İslâm milleti bilincine dâhil olduğumuz o ilk günden beri hayatın ve yaşamanın evrenselliğinde iyi ile güzelin, doğru ile yanlışın tercihlerini yapıyoruz. Müslüman´ız, İslâm milletindeniz. İslam medeniyetine mensubuz. Hz. Peygamberin ümmetindeniz. Genel anlamda, İslâm topluluğuyuz. Büyük ve manevi bir güç. İslâm, insanlığın kurtuluşu için tek çıkış yolu.
İslâm milletine Batı düşüncesinden tevarüs eden hastalıklar bulaştı. Dinden uzaklaşış, metafiziğin yok sayılışı, ırkçılık. İnkâra yöneliş, bene sarılış? Bu uçurumlar, giderek derinleşiyor.
İttihatçı ırk sendromu İslâm milletinin alanını daralttı, parçaladı ve böldü. Geçen yüzyılın başında masonik, semitik ruhun etkisi ile abartılan, öne çıkarılan bir tercihli yol oldu. Bu girişim ile İslâm milletinin öncüsü bir millet anlayışından uzaklaştıran, patika yollara, dağ kültürünün paganlığına sürükleyen bir kısır döngü. Irkın İslâm´ın önüne geçirtildiği, İslâm´ın sadece bir renk bir çeşniye dönüştürüldüğü bir süreç. Bir kibirlenmeye neden. Ayı postuna bürünme. Tıpkı tüyünün kıllarıyla övünen hayvani bir zavallılık. Her kavim bir başına olunca özgür ve bağımsız olacağını umdu. İslâm coğrafyası kargaşa ve kaos sürecine girdi. Yöneticileri taht ve saltanat sahibi olunca kendilerini güçlü ve yenilmez sandılar. Kendilerine sunanlara mihnet duygusu ile bağlandılar. Köleleştiler. Pagan ırkların veya ırkçılıkların yeniden diriltiliş tutkusu, ideolojisidir bu.
İslâm ile ırkların bütünleştiği, bir tek ruh ile şekillendiği bir medeniyet bütünlüğü. Renklerin çeşitliliğindeki bir zenginlik. Büyük oluş. Doğudan Batı´ya uzanan geniş bir yelpaze. Birbirine dayanma ve anlama inancı. Birbirine sevgi ile bağlananların tek oluş anlayışı. İslâm milletinden olma erdemi.
Müslümanlardan herhangi bir kavmin mensubu kendi ırkını önceler ve tapınırken Peygamberin Arap, Kureyşli ve Haşimi olduğunu unutuş, yok sayışı. Bu metot ile Peygamberi de reddedişe sürükleniş. Çünkü bu anlayışta ırk kişinin önceliğidir. Bu, onulmaz bir hastalık metafizikten uzaklaşış. Aklın aldanışı ile renk, tüy, bos klanlığına geri dönüş. Batı´nın ideolojik unsurlarını kabulleniş. Millet olmak yerine, bir tek ırkın varlığına bürünüş. Yani küçülüş, ufalanış. Yani emperyalizme yem oluş.
İslâm milleti inceliğinden, zarafetinden, şiirselliğinden, yüceliğinden ırk kabalığına geçiş sürecinin açmazı. Şiir ruhuna yayılır. Bu büyük medeniyetin özü. İnceliklerle donanımlı. Gün gibi insanın içinde doğar ve hayatın, insanın kendisinin hemen bütün alanlarında var olur. Gündelik hayat da böyle.
Nereden nereye. Kabalıkların koflukların tercihi ağır basıyor.
Benim ırkım en üstün. Kanım en kırmızı, gücüm en fazlası!..
Allah´ın Elçisi Sabit oğlu Hasan´a şiir söylemesini emir buyurdu. Şiir; incelikler dili, ironi ve muziplik dili. İnsanın ruhunu derinden kavrasın diye. Şiirde pirlerimizdir Sabit oğlu Hasan ile Züheyr oğlu Ka´b. Onlar güzellikler hırkasına büründü. Şiir ruhumuz oradan gelir. Ama onlar Arap, ama onlar Müslüman ama biz Müslüman´ız. Şair milletiz vesselam.
Büyük İslâm milletinin şiir nehri gür ve duru akıyor.
Bu nehrin ırkı yok, şiiri var. Arap, Acem, Türk, Kürt, Boşnak, Arnavut vs. Bu şair milletin şair adlarını anmaya ne zamanımız yeter ne de yerimiz var. Nizami, Fuzuli, Mevlana, Yunus, Süleyman Dede, Süleyman Nazif, Ahmet Haşim, Yahya Kemal, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Ebubekir Eroğlu, Kamil Eşfak, Necat Çavuş ve daha niceleri. İsimlerini anmadıklarımız gönül koymasın, hemen hepsi şairimiz. Ruhu aynı ama renkleri farklı. Bunlar zenginliklerimiz.
Şu ırk tellalları davullarını başka yerde çalsınlar. Ruhumuzu ve dünyamızı kirletmesinler.
İslâm milletinin şiir ruhu, şiir damarı bize yeter. Nehirlerimizi, okyanusumuzu kirletmesinler.