Meğer ki bir “Dil Kurumu”muz var mış! Nihayet, ıkına sıkına bir rapor hazırlamışlar ve Cumhurbaşkanlığına sunmuşlar…
“Türk Dil Kurumu; tabela, şirket isimleri gibi alanlarda kullanılan yabancı kelimelerle ilgili yeni bir rapor yayınladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında Yüksek İstişare Kurulu’nda görüşülen raporda, ingilizce isimlerin ayıklanmasına ve türkçenin korunmasına yönelik yasa çıkarılması önerildi.”
Dil Kurumu yöneticileri TBMM’nin yasa değil, “kanun” çıkardığını dahi bilmiyorlar. Yasa kelimesi piyasa kelimesidir. Meclis, kanun çıkarır, inanmıyorsanız Resmî Gazete’ye bakın!
Neyse bu çok mühim değil, asıl mühim olan ufuksuzluk ve türkçenin içine düşürüldüğü durumdan habersizlik. Türkçe dil devriminden doksan yıl sonra en zor günlerini yaşıyor. Mesele sokaktaki tabelalar meselesi değil. Türkçenin korunması da kanun işi değil, zihniyet meselesi.
Meselenin başı: Dil devriminin matah bir şey olmadığını, kelimelerin habire değiştirilmesinin türkçeyi zaafa uğrattığını kabul etmek ve bundan sonra şu kelimenin yerine bu kelimeyi koyalımdan vaz geçmek. Ancak, yeni icatlar yapılırsa, dilimize yeni kavramlar girerse yeni kelimeler bulmamız ve bunu da zamanında yapmamız lâzım; yoksa atı alan Üsküdar’ı geçiyor.
Gelelim asıl meseleye… Türkçe sokaklarda zor durumda, bu açıkça görülüyor çünkü bazıları sadece sokak tabelalarını okuyor! Gelin üniversitelerimizde dilimizin ahvali perişanını gösteren tezlerinin sadece başlıklarını okuyalım:
Rat testisinde tunikamisin ile oluşturulan endoplazmik retikulum stresine karşı melatonin kullanımının etkisi. Fruktozla beslenen ratlarda tsevia rebaudiana’nın serum irisin ve glukagon benzeri peptid 1 (gip 1) düzeyleri üzerine etkileri. İndomezatin ile oluşturulan gastrik ülser modelinde oleuropeinin dna hasarı ve oksidatif stres üzerindeki etkisi. Zoledronik asidin d-17 köpek osteosarkoma hücre hattında sitokoksik ve opopotik etkileri. Koyunlarda dehidrasyonun bazı serum akut faz protein konsantrasyonlarına etkisi.
Fen bilimlerinden beş tez yeter! Sanmayın ki bu tezler ingilizce öğretim yapan bölümlerde hazırlanıyor. Onların resmen türkçe öğretim yaptıkları kayıtlı!
Birileri hâlâ diyor ke, “türkçe en iyi günlerini yaşıyor!” Böyle söyleyenlere “iyi günler” diliyorum!
Hadi “onlar fenbilimci, dil işlerine akılları ermez, yabancı kelimeler kullanırlar, onları türkçeleştirmeyi düşünmezler” diyelim. Şimdi de “dilbilimi” alanında yapılan bazı tez başlıkları:
Türkçe Sözlükteki Olgusal ve Devinimsel Sıfatların Dökümü. Semantik ve Leksikolojik Açıdan Salâh Birsel’in Bir Eserinin İncelenmesi. Afazik Hastaların Konuşma Biçimlerine Dilbilimsel Bir Yaklaşım Motor Afaziklerin Sağaltımında Dilbilimsel Bir Yöntem Denemesi. Eylem Çatıları ve Çatı Eklerinin Türetimselliği. Bugünkü Türkçede Bir Toplumdilbilimi İncelemesi: Genel Dilde (Aktarmalarda Kullanılan) Sosyolekt Öğeleri.
Dilbilimcilerin arıdılci olduğu hemen fark ediliyor değil mi? Fakat arıdilcilik latince kelimelere gelince bitiyor, leksikolojik, afazik, motor afazik, sosyolekt’ler baş köşeye kuruluyor. Arıdille latince kelimelerin izdivacından oluşan müthiş bir öztürkçe!
Okuyucularımız olgusal, devinimsel, türetimsel gibi kelimeleri de en az latince kökenliler kadar bilmiyor olabilir. Olguyu çıkarsanız bile “olgusal”ın ne olduğunu anlayamayabilirsiniz. “Devinim”in hareket demek olduğunu bilen beri gelsin! Ya devinimsel ne? Hareketsel mi? Türetim sözlüklere girmeyi başaramamış henüz, tabii olarak türetimsel de yok! Türetim, türetilen, üretilen şey olmalı. Bunun selli hali ne olmalı?
“Türkçeyi koruma kanunu” çıkarılacaksa, Türkçeyi bu dilcilerden nasıl koruyacağız? Bunlar Türkçeyi türksel’e çevirdiler. Her kelimenin arkasına bir sel sal iliştirmeden tek satır yazamıyorlar.
Türkçeyi koruma kanunu, daha önce de önü sürülmüş, sonuca ulaştırılamamış bir projedir. Bunu arşivden bulup tozlarını silkerek yeni imiş gibi sunmak ne kadar işe yarar? Böyle bir kanunun daha önce çıkarılamadı, şimdi çıkarıldı diyelim. Sonuç ne olacak? Sokaklardaki tabelalarda birtakım değişiklikler yapılacak. İş zabıta meselesine dönüşecek.
Sokaktaki çözüm, üniversiteyi etkileyecek mi? Akademi görmezden geldiği türkçeyi görecek mi? Dilcilerimiz arıdilcilik oyununu bırakıp sahih türkçeye dönecek mi?
Bu kanun işi değil. Milli Eğitim yaygın olarak bilinen türkçeyi ders kitaplarında kullanılmasını sağlamadıktan sonra bir yere varamayız.
YÖK veya üniversiteler “akademi türkçesi”ni masaya yatırıp bir karara varacaklar: Ya bu bozuk düzen sürecek, ki o zaman türkçe mezarını kazmaya devam edilecek, ya da gerçek türkçeye dönülecek!