Dolar dün akşam itibariyle 6.91’di. Yılbaşında 5.95 olan kur yılın üçte biri bitmeden neredeyse 1 TL değer kaybetmiş durumda.
Kuzey komşumuz ve nüfusu İstanbul kadar bile olmayan Bulgaristan Levasının dolar kuru yılbaşında 1,75 miş. Dün akşam 1,78 olmuş.
1 Leva yılbaşında 3,4 TL’ymiş dün 3,88 olmuş.
Konu dolar kuru sananlar için bu mukayeseyi yaptım.
Türk parası dolar karşısında değil, Leva karşısında da mum gibi erimiş yılın başından beri.
Bu arada yine dün Fox TV’ye RTÜK tarafından verilen cezanın gerekçesinde şöyle bir cümle var:
“Devlet yöneticilerini haksızca hedef almak”
Hedef almak sözcüğünün kelime anlamına baktım:
1. Nişan almak.
2. Ulaşılmak istenen amaca göre davranmak.
3. Bir kimseyi, bir yeri yıpratmak, eleştirmek amacıyla karşısına almak.
Belli ki 2. madde parantez içindeki yıpratma eyleminden yola çıkılarak bu ceza kesilmiş.
Bu arada dün yine Sn. Dışişleri Bakanının bir demeci gündeme düştü. Bakan şu cümleyi kullandı :
“Kendimizin tıbbi ekipman ihtiyacı olmasına rağmen İngiltere, İtalya ve İspanya gibi önemli müttefiklerimizin de aralarında bulunduğu 34 ülkeye yardım elimizi uzattık.”
Bu cümleden anlaşılan Türkiye’nin ekipman eksiğinin bulunması. Çavuşoğlu da yöneticileri hedef alıyor mu buna göre, bilinmez.
RTÜK gerekçesinde şu ifadeyi kullanıyor : “salgın hastalığa ilişkin pek çok tedbir alınmasına rağmen, devlet yöneticilerini haksızca hedef alan (Fatih) Portakal toplumu kin ve düşmanlığa sevk ediyor.”
Peki ekipman eksiğini ifade eden Çavuşoğlu ne olacak?
Bütün bu çelişkilerin dolar kuruyla alakası var mı?
Bence var.
İster Korona pandemisi olsun, ister veba salgını, ister Kurtuluş Savaşı, eleştiriden korkmayacaksınız. İstişareden çekinmeyeceksiniz. Yoksa paranız pul olur.
Havuzun merkez gazetesi Sabah’ın ekonomi yazarı hesap yapmış, özel bankaların eksik kredi verdiğini saptamış. Buna dair de Berat Albayrak ‘800 milyar nerede?’ diye soruyor.
‘Hesaplar doğru mudur, yanlış mıdır?
Bu ülkede bir BDDK var mıdır, yok mudur?
Bankanın kamusu var mıdır, yok mudur?’ gibi soruları ilgilisine bırakarak, ben yılbaşından bu yana eriyen Türk Lirasının başına daha ne gelecek diye sormak istiyorum.
Ekonomi bakanı ekonominin başında olduğuna göre ülkenin en değerli varlığı olan parasının başına gelenlere dair de bizi aydınlatmalı kanaatindeyim.
Demokrasi, İnsan Hakları, Düşünce Hürriyeti ve Para Birimi arasında korelasyon var mı yok mu, bilemem. Ama Bulgar parasına bile yıl başından bu yana %14 değer kaybeden bir para birimine sahip olduğumuz bir gerçek.
Ülkeyi muhalefetin yönetmediğini, ülkeyi 18 yıldır muhalefetin yönetmediğini, 18 yıl önce doğan çocukların askerlik çağına geldiğini, 18 yaşında olanların Cahit Sıtkı’dan 35 yaş şiirini geçen sene söylediklerini artık anlamak gerekiyor.
Türkiye çok iyi yönetiliyorsa, para birimi neden değer kaybediyor?
Para birimi değer kaybeden hangi ülkeyi, 18 yıldır aynı iktidar yönetiyor?
Bugün ekonomi normal çarklarına geri dönse yılbaşından bu yana 1 TL daha pahalı olan dolar faturası, bize enflasyon olarak nasıl yansıyacak?
Bütün bunlar ben yazdığım için, Fatih Portakal eleştirdiği için mi böyle?
Hiç sanmıyorum.
Bu zamana kadar her devalüasyonda “Eyyy Dış Güçler” diyen iktidar 2020 için bu bahaneye sığınabilir mi?
Dış güçlerin işi başından aşkın değil mi?
Aynı dış güçler 2002’den 2015’e kadar 2 liralara ancak gelen doları ellememek için hangi tavizleri almışlardı?
Kimsenin aklıyla alay etmeye, ekonominin kuralları ile oynamaya gerek yoktur.
Sadece para biriminin yaşadığı bu durum dahi işinizi nasıl yaptığınızı gösterir. Birilerinin bunun detaylarına dair konuşuyor olmaları sonucu değiştirmez.
Tabelada yıl başından beri %15 devalüasyon yazmaktadır. MHP-AKP koalisyonunun başladığından bu yana ise o tabela tam %155 olmuştur.
Siz yine günah keçilerini bulup cezalandırmaya devam edin ama doların günahı ne olacak bir de onu söyleyin.