Salgına rağmen ülkemizdeki turizm sektörü büyüme gösterdiğini en yetkili ağızdan öğrendik.
Turist sayısı da artıyor, turizm geliri de.
Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, önceki akşam Ahmet Hakan’ın konuğuydu.
Canlı yayında yaptığı açıklamada rakip ülkelere fark attığımızı, Türkiye’ye bir gün içinde 130 bin turist geldiğini söyledi.
“Tamam da gelen turistler hangi ülkeden?”
*
Böyle garip bir itiraz yükseldi bir kafadan.
Değişik bir kafa o, çok değişik. İçinde ne olduğu meraka değer, araştırılmalı.
İçini tam bilmesek de o kafayı gayet iyi tanırız.
Sokakta, kahvede, berberde, otobüste, uçakta, vapurda her yerde karşımıza çıkar.
Karşımıza çıkmakla kalmaz, her şeye karşı çıkar.
Gelen turistlerin milliyetini beğenmiyor ve itiraz ediyor. Hatta küçümsüyor.
Çoğu Arap ülkelerindenmiş de o yüzden.
Onun bakışına göre, Avrupalı turist makbul.
Hâlbuki Arap turistler Avrupalıdan çok daha fazla harcama yapar.
Önemli değil. Avrupalı olsun, çamurdan olsun ona göre.
Sarışın, uzun boylu.
Arkadaş konuşabilsin onunla.
Araplarla konuşamıyor, konuşabilse de anlaşamaz. Çünkü hoşlanmıyor.
Dümdüz ırkçı bakış. Ayrımcı.
Söylediklerinin tam anlamıyla insanlık suçu olduğunu kavrayamayacak kadar da sabit fikirli.
Bakışının çok yanlış olduğu söylenince de sırıtıyor. Diş macunu reklâmı yapar gibi.
Allah akıl fikir versin.
Turizm gelirlerini artırmak için çabalayan ülkeler, gelen turistlerle entel muhabbeti yapmak için mi o kadar uğraşıyor?
MEMURLAR İÇİN MİLAT
Kemal Bey devlet memurları için 18 Ekim’i milat gösterdi.
Herkes ayağını denk alsınmış, hesap soracakmış. Sorsun tabii.
Hatta iktidara gelmeyi beklemesin, şimdiden sorsun.
Yalnız, bazı memurlar milat konusunda tereddütlü olabilir.
Hazırlıklı olmadıkları için gaflete veya telaşa düşebilirler. “19 Ekim olmaz mı?” diye sorarlarsa…
GÖNDERİN ŞU HADSİZ BÜYÜKELÇİLERİ
On ülkenin büyükelçileri hadsizliğin zirvesine çıktı. Bir araya gelip Türkiye’ye kafa tuttular.
Osman Kavala serbest bırakılmalıymış.
Türkiye onlara cevabı verdi ama kimse tatmin olmadı.
Bu ortak hareket sadece şekil itibariyle bile bir anlam taşıyor.
Osman Kavala sizin neyiniz olur? Bu alaka nereden?
Apaçık “Bu arkadaş bizim adamımız” demek anlamına gelmez mi?
*
15 Temmuz darbe girişimi karşısında, aylarca ses çıkarmayan, şoka girmiş gibi tek kelime etmeyen…
Muhsin Yazıcıoğlu’nun şehit edilmesi karşısında sus pus olan…
İstanbul’daki Suudi Konsolosluğu'nda Cemal Kaşıkçı’nın canice öldürülüp yok edilmesi karşısında dut yemiş bülbüle dönen…
Terör örgütlerinin katliamları karşısında sessiz kalan o büyükelçiler, hakkında büyük çaplı suçlamalar bulunan bir Osman Kavala için niye çırpınmaya başladı?
Bu kadar endişelendiren husus nedir?
KİTAP TAVSİYESİ
Milat’ta Mehmet Nuri Yardım, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya bir dileğini arz etti.
Konu sağlık değil ancak sağlık kadar mühim.
Bakan Bey evvelce Mustafa Kutlu kitaplarını okumayı tavsiye etmişti.
Nuri Bey der ki Sayın Bakan Sezai Karakoç’un kitaplarını da tavsiye etse…
Gerçi bu büyüklerimizin böyle bir tavsiyeye ihtiyacı yok, zaten çok okunuyorlar ama kitaplarının daha çok okunması iyi olmaz mı?