenin tek hegemonu olarak sadece 12 yıl rakipsiz kalacaktı.
Sovyetler Birliği’nin “oyun masası”ndan kalkması sebebiyle “Soğuk Savaş”ı bir kurşun bile atmadan kazanan ABD, bu sözde zaferinin bir süre keyfini sürdü. Çin’in istikrarlı şekilde yükselmesi “Küresel hegemon” olarak tek başına kalan ABD’nin keyfini kaçırmaya başladı. “Soğuk Savaş”ın argümanlarından olan “Atina-Sparta benzeştirmesi” yeniden hortlatıldı.
Amerikalılar Çin’in yükselişini ABD ve onun kontrol ettiği uluslararası düzene karşı “meydan okuma” olarak görüyorlar. Söz konusu tarihsel benzeştirme Amerikalıların bu ‘meydan okuma’ hakkındaki duygularını şekillendiriyor. Çin ekonomisinin ve askerî gücünün ABD’yi geçmeye yakın olduğuna dair algıysa Çin’in “Yeni Düşman” olarak seçilmesine yol açtı.
ABD’nin dünyanın dört bir yanında askerî üsleri var. ABD’nin gerileyen ekonomisiyle dışarıya karşı sözde ‘taahhüt’ ettiği askerî gücü arasındaysa uyumsuzluk oluştu. ABD’de az sayıda Demokrat ve Cumhuriyetçi halkın üzerinden bu malî yükün kaldırılmasını talep ediyorlar. Müesses nizamın sütunları olan iki partinin ana akım siyasetçileriyse “yola devam” diyorlar. Her yıl ABD’nin askerî bütçesi “Çin karşıtı” bakış açısıyla şekillenen bir artışla sonuçlanıyor.
Çin’in ekonomik yükselişine bağlı olarak askeri gücü de artıyor tabii. ABD ve Çin arasındaki bu uzlaşması zor çelişkinin nihayetinde “askerî “olarak çözülebileceği düşünülüyor. ABD Asya-Pasifik’te gücünü artırıyor, bölgedeki müttefikleriyle ilişkilerini bu bağlamda geliştiriyor.
ABD, İngiltere ve Avustralya arasında Eylül 2021’de “AUKUS Güvenlik Paktı” imzalanmıştı. Çin’i rahatsız eden bu anlaşma Avustralya’ya nükleer yakıtla çalışan denizaltılar inşa etmeyi içeriyor. Avustralya Başbakanı Anthony Albanese Cuma günü Yeni Delhi’de yaptığı bir açıklamada hafta başında ABD Başkanı Joe Biden ve İngiltere Başbakanı Rishi Sunak ile “AUKUS’u görüşeceğini duyurdu. Medyaya sızan bilgilere göre Avustralya geçici bir önlem olarak ABD’den nükleer enerjiyle çalışan 5 adet “Virginia” sınıfı denizaltı almaya hazırlanıyor.
Avustralya’daki Çin karşıtı şahinler de Amerika’daki hempaları gibi askerî harcamaların artırılması için bastırıyorlar. ABD’de yayın yapan “Fox News”in sahibi Rupert Murdoch’un diğer bir kanalı “Sky News Australia” ise Çin karşıtı şahinlerin yayın organı gibi çalışıyor.
ABD ve Çin jeo-politik, jeo-ekonomi ve ileri teknoloji alanlarında çekişiyorlar. ABD Başkanı Biden Çin ile rekabeti “tekno-demokrasiler” ile “tekno-otokrasiler” arasında bir cepheleşme olarak nitelemişti. Kendisinden sonraki 10 ülkenin toplamından daha fazla askerî harcama yapan ABD “askeri üstünlük avantajı”nı sürdürmek istiyor. Bu yüzden ABD ‘sistemik rakip’ olarak gördüğü Çin’in ekonomik yükselişini durdurmak için “küresel bir hizalama” peşinde. Çin karşıtı şahinlere göre ABD, avantajlarını kaybetmemek için Çin ile çatışmaya hazır olmalı.