Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

DİYANET, HEM ÜLKEYİ VE HEM DE İSLAM'I TEHLİKEYE ATIYOR

Sinan Eskicioğlu yorumluyor.

DİYANET, HEM ÜLKEYİ VE HEM DE İSLAM

Önemli ve ağır bir cümle kullandığımın farkındayım. Benim yerime siz olsaydınız, siz de aynı şekilde ve hatta daha ağır bir cümle kullanmaktan kaçınmazdınız.

Daha Başkanlık sisteminin tartışıldığı zamanlarda, yani Aralık 2016 yılında bir yazı kaleme almıştım. (1) Sadece bu yazı da değil, Diyanet’le ilgili başka yazılar da kaleme aldım. Neydi bütün bunları kaleme almamızın nedeni? 

Olabilirlik ölçüsünde insanlarımıza, ülkemize çözümler sunmak ve geleceğe umutla bakan gençlerin olduğu bir ülke durumuna gelmek. 

Hemen ‘olabilirlik’ konusunu açıklayayım. İktidarda olan kişilere bir teklifte bulunduğunuzda, eğer bu teklifiniz işlerine gelmiyorsa ve yapmak istemiyorlarsa, hemen şu cümleyi kullanırlar: ‘İktidarda olmanın zorlukları var, hemen uygulayamıyoruz, birçok etkili güçler var’ falan filan. Falan filan çünkü yapmak istemediklerini baştan biliyorsunuz. Ama başka konularda nasıl ivedilikle harekete geçtiklerini görünce de şaşıyorsunuz. 

Demek ki diyor insan, İslam-Din-Diyanet ve insanların inançsal konuları yöneticileri ilgilendirmiyor. Kelimenin tam manasıyla böyle. Hal böyle olunca da; olaylara, kanunlara, gerçeklere ve uygulamalara bakınca da, yukarıda kullandığım cümleyi kullanıyoruz ve hatta az bile diyoruz. 

Birçok hata var ama bunlardan iki tanesini dile getireceğim:

Birincisi, 30 Ağustos hutbesi ve yapılan stratejik hata:

Zafer Bayramı günü okutulan hutbede, konuyla bütünüyle ilgili olan Gazi Mustafa Kemal’in adının anılmamasını anlamak gerçekten zor. Diyeceksiniz ki, ‘hutbede Atatürk’ün anılması olabilir mi? Dinle ilgili konular ele alınmalı’

Reklam

İşin aslı önemli değil mi? 

Nedir hutbe? 

İşin aslında hutbe, yerleşik olan Müslümanların dertlerinin ele alındığı metin. Sadece dertleri değil aynı zamanda duyuruların da yapıldığı zaman dilimi. 

Konu, ülkemizin düşmandan kurtarıldığı Zafer Bayramı ve bu zafer için çaba sarfedenlerin anılması, ahde vefadır. 

Böyle bir stratejik hata yapınca da, birileri çıkıyor, ‘Diyanet’in arkasında kimler var’diye yazı kaleme alıyor. Çok karanlık dönemlerle özdeşleştirmelerde bulunuyor. Gördüğünüz gibi, ben hala iyi niyetli düşünmeye çalışıyorum. 

Velev ki, düşüncenizde haklısınız diyelim, pekala camilerin siyasi söylem merkezleri haline getirilmesi nedir o halde? 

İnsanlar camilerden kaçmaya başladı, bunun farkında mısınız? 

Bir kesim ‘artık bıkkınlık getirdi’ diyerek Cuma namazlarına dahi gitmiyor. Gidenler de, yeni bir protesto şekli olarak, Cuma namazlarında hutbe okunurken çıkıyorlar. 

Reklam

İmamlar, Müezzinler hadi bunların farkında değiller, peki ya Murakıplar ne yapıyorlar? 

Diyanet’teki üst düzey yönticilerin böyle bir hata yapabileceklerini aklım-hafsalam almıyor. Düşünemeyecek kadar önemsemiyorlar demek istiyorum ama diyemiyorum. Neden mi? Çünkü bu olayın altında art niyet, bize haykırıyor. 

Yeni Türkiye imajıyla eski Türkiye’ye dair herşey silinmek isteniyor. Madem öyle, o zaman Diyanet’i de kaldırın, çünkü Diyanet eski Türkiye’nin meydana getirdiği bir kurum, öyle değil mi ya? 

İkincisi de, Aralık 2017 yılında kaleme aldığım yazıda bahsettiğim konu: İslam ve Merdiven altı İslam. (2)

Orada ifade ettiğim zamana yaklaşıyoruz. ‘Yakında bu iki terimin birbirleriyle kıyaslanmasını, karşılaştırmalı örneklerle uyuşmazlıklarını konuşuyor ve tartışıyor olacağız. Yakında dediysem, öyle birkaç yıla kadar değil, belki beş-on yıl sonra başlar’

Merdiven altı İslam’ın gün yüzüne çıkan bir iğrençliği gündemdeydi. İnsansı varlıkların, İmam-ı Azam anıldığında aklan gelen öğreti olan Fıkıh kelimesi kullanılarak, kurdukları bir dernek ve bu dernekte yaşananlar. 

Dernekmiş, yönetmelik değişmiş, denetlenemiyormuş….

Affınıza sığınarak ifade edeceğim, ya Allah aşkına siz insanları salak mı sanıyorsunuz? 

Devletin bütün kurumlarında etkin olan muhfazakar/dindar insanlar var ve dernekler denetlenemiyor? 

Konuyu gene Diyanet’e getireceğim, çünkü dinle ilgili resmi bir kurum var ortada. Diyanet, bu ve benzeri mardiven altı İslam yapılanmalarını neden denetlemez? 

Yönetmelik, sorumluluk alanı artık neyse hepsini geçtim, ya sizler İmam- ı Azam’ın isminin lekelenmesinden hiç mi rahatsızlık duymuyorsunuz? 

Bu ve benzeri yapılanmaların ülkeye, insanlarımıza, insanlarımızın inanç dünyasına ve en önemlisi de İslam’a zarar verdiklerini ve bütünüyle tehlikeye attıklarını görmez misiniz? 

Görmüyorsanız, demek ki görevinizi yapmıyorsunuz. 

Görüp ses çıkarmıyorsanız, demek ki siz İslam’a kasten ve bilerek zarar veriyorsunuz. 

Hadi üçüncü seçenek de ilave edelim: Ses çıkarmamanız tasdik ettiğiniz anlamına mı geliyor?

Diyanet’in, Zafer Bayramı’nda Gazi Mustafa Kemal’in adı anılmasın sorunundan çok daha önemli sorunları var. Ve bunların en başında da ‘merdiven altı İslam’ yapılanmalarını denetlemek, sınırlandırmak ve gerekirse de kapanması için ön ayak olmak…

Bunların yapılmadığı her geçen zaman, inançlıların deist, deistlerin de ateist oldukları dönem olacakgibi geliyor bana.

Sevgi ve Bilgiyle kalın

  1. (https://www.ocakmedya.com/baskanlik-sistem-tartismalarina-benden-bir-teklif-buyrun-samimiyet-testine-diyanet-isleri-baskanligi-kaldirilip-yerine/
  2. (https://www.ocakmedya.com/islam-ve-merdiven-alti-islam/)


Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER