Din, Reyting, Deizm, Gençlik ve Medya!

Ali Osman Aydın, Yeni Akit’in internet sayfasında yayımlanan yazısında Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu ‘Nedir Ne Değildir?’ programında yaşanan din tartışmasını ele aldı.

Din, Reyting, Deizm, Gençlik ve Medya!

Ali Osman Aydın, Yeni Akit’in internet sayfasında yayımlanan yazısında Habertürk’te Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu ‘Nedir Ne Değildir?’ programında yaşanan din tartışmasını ele aldı.

Aydın’ın ‘Din, Reyting, Deizm, Gençlik ve Medya’ başlıklı yazısı şöyle:

Mehmet Akif Ersoy’un sunduğu ‘Nedir Ne Değildir’in geçen perşembe günü yayımlanan bölümü sosyal medyada çok konuşuldu.

İsimler anons edildiğinde programın insanlarda uyandırdığı şey heyecandı. Çünkü katılımcıların bazıları ya sosyal medyada fenomen ya da tartışmalı dini yaklaşımlarıyla öne çıkmış, gençler tarafından takip edilen kişilerdi. 

Televizyonda dini meselelerin tartışılmasına mesafeli bakan biri olarak ben de o gün programı izledim…

İşin doğrusu, “Ben ne izledim?” diye sorguladığımda, izlediğim şeyin beni memnun etmediği sonucuna varıyorum. Hatta memnun olmamakla kalmıyor, bu tür programların bazı insanlar için zararlı olabileceğini düşünüyorum. 

Neden memnun olmadım açıklayayım.

Öncelikle, genel olarak dağınık bir program izledik.

Seçilen konularda, söz verme sırasında, sohbetin daldan dala atlayan seyri konusunda, aynı anda konuşan konuklar anlamında en az sosyal medya kadar dağınık, bölük pörçük, “çok sesli” bir programdı…İzleyen bir kişinin şayet kafasında belli başlı bir konu ile ilgili bilgi edinme gibi bir düşüncesi varsa hayal kırıklığına uğradığına eminim.

****

Programın beni rahatsız eden bir başka yanı da şuydu. Geçen yıl deist olduğuyla ilgili yaptığı açıklamalar sosyal medyada gündem olan Talha Hakan Alp de konuklar arasındaydı.

Bir yerden sonra program Talha Hakan’ın şüphelerini vuzuha kavuşturma etkinliğine dönüştü. Programda işlenmesi gereken diğer konular da dahil her şey bırakıldı, tüm konuklar hep birden ve türlü örneklerle beyefendiyi iknaya çalıştılar. Talha Hakan programı Ersoy’dan çalarak gündeme kendi kopuş serüvenini yerleştirdi. 

Şüphelerde şüphe olsa! Anladık ki Talha Hakan’ın pek romantik deizme kayış hikayesinin temelinde öyle zannedildiği gibi büyük teolojik tartışmalar falan yokmuş. Son derece basit, sığ ve herhangi bir ateist forumda rahatlıkla rastlayabileceğiniz türde ergence şeylermiş…

İslam ile, onun en temel tezleri ve karakteri ile bu kadar sorunu olan bir ismin din konuşulan bir programa, hem de ilahiyatçı sıfatıyla çıkarılmasının yanlışlığı üzerine Ersoy şayet samimiyse derin derin düşünmeli... Amaç insanların kafalarındaki sorulara cevap vermek mi yoksa şüpheleri artırmak mı? Bu çok önemli!

Eğer gaye sorulara cevap vermekse, cevap verecek kişiler stüdyodaki kişiler değil. Evet Altay Cem Meriç ve Caner Taslaman gibi isimler“ateizm ve din”  gibi kimi konularda cevap verebilirler... Fakat din bütünlüklü bir olgu olduğu için, sadece kelami açıdan, yahut yalnızca dinler tarihi açısından verilen cevaplar tatmin edici olmayacak ve başka sorular doğuracaktır.

****

Ersoy programda şöyle bir soru kalıbını değişik şekillerde tekrar etti: “Gençler hangi sorularına yanıt alamıyorlar da deizme kayıyorlar?”

