“Dijital diktatörlük” çağına doğru

Mustafa Kaya; yazdı

“Dijital diktatörlük” çağına doğru

Türkiye, internet üzerinden mesajlaşma, veri gönderme, sesli ve görüntülü arama sistemi olan WhatsApp’ın, kullanıcılarına 8 Şubat tarihine kadar kabulü için süre verdiği gizlilik sözleşmesinin detayları ile çalkalanıyor. Bu sözleşmeye göre Facebook tarafından satın alınan WhatsApp, kullanıcıların verilerinin ticari maksatla kullanılması için onay vermelerini şart olarak ileri sürüyor. Tabi birçok insan için hem sosyal hayatta, hem de iş hayatında önemli kolaylıklar sağlayan WhatsApp’ın bu çıkışından sonra kafalar allak bullak oldu. Özel hayatın gizliliği tartışmaları, kişisel verilerin korunması gibi konular tam anlamıyla herkesin gündemine oturdu. Bu arada dün Rekabet Kurulu Facebook ve WhatsApp hakkında resen bir soruşturma başlattı. Bu sürecin sonu nereye gider bilmiyorum ama şimdi herkes kendince aşağıdaki soruların cevaplarını arıyor;

Küresel sisteme entegrasyonu kabul etmeyenler için hayat artık daha da mı zorlaşacak?

Bir tuş darbesiyle insanlar sistemin dışına mı itilecekler?

İnsanların özgürlükleri tamamen küresel tekelci şirketlerin insafına mı terk edilecek?

Her şeyde olduğu gibi bu şirketler insanları da bir eşya ve ticari meta olarak mı görmeyi yasal hale mi getirecekler?

Dünya, gardiyanları küresel veri depolama şirketleri olan açık bir cezaevine mi dönüşecek?

Peki, bu sorular haksız mı? Elbette değil. Malumunuz dünyada gücü elinde bulunduranlar sosyal hayatı denetlemek için kültürü ve dini, ekonominin gidişatını belirlemek için de ham madde ve parayı kontrol etmeyi hedeflerler. Şimdi bunlara bir de verileri denetim altına almayı eklemek lazım. Oysa insan özeliyle insandır. Kişisel verileri uluorta ticarileştirilen bir insanın özgürlüğü ve özgünlüğü ortada kalmaz. Bu durum “gizlenecek neyimiz var canım”  gibi ifadelerle karşılanacak bir konu da değildir. Teknoloji bir nimettir tamam ama teknolojinin küresel sistemin ağababaları eliyle şekerle kaplanmış bir zehre dönüştürülmesine de izin verilmemelidir. Bu saatten sonra can güvenliği eşittir kişisel veri güvenliği/özel hayat şeklinde olaya bakılmalıdır.

Diğer taraftan aslında insanların yazışmalarının, görüşmelerinin, dokümanlarının depolandığı server/sunuculara nükleer tesis gibi bakmak, öyle yaklaşmak lazım. Nükleer tesisler güvenlik açısından ne denli hayati alanlarsa, bu sunucular da tam da o anlama gelir. Ha Çernobil ve benzeri bir nükleer tesis patlamış insanlar doğrudan zehirlenmiş, ha da WhatsApp veya diğerleri bu verileri ticari meta olarak kullanıp parayı verenin kullanımına açmış fark etmez. Her ikisinin de insanı biyolojik ve ruhsal açıdan etkileme oranları aynıdır. Her ikisi de aynı kapıya çıkar. “Efendim, WhatsApp bu sistemi babasının hayrına mı kullandıracak” diyenler olabilir. Kısmen bu ifade haklı da sayılabilir. Bu durumda WhatsApp ve diğerleri hosting/barındırma hizmeti verdikleri için yıllık ücretler talep edebilirler. Bu durumda isteyen bu hizmeti alır, isteyen almaz. Burada dahi kişisel verilerin yüzde yüz korunacağı garanti olmaz tabi ama böylece az da olsa insanların özeline ticari ürün muamelesi yapılmamış olur.

Bununla birlikte bu tartışmalar çok açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır ki, para falan bir kenara, “asıl güç bilgidir”. Günümüzde bilgiye sahip olamayanlar, teknolojide yeni keşifler yapamayanlar bir anlamda sömürgeleşirler. Sömürülmek için emperyalistlerin illa da o ülkeye bir vali atamasına gerek yoktur. Başkasının ürettiği, bir süre sonra kullananlarda bağımlılık oluşturan her şey aslında her bir insanın başına dikilmiş bir sömürge valisidir.

Sonuç olarak şunları ifade edebiliriz; dünya hızla “dijital diktatörlük” çağına doğru giderken, gelişmekte olan ülkelerin önünde tek seçenek var, o da yüksek teknolojiye yatırım yapmaktır. Sadece insanın, bireyin, toplumların değil, ülkelerin, devletlerin hükmi şahsiyetleri de bu atmosferde tehdit altındadır. Özgürlüğün değeri kaybedilince daha iyi anlaşılır denir, doğrudur. İnsanlık şu anda dijital duvarlar arasına hapsediliyor. Kendileri fark etmeden özgürlükleri ellerinden alınıyor. Bunu fark etmedikleri için de şimdilik bir sorun görmüyorlar. Ancak öyle bir gün gelir ki, iş içinden çıkılmaz, geri dönülemez noktalara varabilir. Etik değerler nedir bilmeyenlerin elinde bulunan bu güç, insanlara karşı teknolojiyi bir silaha dönüştürmeye başladı. İnsan maddi ve manevi boyutlarıyla mutlaka korunmalıdır. İnsanı korumak aynı zamanda ülkeyi ve milleti korumak ve güven altına almak demektir.