Dinle ilgili herkes konuşabilir, bu çok normal

Sinan Eskicioğlu yazdı;

Dinle ilgili herkes konuşabilir, bu çok normal

Dinler, geçmişten bugüne hep ilgi alanı oldu. Bugün de aslında ilgi alanı ama çoğu zaman tartışma çıkaracak noktaya getiren bir hayat argümanı gibi de. Sadece bugün mü, hayır eskiden de tartışma çıkarıyordu, toplumlarda kavgalar çıkıyor ve devletler savaşıyorlardı.

Kısacası dinler herkesin ilgisini çekiyor.

Ateisti, Agnostiği, Deisti bile dinlerle ilgileniyor ve dinler hakkında konuşmaktan belki de zevk alıyorlar. Bu konudaki düşünce mantığı aslında yanlış. Toplumdaki insanlar onların neden dinle ilgilendiklerini sorgularlar.

Neden?

Aslında çok normal. Dinle ilgilenmişler ve sonrasında bir karar vermişler. İnanmıyorum ya da inanıyorum demişler. Ya da Agnostik ve Deist olmuşlar. İlgilenmeseler, nasıl o durumda olduklarını anlamış olabilirler ki.

Bazı inançlı dindarları da bu durum rahatsız ediyor. ‘Madem Ateistsin neden benim dinimle ilgileniyorsun?’ gibi sığ cümlelerle saldırı yapıyorlar.
Öncelikle din senin dinin değil.

İkincisi Ateist olması bu kişinin dinlerle ilgilenmeyeceği anlamına gelmiyor.

Üçüncüsü de Ateistin dinle ilgilenmesinden neden rahatsız oluyorsunuz?

Hmm rahatsızlık.

Evet, rahatsızlar.

‘De ki: Ben dini sadece Allah’a has kılarak ibadet etmekle emrolundum’ (Zümer suresi, 11)

Dini Allah’a yani Yaratıcıya has kılarak ibadetle emrolunan kişi ateist değil, sensin. Dini sadece Yaratıcıya has kılma tabiri önemli.

Din, senin kendine has kılacağın bir meta değil. Dindarların içinden çıkamadıkları paradoks da bu. İnandıkları dinlerin sahibi olduklarını sanıyorlar. Bir dine inanıyorsa sanki o din o kişiye aitmiş gibi sanılıyor.

Din senin değil.

Sen inandığın için o dine giriyorsun.

İslam Peygamberi Hz. Muhammed İslam’ı tebliğ etmeye başladığı zamandan itibaren aynı problemi yaşayanlar oldu.

Dini kendinin metası, eşyası sanan Müslümanlar dini eğip bükerek bozmaya çalıştılar. Hadisler uydurdular. Başka milletlere savaşma aracı olarak dinleri kullandılar. Toplumları sömürme ve yönetme aracı olarak da dini kullandılar. Din, halkı yönetmeye çıkan yolda en önemli bir dönüm noktası oldu.
Bütün bunların sebebi inanan insanların dini kendilerinin sanmaları.

Müslüman halk İslam’ı kendinin sandı.

Müslüman yöneticiler de İslam’ı kendilerinin sandılar.

Bu iki grup aynı şekilde düşündükleri için İslam sömürü aleti olarak bu kadar kullanıldı ve eğer üzerine düşünmezsek de kullanılmaya devam edilecek.

Dini kendine has kılan Müslümanlar, dini kendine has kılan Müslüman yöneticilere ses çıkarmadılar çünkü onlar da aynı şekilde düşünüyorlardı. Belki bugün de aynı durumu görüyoruz ve yaşıyoruz.

Ayasofya’da Atatürk’e hakaret eden şahıs da dini kendine has kılarak fütursuzca konuşabildi.

Her inanan dindar dini kendine has kılmayı alışkın haline getirdi ve getiriyor.

Zaten dini kendilerine has kılan inananlar olmasalar hepsinin din anlayışı çok farklı olurdu. Din dendiğinde daha mütevazı ve ölçülü davranırlardı. Tasavvuf ehlinin din anlayışının aslı da budur.

Dini kendilerine has kılmak değil, dini Yaratıcıya has kılmak. Bundan dolayıdır ki, onlar daha affedici ve kucaklayıcı olmuşlardı.

Hallac-ı Mansur ‘Enel Hakk’ derken de dini Yaratıcıya has kılmış ve kendini o Yaratıcıda bulmuştu ama Müslümanlar onun kendini Yaratıcının yerine koyduğunu sandılar. Neden mi? Dini kendilerine has kılmayı bildikleri için onun da dini kendine has kıldığını sandılar.

Din, dinleri gönderen Yaratıcınındır. Dinler Yaratıcıya has kılınır.

İnananların sandığı gibi dinler insanların tapulu malı ya da sömürü aracı olacak bir meta değiller.

Sevgi ve Bilgiyle kalın