Maceralı başlıyor Mustafa Akyol’un “Müslüman Zihinleri Yeniden Açmak” kitabı.
2017’nin Eylül ayında davet üzerine Malezya’ya gitmiş. Birkaç panele katılmış.
Panellerden birinde ‘irtidat’ yani ‘İslam’dan dönme’ ya da ‘dinden çıkma’ konusunu konuşmuş.
Yaygın olan görüşe göre İslam’dan irtidat edenin cezası öldürülmektir.
Akyol, Suudi Arabistan, İran gibi ülkelerin (yaklaşık bir düzine ülke) bu cezayı uyguladığını yazıyor.
Malezya biraz toleranslı. Dinden çıkanı 6 ay süreyle rehabilitasyon merkezlerine gönderiyorlarmış.
Akyol konuşmasında mürtetlerin ne idam edilmesi ne de rehabilitasyona gönderilmesi gerektiğini, onları vicdanlarıyla baş başa bırakmanın daha doğru olduğunu söylemiş.
Bazı -reformcu- İslam alimlerinin bu konudaki görüşlerini aktarmış ve dinleyicilerine “La İkraha fi’d Din” (Dinde zorlama yoktur) ayetini hatırlatmış.
Gerçekten de biz ‘modern’ Müslümanlar İslam’da fikir ve inanç özgürlüğü olduğunu ispatlamak için bu ayeti delil gösteririz.
(‘Biz modern Müslümanlar’ tabirini yadırgayanlar olabilir. ‘Modernist’ demedim. Kastım modernitenin içinde mevcut olmaktır. Bu açıdan, en uçtaki örnekten mesela Afganistan’daki Taliban’dan başlayarak dinle ilişkisi en gevşek olanlarına kadar bütün Müslümanlar ‘modern’dir.)
Fakat mürtedin idamı konusunda ‘icma’ vaki olmuş.
Bu icma’ı da İslam’da inanç özgürlüğü olmadığına mı delil göstereceğiz?
Var mı yok mu fikir ve inanç özgürlüğü?
Kendi payıma, böyle bir tartışmanın fikir ve inanç özgürlüğü lehine sonuçlanmasını tercih ederim.
Akyol’un kitabını okurken konuyla ilgili başka makalelere de baktım.
Dinden çıkmanın cezası konusunda icma’ın mevcudiyetini hepsi teyit ediyor.
Aynı cezanın o devirde başka dinlerde (Hristiyanlıkta, Musevilikte) ve Müslüman olmayan toplumlarda uygulandığını söylüyorlar.
Ancak, doğrudan doğruya Kur’an-ı Kerim’e müracaat edildiğinde bu uygulamayı amir açık bir işaretin bulunamayacağını savunanlar da var.
Görüyorsunuz, nazik konu.
“Sakıncalı alanlara girmek yerine konuyu kapatalım, kafamız rahat etsin” mi dememiz gerekiyor?
Bu da bir ‘modern Müslüman’ tutumu: Başını ağrıtacak işlerden uzak dur.
Belki de asıl sorun şu: Bütün meselelerimizi konuşabileceğimiz, tartışabileceğimiz, bir fikir beyan ettiğimizde etraftaki maddi ve manevi trollerin “Urun ha! Vurun ha!” diye üzerimize çullanmayacağı özgür bir düşünce ortamına sahip değiliz.
Bırak söylesin adam. Beğenmiyorsan katılma.
“O yanlış, doğrusu böyledir” de.
Sövmeyin birbirinize.
Yok, illa sövecekler, illa birbirlerini dinden imandan çıkaracaklar!
Mustafa Akyol kolaya kaçmamış, konuşmayı tercih etmiş.
Konuşunca da başı biraz ağrımış.
Henüz panelin yapıldığı mekândan çıkmamışken, ‘Din polisi’ onu sorgulamış.
Akyol’un müteakip programı davet sahipleri tarafından iptal edilmiş. Biletini ayarlamışlar ABD’ye geri dönecek.
Dönememiş.
Havalimanı’nda gözaltına alınmış. Tekrar sorgulanmış. “Şeriat” mahkemesine çıkarılmış. “Dinde zorlama yoktur” ayetini hangi yetkiyle aktardığını da sormuşlar.
Sonunda “Seni serbest bırakacağız” demişler. “Bu ders olsun, tekrar Malezya’ya dönüp izinsiz İslam’ı anlatmaya kalkma.”
18 saat gözaltında kaldıktan sonra serbest bırakılmış.
Eşini aradığında serbest bırakılmasında (Babası, bizim yazarımız) Taha Akyol’un girişimiyle 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Sultan Nazrin Şah’la temasa geçtiğini ve bu müdahalenin serbest bırakılmasını kolaylaştırdığını öğrenmiş.
Peki var mı dinde zorlama?
Ayet-i Kerime’yi yorumsuz, parantezsiz okursan yok.
Fakat birçok mealde ayete parantez içinde bir iki kelime ekliyorlar.
Akyol’un verdiği örnek Malezya İslami Kalkınma Dairesi’nin mealinden:
“Dinde (Müslüman olma konusunda) zorlama yoktur.”
Görüyorsunuz, kitap tartışmalı bir alanda hem de vukuatlı bir şekilde başlıyor.
Aslına bakarsanız bu tartışmalı hal sonuna kadar devam ediyor.