Bu sorunun hareket noktası da varsaydığı sonuç da hatalı! Birincisi, dini meseleler gençleri, ateistleri, deistleri, kafası şüpheyle dolu olanları ikna etmek için konuşulmamalı. Bu maalesef Türkiye’de din konuşmanın bir usulü haline geldi. “Din mi konuşacaksın? O zaman  ateist ya da deistlerin şüphelerini aydınlatmalısın.” Ben bu usulün ateist ve deistlerin “mantıksız” suçlamalarının bilinirliğini artırmada, reklamlarını yapmada ve ülkedeki deist- ateist partisinin tabanını genişletmesinde önemli bir payı olduğunu düşünüyorum.

Ateist ve deistler Müslümanları kendi vesveseli gündemlerine çekerek İslam’ın sadece tartışmalı konularla gündemde kalmasını sağlayarak taraftar topluyorlar. Böylelikle din medyada hep ihtilaflı konular üzerinden görünüyor. Aynı tarz programlarda bugün bütün insanlık için bir hapishaneye dönüşen modern toplum tımarhanesi gayet güzel ve makul bir olgu gibi ele alınırken din daima tüm tartışmaların kuvözü gibi ele alınıyor. 

Eğer konu insanları dinden soğutan tutum ve davranışlar ise; dini, tartışmalar sarmalı olarak tasvir eden bu tür programların da insanları dinden soğuttuğunu, kuşkuları artırdığını söyleyebiliriz.

Ayrıca,Ersoy’un sorusu şunu da varsayıyor: “Gençlerin sorularına doğru cevap verilmesi halinde gençler deizme kaymayacaklardır.”

Nereden biliyoruz?

Bence bu çok yanlış bir varsayım…

Gençlerin kolayca din dışı cereyanlara kapılmalarında, cevaplanmamış sorulardan çok din dışı alanın baştan çıkarıcı cazibesinin etkisi olabilir. Siz en tatmin edici cevapları verseniz bile nefsinin uydusu haline gelmiş biri nefsinin ardınca yürümekten vazgeçmeyebilir. Yani sorularına cevap alamadıkları için deist oluyorlar argümanı baştan hatalı bir argüman…

****

Bir gün oğlu Hammad İmam Ebu Hanife’ye: "Siz evvelce kelâm münakaşalarına giriyordunuz, fakat bizi bundan men ediyorsunuz, niçin?" diye soruyor.

Şöyle cevap veriyor Ebu Hanife: "Bizim dönemimizde arkadaşımızla bir cedele girdiğimizde onun yanılması bizim ödümüzü koparıyordu. Siz ise, girdiğiniz kelâm münakaşalarında, arkadaşınızın yanılmasını istiyor ve bunu bekliyorsunuz. Arkadaşının yanılmasını isteyen kişi, onun küfre girmesini istiyor demektir. Arkadaşının küfre girmesini isteyen bir kişi, ondan önce küfre girmiş sayılır. İşte onun için sizi cedelden men ediyorum!" (Ibnu'lBezzazî; Menakibü'l-Ebu Hanife, C. 1, S. 111)

Demek ki din tartışmanın dine has bir usulü, gayesi, adabı, sınırları ve dindarane bir psikolojisi var. Bu temellerden yoksun olarak, ön plana çıkmak ve zafer kazanmak amacıyla yapılan bir din tartışması hem kişiler hem de izleyenler için çok sakıncalı. Zaten kişisel gözlemim de odur ki; yaklaşık otuz yıldır yapılan televizyonlardaki dini tartışma programları, müşterek noktaları azaltıp, ihtilafları çoğaltıyor… Duru zihinleri bulandırıp kuşkuları artırıyor…

****

Temel dini bilgiler konusunda eksikleri olan bir toplumda üst perde meselelerin konuşulduğu dini bir program yaparken dikkatli olunmalı. Seçilen konuklar reytinglerine göre değil ilmi ehliyetine göre seçilmeli. Din bir reyting aparatı değil. Amacınız iyi olabilir fakat kullandığınız araçlar ve yönteminiz sonucu berbat hale getirebilir. O yüzden, dikkat!