Bekir Gürdamar(*)
Küresel piyasalar üzerinde etkili olan jeopolitik, ekonomik ve siyasi risk kıskacı, yurt içinde dolar kurunu da körüklüyor.
2018´de ABD Başkanı Donald Trump´ın gümrük tarifelerini artırmaya başlaması ile gündeme gelen "ticaret savaşı" endişeleri, haber ve veri akışına göre zaman zaman azalsa da halen yatırımcıların başının üzerinde "Demokles´in Kılıcı" gibi sallanmaya devam ediyor.
Üstelik devam eden ticaret savaşı endişelerine, Çin ve Avrupa başta olmak üzere yavaşlayan ekonomi, Hindistan ile Pakistan arasında artan gerilim, Brexit sürecindeki belirsizliklerin halen çözülememesi ve ABD ile Kuzey Kore arasında başkanlar düzeyinde yapılan görüşmeden anlaşma çıkmaması gibi negatif gelişmeler de eklendi.
ABD Merkez Bankasının (Fed) "güvercin" duruşa geçmesi ile aralıkta uluslararası piyasada düşüşe geçen dolar endeksi, artan küresel risklerle şubatta toparlanırken, buna bağlı olarak bu yıl 5,1613´e kadar gerileyen dolar/TL de şubatta bir önceki ay kapanışına göre yüzde 3,4 artarak 5,3386´ya çıktı.
Dünyanın en büyük ekonomisine sahip ABD ve Çin, ticaret savaşına verilen ateşkes arasında başladıkları müzakerelerde halen bir anlaşmaya varamadı.
ABD Başkanı Donald Trump ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping´in G20 Zirvesi´nde anlaşması sonucu ticaret savaşlarında yapılan 90 günlük ateşkes bugün itibarıyla sona erse de taraflar arasındaki "bilek güreşi"nin sonuçlanmaması nedeniyle müzakere sürecinin devam etmesi bekleniyor.
Trump, geçen hafta yaptığı açıklamada müzakerelerde yol katedildiğini ve Çin lideri Şi Cinping ile Florida´da bir zirve planladıklarını belirterek, 1 Mart´ta dolacak ateşkesin süresini uzatacağını açıklamasına karşın, müzakerelere katılan yetkililerden gelen açıklamaların, kapsamlı bir anlaşmaya halen uzak olunduğuna işaret etmesi yatırımcılarda tedirginliğe neden oluyor.
Devam eden müzakerelerde anlaşmaya varılmazsa, ABD´nin 200 milyar dolar değerindeki Çin mallarına uygulanan vergiyi yüzde 10´dan yüzde 25´e çıkarması, Çin´in de buna karşı hamlede bulunması bekleniyor.
Yatırımcılardaki tedirginliğin artması piyasalarda görece riskli olarak değerlendirilen varlıklara ilgiyi azaltırken, gelişmiş ülke tahvilleri gibi güvenli liman olarak görülen enstrümanların değer kazanmasını sağlıyor.
Ticaret savaşı endişelerinin yanı sıra yatırımcıların odağında yer alan Brexit süreci, Hindistan-Pakistan gerilimi, küresel ekonomideki yavaşlama ve Avrupa´da başta İtalya olmak üzere finansal sisteme ilişkin riskler de doların değer kaybetmesini sınırlayan faktörler arasında yer aldı.
Brexit konusunda halen taraflar arasında anlaşma sağlanamazken, normal sürecin işlemesi halinde İngiltere, AB ile bir anlaşmaya varsa da varmasa da 29 Mart´ta birlikten resmen ayrılacak. Anlaşmasız ayrılığın ise hem ekonomi hem de finansal sistem üzerinde çok fazla olumsuz etkisinin olması bekleniyor.
İngiltere Başbakanı Theresa May, bu hafta başında revize edilmiş Brexit anlaşmasının parlamentoda reddedilmesi durumunda milletvekillerine ?anlaşmasız ayrılık? ve ?Brexit´in ertelenmesi´´ seçeneklerini oylama imkanı verileceğini açıkladı. May, AB ile devam eden görüşmelerle revize edilecek anlaşmayı 12 Mart´ta parlamentoya sunacağını, anlaşmanın reddedilmesi halinde 13 Mart´ta "anlaşmasız ayrılık" seçeneğinin parlamentoya getirileceğini bildirdi.
Anlaşma ya da erteleme olmazsa, İngiltere AB´den 29 Mart´ta anlaşmasız olarak ayrılacak. Analistler, finans piyasaları için en kötü seçeneğin anlaşmasız ayrılık olacağının altını çizerek, bu nedenle sterlin ve avronun dolar karşısında güçlenemediğini dile getiriyor.
Brexit belirsizliği devam ederken, Avrupa ve avro üzerinde oluşturduğu baskı ile dolardaki değer kaybını sınırlayan bir diğer gelişme ise Avrupa Birliği (AB) Komisyonu´nun, İtalya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ekonomilerinin aşırı dengesizlik yaşadığını açıklaması oldu.
AB Komisyonu raporunda, aralarında Almanya, Fransa, İspanya ve Hollanda´nın da yer aldığı 13 AB ülkesinde makroekonomik dengesizlikler yaşandığının altı çizildi. İtalya, Yunanistan ve GKRY ile ilgili yüksek kamu borçları ve bankacılık sektörlerindeki karşılıksız kredi miktarlarını azaltacak tedbirlerin hızla alınmasının tavsiye edildiği rapor, yoğun gündemde unutulan İtalya´nın bankacılık sistemi riskinin tekrar hatırlanmasını sağladı.
Pakistan ile Hindistan arasında Cammu Keşmir´deki bombalı saldırı nedeniyle iki haftadır süren gerginlik, 27 Şubat´ta iki ülkenin karşılıklı savaş uçaklarını düşürmesiyle zirveye çıktı.
Piyasalarda şimdilik çok fazla fiyatlanmayan Hindistan-Pakistan gerilimine ilişkin riskler, iki ülkenin de nükleer silaha sahip olması nedeniyle endişe kaynağı olarak yatırımcıların gündemini meşgul ediyor.
Nükleer silah denince akla gelen ve risk faktörü olarak piyasaların gündeminden düşmeyen bir başka ülke de Kuzey Kore. ABD Başkanı Donald Trump ile Kuzey Kore lideri Kim Jong-un arasında Vietnam´da gerçekleştirilen zirvede anlaşma sağlanamaması piyasalardaki iyimserliği törpüledi.
Beyaz Saray´dan yapılan açıklamada Başkan Trump ve Kuzey Kore lideri Kim arasında Kore Yarımadasının nükleer silahlardan arındırılması konusunda anlaşma sağlanamadığı ancak iki ülke arasındaki görüşmelerin gelecekte devam edeceği bildirildi. Beyaz Saray ayrıca iki lider arasındaki görüşmeyi "çok iyi ve yapıcı" olarak nitelendirdi.
Politik risklerin yanı sıra Avrupa ve Çin başta olmak üzere açıklanan öncü veriler de küresel ekonomik aktiviteye ilişkin olumsuz sinyal üretmeye devam ediyor. Öncü veriler ışığında ekonomideki yavaşlamanın yıl boyunca finans piyasalarının gündemini meşgul etmesine kesin gözüyle bakılıyor. Sanayi üretimi ve büyümeye yönelik öncü göstergeler arasında yer alan imalat sanayi Satınalma Yöneticileri Endeksi (PMI) Çin´de üst üste 3 aydır 50´nin altında kalarak daralmaya işaret ederken, aynı veri Avrupa´da başta Almanya olmak üzere beklentilerin belirgin bir şekilde altında seyrediyor.
Global ticarete ilişkin belirsizliklerin Trump´ın adımları ve Brexit belirsizliği nedeniyle artması sonrası, ekonomide söz sahibi kurumlar da büyüme beklentilerini aşağı yönlü revize etti. Dünya Bankası 8 Ocak´ta yayımladığı raporda, 2019 için küresel büyüme tahminini yüzde 3´ten 2,9´a çekti. Dünya Bankası raporunda, tahmindeki aşağı yönlü revizeye ticari faaliyetlerdeki yavaşlamanın öncülük ettiği belirtilirken, dış talepteki azalış, artan borçlanma maliyetleri ve devam eden politik belirsizliklere de işaret edildi. IMF de 21 Ocak´ta yayımladığı Dünya Ekonomik Görünüm Raporu´nda, küresel büyüme öngörüsünü 0,2 puan azaltarak yüzde 3,5´e düşürdü.
Küresel ekonomiye ilişkin yavaşlama sinyalleri, para politikasında normalleşme adımlarına öncülük eden dünyanın en önemli iki merkez bankasının da politikalarını değiştirmesine neden oldu.
Fed, 2018´in kasım ayında bu yıl için 3 kez 25 baz puanlık faiz artırımı planlandığı iletişimi yaparken, aralıktan itibaren aldığı karar ve sözle yönlendirmelerle, piyasalarda Fed´in bu yıl faiz artırımına gitmeyeceği, hatta faiz indirimlerinin tekrar başlayabileceği yorumlarına neden oldu. Bu yönlendirme ile dolar endeksi aralık ve ocak ayında son 1 yılın ardından ilk kez 2 ay üst üste düşüş kaydetti.
Dolar endeksi, Fed ile aralıkta başlayan ve ocakta devam eden azalışı ile 95 sınırına kadar gerilese de şubatta düşüşün devam etmesini, çeşitlenerek artan jeopolitik riskler, Brexit süreci ve ECB´nin yeni yönlendirmesi engelledi.
ECB, para politikasında normalleşme adımlarını bir kenara bırakıp genişlemeci politikalara geri döneceği sinyalini şubatta vermeye başladı. ECB yetkililerinin geçen hafta başlattığı yeni Uzun Vadeli Refinansman İşlemleri (TLTRO) ile ilgili yönlendirme, ECB Başkanı Mario Draghi´nin söylemleri ile resmiyet kazandı.
Türkiye´de ekonomi yönetiminin Yeni Ekonomi Programı (YEP) ile başlattığı yeniden dengelenme sürecinin yanı sıra Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının (TCMB) enflasyonla mücadele ve öngörülebilirlik konusunda uyguladığı iletişimin başarılı olması sonrası Türk lirası varlıklarda görülen değerlenme trensi küresel riskler nedeniyle şubatta sona erdi.
10 yıllık gösterge tahvilin bileşik faizi de 2018´in son çeyreğinde yüzde 21´den başlayan düşüşünü bu yılın ocak ayına kadar sürdürerek yüzde 14,27´ye kadar inmesi sonrası şubatta yüzde 15,00 seviyelerinde dengelendi.
Analistler, ekonomide yeniden dengelenme sürecinde cari işlemler açığı ve enflasyonda gerilemenin başladığını belirterek, düşüş eğilimine giren faizlerle de ekonomik aktivitede en kötünün geride kalmış olabileceğini ifade etti.
Türk lirası varlıklara ilginin devam etse de jeopolitik gelişmelerin yerli ve uluslararası yatırımcılardaki risk iştahını örselemesi nedeniyle azaldığına dikkati çeken analistler, yerel seçimin ardından yurt içinde ekonominin daha fazla odağa yerleşmesi ve yurt dışında başta Brexit olmak üzere belirsizliklerin azalabileceği beklentileri ile nisandan itibaren yine pozitif bir döneme girilebileceğini kaydetti.
______________
(*)Anadolu Ajansı Ekonomi Muhabiri