eçtiğimiz hafta “LGS kaldırılmalıdır” yazımdan sonra olumlu ve olumsuz çok fazla tepki aldım. Bu beni çok mutlu etti. Çünkü bu konular tartışılmalı ve konuşulmalı ki çocuklarımızı sağlıklı bir geleceğe hazırlayabilelim. Bu amaçla tartışmayı biraz daha derinleştirmek için dünyada lise geçişler nasıl yapılıyor kısmını yazmak istedim. Çünkü bu işin tek yolunun küçücük çocukları tek çare sınavmış gibi yormak olmadığını belirtmek istedim. Buyurun size dünyadan örneklerle lise geçiş sistemlerini anlatayım.
Fransa ile başlayalım; dört lise türü bulunuyor: ‘Genel’, ‘teknolojik’, ‘profesyonel’ ve mesleki yeterlilik eğitimi veren ‘CAP’. Öğrenciler ortaokul sonunda mezun oldukları okul tarafından düzenlenen “okul dosyası” ve ortaokul bitirme sınavı ‘Brevet’ sonucuna göre liselere yönlendirilir. Üniversite hedefi olanlar genel lise; bir meslekte gelişmeyi hedefleyenler profesyonel, teknolojik veya CAP liselerini tercih eder. Bu liselerde eğitim alanlar da uygun yeterlilikler sağladıkları takdirde üniversiteye gidebiliyor. Sistem adrese dayalı çalışır ve öğrenciler, bölgesi dışında başka bir devlet okuluna kayıt yaptıramaz.
Almanya; İlkokul, 4 yıl sürüyor. Ardından 10’uncu sınıfa kadar ortaöğretim birinci kademe başlıyor. Bu bittiğinde üniversiteye girişte değerlendirilen ‘Abitur’ için ortaöğretim ikinci kademeye geçiliyor. Ortaöğretim ilk kademede, mesleki uzmanlık kazandıran ve düşük seviyede öğrencilerin gittiği ‘Hauptschule’, genel lise gibi değerlendirilebilecek ‘Realschule’ ve üniversite odaklı en nitelikli eğitimin verildiği ‘Gymnasium’ okul türleri yer alıyor.
Öğrenciler adrese dayalı en yakın okula yönlendirilir. İstediği tür çevrede yoksa, bölge dışındaki tercih edilebiliyor. 4’üncü sınıfa kadar okul, çocuğun kişisel ve akademik gelişimiyle ilgili öğretmen, idareci ve uzmanların desteğiyle bir rapor hazırlıyor ve ailelere tavsiyelerde bulunuyor.
Japonya’da dokuz senelik zorunlu eğitimin ardından lise eğitimi başlıyor. Ortaokul mezunları eğitimlerine normal lisede ya da teknoloji liselerinde (kosen) devam edebiliyor, ancak bu zorunlu değil. Teknoloji liselerine girmek için öğrencilerin bir giriş sınavını geçmeleri gerekiyor. Japonya’da liseye geçiş sınavları büyük bir önem taşıdığı için gençler üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor ve bu sınavlar genel olarak ‘giriş sınavı cehennemi’ (juken jigoku) olarak biliniyor. Devlet ve özel liselere giriş genellikle üç kritere göre belirleniyor: Sınav, mülakat ve ortaokul notları. Bu kriterlerin ağırlıkları ise bölgeden bölgeye değişebiliyor.
Güney Kore’de liseler ve liselere giriş modelleri üçe ayrılıyor. Normal liselere öğrenci kabulü, bir öğrencinin kayıtlı adresine dayanıyor. Meslek/teknik liseler içinse kayıt öğrenci tercihine göre yapılıyor. Yabancı dil, güzel sanatlar liseleri için de giriş öğrenci tercihine dayalı yapılıyor. G.Kore’nin en önemli liseleri olan Fen ve Teknoloji Liselerine giriş öğrencinin isteği ve bitirdiği okulun raporuna göre yapılıyor.
Yeni Zelanda’da öğrenciler, yaşadıkları bölgedeki liseye adrese dayalı kayıt yaptırıyor.
Okulun kontenjanı kalırsa, diğer bölgelerdeki öğrenciler de kayıt için başvurabiliyorlar.
Okulların öğrenci kabulleri ve kontenjanlarıyla ilgili bilgi internette yayınlandığı gibi, doğrudan okullarla görüşüp bilgi alınabiliyor. Ayrıca okullar her yıl, bölge dışından öğrenci alımı için ne kadar kontenjanlarının kaldığını, son başvuru ve kura tarihlerini bölgede yayınlanan bir gazetede duyurmakla yükümlüler.
Bir önceki yazıma itiraz eden okurlarımın genel itirazı sınavın “güven” yarattığı ve “bunun dışında seçenek olmadığı” yönündeydi. Yukarıda örneklerde gördüğünüz üzere yarattığını sistemin başarısı ülkenin yetişen insanlarının kalitesine ve okulların mezunlarının yeterliliğine göre ölçüldüğünde size şu soruyu sormama müsaade edin: bir sistem öğrenciyi, veliyi mutlu etmiyorsa, zorluğuna rağmen iyi mezun çıkarmıyorsa, halen yukarıdaki ülkelerden gerideysek sizce mevcut sistem ne işe yarıyor?