DIŞLANAN ÜÇ YAZAR

28 Şubat’a destek veren CHP yüzde 20’de çakılıp kalmıştı. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin söylemini ve politikalarını adım adım geniş kesimlere açtı… İstanbul’daki büyük başarı o politikanın ve Ekrem İmamoğlu’nun sergilediği kapsayıcı kişiliğin eseriydi

DIŞLANAN ÜÇ YAZAR

İstanbul Şehir Tiyatroları’nın repertuvarından üç edebiyatçımızın oyanları çıkarıldı. Necip Fazıl’ın Reis Bey, Mustafa Kutlu’nun Mavi Kuş ve İskender Pala’nın Aşk Bir Zamanlar adlı oyunları.

Bu oyunların edebiyat ve tiyatro açısından değerleri üzerinde yazacak değilim; bu edebiyatçıların işi…

Zaten bunun aritmetik bir ölçüsü de yok. Her üçünün de edebiyat sahasında tanınmış, iyi okunan isimler olduğu bellidir.

“Herkesi kucaklama” iddiasıyla seçim zaferi kazanan Ekrem İmamoğlu döneminde böyle bir tasarruf yapılması, bu yazarları seven çevrelerde ve bende de hayret, hatta bir ölçüde hayal kırıklığı yarattı.

Gücü, iktidarı alana kadar en kapsayıcı, en geniş ufuklu söylemler… Güç elde edilince, hele de pekiştirilince “bizdencilik” yapmak maalesef hâlâ aşamadığımız eski bir siyasi hastalıktır; sağda da solda da…

Dilerim bu üç yazarın repertuvardan çıkarılması arızi bir olaydır ve İmamoğlu bu hastalıktan kendisini uzak tutar…

CHP’NİN ÇİZGİSİ

Sayın İmamoğlu Necip Fazıl’ın Reis Bey adlı eserinin Nisan 2018’den’den beri oynanmadığını açıkladı. Bir yılı aşkın süredir zaten oynanmıyormuş… Peki…

İBB Sözcüsü Murat Ongun da bunu tekrarlayarak “Sadece bir kez sahnelenmesinin maliyeti 368 bin TL’dir. Hem maliyeti hem de önceki dönemden beri oynanmadığı için repertuvardan çıkarılmıştır. Bunun dışındaki haberler maksatlıdır” diye açıklama yaptı… Buna da peki…

Ama Türk hikayeciliğinin zirvelerinden biri olan Mustafa Kutlu’nun ve İskender Pala’nın eserlerinin kaldırılmasındaki “maksat” dedir?

Bir sebep açıklanmadığına göre siyasi ya da ideolojik “maksat” olduğunun akla gelmemesi mümkün mü?

Bu, CHP’nin açılım politikalarına da aykırıdır…

28 Şubat’a destek veren CHP yüzde 20’de çakılıp kalmıştı. Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin söylemini ve politikalarını adım adım geniş kesimlere açtı… İstanbul’daki büyük başarı o politikanın ve Ekrem İmamoğlu’nun sergilediği kapsayıcı kişiliğin eseriydi.

Onun için bu üç yazarın dışlanması birçok kimseyi şaşırttı.

 

DEMOKRASİNİN ZEMİNİ

Gelişmiş demokrasinin toplumsal zemini ideolojilerin yumuşaması, siyasi bloklar arasında yolların açılması, siyasi yelpazede de “denetim ve denge” oluşmasıdır.

AK Parti’nin ilk iki dönemde ılımlı, uzlaşıcı ve soldan isimleri de aday yapan tavrı doğruydu… İktidarını pekiştirince ideoloji dilini keskinleştirdi… Kendisi için de toplum için de iyi olmadı.

Evet AK Parti döneminde Şehir Tiyatroları’nda Nazım Hikmet, Turgut Özakman, Sabahattin Ali ve Berthold Brecht de oynadı ama bu genel bir gösterge değildir.

Sorun kendi zemininde CHP için de aynıdır. Eski ideolojik çatışmacı davranışlarını adım adım bırakarak kapsayıcı bir dile ve davranışa yönelen bu parti, kitlelerin hafızasında yer etmiş eski imajını canlandıracak tavırlardan kaçınmalıdır.

Tabii ki partiler farklıdır; sevdikleri, okudukları yazarlar, sanat eserleri, hele de marşlar farklıdır! Ama iktidarı ele alınca “ötekini” dışlamak çok yanlıştır.

Zira merkezî devlet kurumları da belediyeler de hepimizindir, bütün vatandaşların vergileriyle çalışır. Hukuk devletinde bir kesimin iktidara sahip olması; vergi ödeyen diğer kesimlerin hak eşitliğini ortadan kaldırmaz.

 

‘SIRA BİZDE!’

Bir toplumda çok sayıda kabile olması çoğulculuk değildir! Aksine ‘tekçi’ yapıların dehşetengiz çatışmalarının zeminidir.

Modern çoğulculukta farlılıklar arasında hem iletişim kanalları ve sosyal ilişkiler çok gelişmiştir hem hoşgörü…

Biz henüz o düzeyde değiliz. Bütün araştırmalar “en kuşkucu, en güvensiz” toplumlar arasında olduğumuzu gösteriyor. Komplo teorileri, siyasette hain suçlamaları, keskin kutuplaşmalar bu yüzden…

Kurumsallaşma da yeterince güçlü olmadığı için iktidara gelenler kamu kurumlarını “bizim” diye görüyorlar!

AK Parti döneminde sadece taraftan vakıflara “yardım” yapması bunun göstergesi.

Şimdi, CHP’li belediyeler “sıra bizde” hastalığının sınavındadırlar!

Seçim sonuçları siyasi atmosferi elbette değiştirir ama yönetim yetkisini kazananlar “dışlayıcı” tavırlardan sakınmalıdır.

İstanbul büyüklüğüyle, ekonomide ve kültürde Türkiye’nin lokomotifi olmasıyla ve son seçimlerde İmamoğlu’nun aldığı sonuçla, bütün Türkiye için önemli bir tecrübedir.

Bu tecrübe “sıra bizde” hastalığına kurban edilmemelidir.