Dışa dönük dindarlık ve problemleri de ne demek dediğinizi duyar gibiyim. Dindarlığın içe dönük olanı mı var ki, dışa dönük olanı olsun diye de düşünebilirsiniz.
Faruk Beşer hoca dindarlığı şöyle açıklamış: ?Din-dâr, biri Arapça diğeri Farsça iki kelimeden oluşan Türkçe bir sözcük. Dine sahip olma, dini benimseme anlamında. ?Dindar insan? dendiğinde genellikle sadece bu kadarı kastedilmez, göreceli olarak dine daha bağlı insan akla gelir´.
Dindarlık hakkında bilimsel makale yazan İlahiyatçı Ejder Okumuş gibi yurt dışı kaynaklı eserlerden dindarlığın tanımını yapmak istemediğim için Faruk Beşer hocadan alıntı yaptım.
Ülkemizdeki dindarlık tarihsel olarak çeşitli dönemlere ayrılır:
Cumhuriyet Dönemi sonrası (1960´a kadar)
İhtilal sonrası (1960-1980 arası)
Özal Dönemi (1983-2000)
Ve günümüz. (2002-2018)
Cumhuriyet dönemi sonrası dediğimiz 1960´a kadar olan dönemden önce doğanlar bugün ya yoklar ya da etkileri eskisi gibi değil.
İhtilal sonrası doğanlar hem Özal dönemini gördüler ve hem bugünü. Özal dönemiyle başlayan dindarlığın dışa dönük oluşu günümüze kadar devam etti. Hatta günümüzde en tepe noktasına varmış durumda.
?Dindar olan, olmak isteyen kişiler neden dindar olmuşlardır´ sorusu dindarlığı anlamak için önemlidir.
Evde, mahallesinde, geçmiş kuşaklarında bir dini tanıyanlar doğal olarak, o din üzerine devam ederler ve dindar olurlar. Toplumumuzun dindarlığı da bu şekildedir.
Dini tanıyıp kabul etmek isteyen insanlardan farklı olarak, kucağımızda bulunan bir dinle büyüyen neslin dindarlık anlayışını yaşıyoruz günümüzde.
Bundan dolayı da, bu dindarlık anlayışı İslam´ı da aynı anlayış ile yorumlamakta ve uygulamakta.
Hazır bulunan bir din ve onu hasbel kader yaşamaya çalışma. Arap ülkelerindeki müslümanların da bizden farklı oldukları söylenemez.
Özal dönemine kadar olan dindarlık, sosyal ve devletin baskısı sebebiyle kapalı ve içe dönük olarak yaşandı.
Ancak daha sonra Özal´ın dindar olması sebebiyle de, bu kapalılık durumu sona erdi ve dindarlık yavaş yavaş dışa dönükleşmeye başladı.
Dışa dönükleşmeye başlayan dindarlık, 2002 yılından sonra iktidar olan Ak partinin de büyük etkisiyle, müslüman olmaktan ziyade salt dışa dönük dindarlık halini aldı. Müslüman olmaktan ziyade dememin sebebi de, Kuran´ın içeriğine ihtiyaç duyulmamasından ötürüdür.
Dışa dönük olan bu dindarlık zaten hazır bulunan bir dine yönelik olduğu için de, hep kendini en doğru olarak tanımladı ve öylece yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.
Dışa dönük dindarlık içinde olanların dindarlık anlayışı nasıl derseniz?
Yüzeysel, bilimsel delillere önem verilmeyen, kaderci, başka dinlere düşman, içsel huzuru hedeflemeyen, kimi zaman içerisinde inanç sorunları olan, İslam´ı mistik halde gören, eskilerin inanışlarını önemseyip bugüne hitap etmeyen, ahlaktan ziyade dindarlığı önemseyen, dindar olmayanlara karşı tepkili, dindarlığını kendi için değil başkaları için gösteriş unsuru olarak kullanan bir dindarlık anlayışı.
Bundan dolayı da bugün, İslam toplumunda olmaması gereken sorunları yaşıyoruz.
Özal döneminden önce yaşanan dindarlığın ahlaki umdeleri, saflığı ve temizliği bugün artık tamamen yok olmuş durumda.
Kıldı desinler diye kılınan namazlar, dindar desinler diye inanmış gibi yapmalar, örtündü desinler diye örtünme gibi örneklerin yaşandığı bir dönem.
Bu yüzden araştırmalarda sürekli dindarlık çıkıyor ama iyi insan olma ve ahlak öne çıkmıyor.
Son on yıllardaki iktidar imkanı da buna eklenince, diyebiliriz ki artık dindarlık ve dindar olma her yönden prim yapıyor. Hem maddi, hem de statü-psikolojik manevi tatmin ve ?biz haklıyız´sözünü deme açılarından.
Dışa dönük olan bu dindarlık anlayışı ülkemizde ve diğer müslüman ülkelerde de etkin olduğu için İslam´ın evrenselliği ve faydası gün yüzüne çıkmıyor. Çünkü İslam´ın diyecek sözü olmasını önemsemekten ziyade dindarlığı dışa dönük olarak yaşayarak tatmin duygusu haz veriyor.
Ülkemizde ve bütün müslüman ülkelerde yaşanan bütün sorunların kaynağı da bu olduğu için dışa dönük dindarlığın problemleri ifadesini kullandım.
Karışık olmamasına özen gösteriyorum ama umarım kastım anlaşılır: Müslümanlar için önemli olan, bir şeyin/durumun İslam´a uygun mu ya da uygun değil mi olması konusudur. Ancak bugün böyle bir kıstas kalmamıştır. Toplumda ve yönetimde görünen manzara böyledir.
Bugün artık önemsenen şey: Dindarlık anlayışımıza uygun mu, değil mi konusudur. Yani bir bakıma dışa dönük dindarlık farklı bir din gibi algılanmaktadır. Bunun için gerekli ayetler ve hadisler de yeteri kadar mevcuttur. Hal böyle olunca, dışa dönük dindarlığın kıskacında, müslümanım diyenler tarafından boğulan bir İslam var. Bu durumda İslam çağımıza yanıt verebilir mi? Tabii ki veremez, veremiyor da.
Ayette açıkça belirtilmiş: ?Akıllarını kullanmayanlar üzerine Allah bir uğursuzluk yükler´. (Yunus, 100)
?Bunlar üzerine düşünenler kaldı mı´ diye de merak etmiyor değilim?