Diyarbakır’da Mesut Yılmaz Caddesi Ne İş?

Altan Tan Yazdı;

Diyarbakır’da Mesut Yılmaz Caddesi Ne İş?

Belli bir fikre ve ideolojiye mensup şair, yazar, sanatçı kişilerle meşhur siyasetçilerin adlarının kamusal mekanlara verilmesi oldum olası tartışma konusudur.

Çünkü her birinin sevenleri olduğu kadar sevmeyenleri de vardır.

Ahmet Arif’in 33 Kurşun şiiri ile efsaneleştirdiği, İran sınırında 33 masum Kürt köylüsünün kurşuna dizilmesi katliamının sorumlusu General Mustafa Muğlalı’nın adının Van’daki bir kışlaya adının verilmesi de büyük tartışmalara neden olmuştu.

Birileri suçu mahkeme kararı ile sabit bir katliam sorumlusunu yıllar sonra kendi aklınca aklamak istemişti.

Geçtiğimiz hafta Diyarbakır’da bir caddeye de eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’ın adı verildi.

Nerden icap etti?

Kim verdi?

Niye verdi?

Anlayabilen beri gelsin.

Mesut Yılmaz bugün yaşamıyor. Keşke hayatta olsaydı da çok rahat konuşabilseydik.

Bize cevap verebilme imkanı olmadığı için daha özenli bir dil kullanma mecburiyetimiz var.

Halk arasında oldukça yanlış bir şekilde istismar edilen bir hadisi şerif var.

Tarihte önemli görevlere gelmiş kişiler hakkında yaptığınız/yapacağınız yorumlar ‘Ölülerinizi hayırla yad ediniz’ hadisi Şerifi olur olmaz bir şekilde gerekçe gösterilerek önünüz kesilmeye çalışılır.

Halbuki bu hüküm ölen istisnasız herkes için geçerli olsaydı bizzat Allah Kelamı olan Kuranı Kerim’de Cenabı Allah Firavun, Nemrud, Karun, Belam ve Ebu Leheb’i lanetlemezdi.

Demek ki doğru bir şekilde olduğu müddetçe hiç bir diri veya ölü mahluk eleştiriden muaf değil.

Yeter ki eleştiriler nezaket kurallarını aşmasın.

Mesut Yılmaz’ı birçokları kendi dünya görüşüne, siyasi fikirlerine  yakın görüp beğenebilir.

Kimsenin keyfinin kahyası değiliz. İsteyen oğluna, torununa, fabrikasına, dükkanına  Mesut Yılmaz adı verebilir.

İsteyen bahçesine bağına Mesut Yılmaz anıtı da dikebilir.

Ama söz konusu Diyarbakır ve Diyarbakırlılar olunca bir kaç kelam etme hakkımız var.

Diyarbakırlıların büyük bir çoğunluğunun Kürt ve dindar Müslüman olduğu herkesin malumu.

Turgut Özal’ın ‘En büyük yanılgım ve en büyük pişmanlığım’ dediği Mesut Yılmaz’ın dindar Müslümanlar ve Kürtler ile ilgili siyasi uygulamaları hafızalarımızda hiç de iyi değil.

Daha üzerinden bin yıl geçmedi!

Başbakan Necmeddin Erbakan’ın çok da örtülü olamayan bir siyasi darbe ile alaşağı edildiği 28Şubat döneminin en başta gelen uygulamacısı ve yine yaşanılan mağduriyetlerin en üst siyasi sorumlularından biri Mesut Yılmaz’dı.

Başbakanlığı ve sonraki yıllardaki başbakan yardımcılığı döneminde faili meçhul! cinayetlerde can veren Kürtlerin akibetleri de onun en azından bilgisi dahilindeydi ancak üzerine düşen hiç bir şeyi yapmadığı gibi tüm olan bitenlere seyirci kaldı.

Siyasi konular neyse de ekonomik olarak bölgeye ne gibi ultra yatırımlar yaptı, onu da bilen ve anlatan yok.

Peki böyle birinin adı neden özellikle Diyarbakır’a layık görülür.

Ne borcumuz var ki alacağı olsun.

Boşuna ‘Kör ölür, badem gözlü olur’ dememişler.

‘Badem gözlü olduğunu anladık da! bu ‘bademi’ dindar muhafazakar olduklarını söyleyen AK Partililer niye iştahla yer anlamadık/anlayamadık.

AK partililer Çevik Bir’den sordukları hesabı dönemin başbakanı  Mesut Yılmaz’dan niye sormadılar o da meçhul.

 

Rahmetli Abdülmelik Fırat’ın, İzeddin Yıldırım’ın cenazesine gelmeyen ne kadar AK Partili varsa Mesut Yılmaz’ın tabutunun arkasında yürüdü.

Tüm bunların esbabı mucibesini bilen varsa bir zahmet bize de anlatsın.

Mutlaka vardır bir hikmeti!

Mesut Yılmaz’ sağken gösterdiğiniz hürmet neyse de öldükten sonra da güzellemeler yapmaya devam etmeniz  gayretimize dokundu bilesiniz.

 

Kaynak: Farklı Bakış