Reklam Görüntülerine Tıklayarak Kitap Siparişi Verebilirsiniz

Dinî bilgi ve düşüncede kadın

Mustafa Çağrıcı: “Bu yazım, kadını erkeğin “hamur yoğuran, çocuk doğuran” bir beslenme ve üreme aleti olarak gören ilkel zihinlerin din anlayışına karşı yüksek din eğitimi almış kadınlara çağrıdır.”

Dinî bilgi ve düşüncede kadın

Bu yazım, kadını erkeğin “hamur yoğuran, çocuk doğuran” bir beslenme ve üreme aleti olarak gören ilkel zihinlerin din anlayışına karşı yüksek din eğitimi almış kadınlara çağrıdır.

Hz. Peygamber ve Sahâbe döneminde, bizzat Peygamber efendimizin himayesinde kadınlar aile ve toplumda saygınlık ve güç kazanmışlardı. Bunun sayısız kanıtları var. Birkaçını sunayım:

* Kurân-ı Kerîm’in Mücâdile (tartışan kadın) adlı suresinde anlatıldığına göre, Hz. Peygamber, eski Câhiliye usulünce yapılmış bir boşamayı onaylayınca, boşanan kadın buna itiraz edip konuyu Hz. Peygamber’le tartışmışKur’an’da kadının itirazı haklı bulunarak boşama geçersiz sayılmıştır.

l Kur’an’ın 60. suresinin son ayetindeki bilgiye göre, kadınlardan oluşan bir heyet, devlet başkanı sıfatı taşıyan Hz. Peygamber’le Medine’de bir sözleşme yapmışlardı. Ayette kadınların Peygamber’e itaat görevleri, onun buyruğunun “mâruf” (meşru) olması şartına bağlanmıştır.

l Muteber kaynaklarda bildirildiğine göre, Hz. Peygamber Ümmü Varaka adlı bir kadını ailesine imamlık yapmakla görevlendirmişti. İlginçtir ki, kadının cemaati içinde en azından bir erkek müezzin de vardı. Bu kadın, imamlık görevini Halife Ömer döneminde ölünceye kadar sürdürmüştür (Mesela bkz. İbn Saʿd, e-abaât (nşr. M. A. Atâ), Beyrut 1410/1990, VIII, 334-335; İbn Hanbel, Müsned, IX, 2526/nr. 27924; Ebû Dâvûd, Sünen, II, 445/nr. 592).

l Camideki bir konuşmasında Hz. Ömer, halifelik yetkisini kullanarak kadınların maddi bir haklarında kısıntı yaptığını açıklamıştı. Cemaatten bir kadın, sert bir dille, Allah’ın vermediği bir yetkiyi kullanamayacağını söyleyince Ömer, “Kadın, Başkanı susturdu” diyerek kararından vazgeçmiştir.

Bu tür örneklerin sadece birinden bile kadın hakkında insanlık onuruna yaraşır bir sistem üretilebilirdi. Ama sonraki ulema kadın konusunda tarihi ilerletmek yerine geriye götürmüştür. En mide bulandırıcısını IŞİD, Boko Haram, Tâliban vb.lerinin sergilediği şimdiki zihniyet oralardan geliyor.

***

Uzun süre iki kurumda da görevler yaptığım için hem İlâhiyatlardaki kadın akademisyenlerin hem de Diyanet’teki kadın elemanların ufuklarının daha açık olduğunu biliyorum. O nedenle de konu din ile ilgili olduğu için özellikle onlara sesleniyorum:

Ey İlâhiyat’ın ve Diyanet’in kadın mensupları! 1400 küsur yıllık İslam tarihinin ilk asrı hariç, 1300 senedir baskılanan ve susturulan sizleri, “Konu dini ilgilendiren meselelerse ben de konuşacağım. 1300 yıldır biriken hakkımı kullanarak şimdi en çok ben konuşacağım!” demeye çağırıyorum.

Yüksek din öğrenimi görmüş, din öğretimi ve hizmetleri sorumluluğu yüklenmiş bayanlar! Dünyada İslam’ı da Müslüman kadını da itibarsızlaştıran zihniyete karşı, eliniz belinizde seyirci mi kalacaksınız? Artık konuşun, yazın! Asırlarca yalnız erkekler konuştular ve Müslüman toplumları getirdikleri yer ortada… Şimdi siz konuşmalısınız! Ve konuştuklarınız, erkeklerin asırlardır sürdürdükleri boş konuşmaların tekrarı olmasın! Konuşulmuşu konuşmak, hiç konuşmamak demektir. Tıpkı, bildiklerinizi anlatan bir kitabı okumanızın hiç okumamakla aynı şey olduğu gibi. Bildiklerine yenilikler katan yazıları, eserleri okuyanlar; sadece onlar yeni şeyler söyleyebilirler.

Biz Müslüman toplumlar, bin yıldan beri önceki söylenenlerin, yazılanların, okutulanların üzerine yeni şeyler (fikirler, bilgiler, çözümler) koymadan hep söylenmişleri söyledik. Böylece yeni bilgi, yeni düşünce, yeni çözüm okumadan, okutmadan, üretmeden asırları harcadık. Halk irfanının Osmanlı medrese öğretimi hakkında verdiği hüküm: “Benim oğlum Bina okur, döner döner gene okur.” Şimdi İlâhiyat fakültelerinde okuduğumuz temel dinî derslerde (tefsir, hadis, kelam, fıkıh ve tasavvufta) bize öğretilenlerle bin yıl önce Nizamiye medreselerinde öğretilenler arasında ne fark var, hiç düşündünüz mü? Peki, ayağımızı bastığımız dünya bin yıl önceki dünya mı?

Özetle bu yazım, Müslüman toplumlarda hâlâ yüreğinin ve beyninin hükmettiği gibi konuşamayan siz kadınlara bir çağrımdır; yeni bilgiler, yeni düşünceler, yeni çözümler üretme ve toplumlarımıza bu yeniliklerle özgürce konuşma çağrısı... Artık dinî bilgi, düşünce ve çözümlere yenileştirici, ıslahçı, barışçı, müşfik, üretken kadın eli değsin.



Anahtar Kelimeler: bilgi düşüncede kadın

Uyarı! Yapmış olduğunuz yorumlar incelendikten sonra onaylanacaktır onaylandıktan sonra gözükecektir


YAZARLAR

Resimlere Tıklayarak Kitap Satın Alabilirsiniz

HABERLER