Cübbe giydin mi, her şeyden anlama ve her şeyi söyleme hakkına sahipsindir. Hele takkeliysen, bir de üstüne bıyıkları sıfıra vurup sakalları salıverdin mi artık kim tutar seni. At atabildiğince. Maazallah bir de medyatik isen artık kemiksiz diline Allah ne kuvvet verdiyse…
Kimi karalamak istersen karalar; kimi de aklamak istersen Ak-larsın. Koskoca cübbesiyle yalan söyleyecek değil ya! O bıyıksız sakalları süsleyen dudaklar hiç hilaf terennüm eder mi?
Ola ki söyleyecekleri çok akla yatkın gelmedi. Şüphe mi uyanacak; inandırıcılığını mı kaybedecek? Çok basit; mevzu(yu) hadisle sosladın mı artık tadına doyum olmaz. Adam muhaddis! 16.568.571 hadis ezbere biliyor. Sen onun kadar mı bileceksin! Öyle bir iki cümlelik hadisle de değil; senaryonun tamamını anlatan mevzu(lu) uzun uzun hadisler… Bu hadisler bir tek başrollerin adını vermiyor o kadar.
Bir tek kusuru var zevatın; ayetle pek hoş değil. Öyle “…onlar sanki elbise(cübbe) giydirilmiş kütükler gibidirler…(münafikun/4)”, ya da“…onlar, kitap yüklü eşekler gibidirler…(Cuma/5) gibi kısa ve öz metinleri ezberlemez. Ne yapsın adam? 16.568.571 hadis ezberlediyse bir zahmet 6666 ayeti de siz ezberleyiverin canım. Her şey de devletten beklenmez ki!
Ehli tarikat, vel cemaat, vel sünnet(siz), vel inziva mensubu zevatın hiç siyasetle, hır-cırla ilgisi olur mu? Olmaz! Sadece elzem durumlarda, Ortadoğu coğrafyasını tıkanıklıktan kurtarmak, bazen mezhep çatışmalarına narı hayat, pardon abı hayat olmak için konuşur. Ya da selefijansiya sıkışmışlığından mütevellid, gelen petro-doların harı, hararetini kaldırırsa; işte o zaman o kemiksiz dilin sahip olduğu kıvraklığını bütün ihtişamıyla ortaya koyarak, bildiği bütün ifrazatı bıyıksız dudaklardan döktürür. Bazen de mütegallip iç irade, kaş-göz ile imada bulunursa; “vatan, millet aşkı” galeyana gelir de iç siyasete dair birkaç hadis “mevzu” eder mevzuya. Arada bir de rakip gördüğü “fasık” camialara saydırdığı birkaç mucize! ile başını huşu içinde yastığa koyar o gece yine bu tür zevat.
Bunun dışında ya ibad-et le meşgul, ya da Jet ski ile… bir de çelikten zırh gibi muhafaza eden “cübbenin gücü adına” korkusuzdurlar el Hakk. Bir tek “kasetten” korkarlar istisna olarak. Eğer elinizde harı hararetinin tavan yaptığı saatlerde amuda kalktığı, halvet zamanlarına ait “kerametini ifşa kaseti” varsa o zaman da kim tutar zevatı. Okyanusları aşıp el etek öpmeye, bağışlanma dilemeye “uçar”. Öyle uçakla falan da vakit kaybetmez. Cübbeyi serdi mi olur uçar halı; göz açıp kapayıncaya değin “okyanus ötesinde”dir. Her zaman değil, sadece “kaset” aşkına gösterir bu kerametini. Göz açıp kapayıncaya değin gittiğine bakmayın; yol üstünde deniz ve okyanus sahillerinde sere serpe vücut bulmuş bütün icraatı da size film gibi anlatır evvel Allah. Hem de mevzu(yu) hadisle de ispatlar. Korkulur ker-ametinden!
Mevzu(yu) hadis ile gördüğüne bakmayın zevatın. Asıl geleceği görme kerameti ürkütücüdür. Bunu da yerine ve adamına göre lütfedip ifşa eder. Örneğin; “onu sev onu yaşa” ismiyle Peygamber Efendimizin viladeti nedeniyle yüzbinlerce kişinin katıldığı mevlit etkinliği düzenleyen Peygamber Sevdalıları Vakfı’nın, gelecekte beş yüz bin kişi ile Pkk ile birleşip, yanlarına Selefileri ve İran’ı da alarak pompalı tüfeklerle iç savaş çıkaracaklarını haber aldı/verdi Pensilvanyavari bir deha ile. Her ne kadar CHP, DSP, ABD ve Tanzanya’yı bu şer ittifakında zikretmeyi unuttuysa da…Ya da, “o kadarını da siz anlayın canııımm…” diye düşündü.
Doğrusu çok çalıştım ama, Peygamber Sevdalıları-Pkk-Selefi(İŞİD)-İran ilişki ağını çözemedim. Bir de “şey” diye sihirli bir sözcüğü var zevatın. Tıkandığı her yerde “şey olur”, “şey yaparlar” diyor ki bu, bizim gibi aciz kulların zinhar çözebileceği gaipten “şeyler” değildir.
Ey Peygamber Sevdalıları! Topun ağzındasınız. Sizi bu Pompeo’lu, pardon pompalı ker-ametten ancak bir “kaset” kurtarır. Sizin de o taraklarda beziniz olmadığına göre, vay sizin halinize!