T 24’ten Gökçer Tahincioğlu, eski MİT yöneticilerinden Mehmet Eymür ile bir mülakat gerçekleştirmiş. Eymür’ün içinden geldiği dönem, Türkiye’nin çok sancılı bir dönemi. Faili meçhuller, illegal yapılanmalar, ucu cinayete varan MİT içi kavgalar vs… Eymür de o kavgaların içinde yer alan ve tabii ki tartışmalı bir isim.
Mülakatın ilk bölümü dün yayınlandı ve beklendiği gibi pek çok iddia yer alıyor. Gökçer Tahincioğlu pek çok şeyi sormuş, cevaplar almış.
En çarpıcı olanlarından birisi devlet adına cinayet işlenmesi ile ilgili olanı hiç şüphesiz. Eymür, “Devlet benim gözümde her şeyi yapabilir. Meşrudur. Benim için böyle” diyen birisi öncelikle. Ama “Ama işin içinde menfaat varsa…” gibi bir rezervi var. “Bu kadar para ver yoksa seni öldüreceğim.’ Bu insanlar maalesef böyle öldürüldü...” diyor. 18 kişinin öldürülmesinin böyle olduğunu iddia ediyor Eymür.
Ağar’a ilişkin çok çarpıcı, çok dehşet verici iddiaları var. Perinçek’e ilişkin çok çarpıcı, dehşet verici iddiaları var.
Benim dikkatimi iki şey çekti. Birisi Özallar’ın aile ilişkilerini MİT’e çözdürmeleri, diğeri Çiller ailesinin MİT ile ilişkileri… Devlet ve aile ilişkileri…
Mülakatın o bölümünde soru -cevap şöyle ilerliyor:
“- Siyasilerle yakın olmanız da eleştirildi, ayrı bir istihbarat örgütü kurmak, özel örgüt kurulması iddiaları bundan kaynaklanmıyor mu?
Hiç siyasilerle yakınlık kurmadım. Turgut Özal’ın kızıyla ilgili annesinin isteği üzerine bir şeyler yapmıştık. Yüzümüze gözümüze bulaştırdık.
- Özal’ın kızının evlenmesini engellemeye çalıştınız…
Evet. Davulcuyla (Zeynep Özal’ın eski eşi baterist Asım Ekren’i kastediyor) evlenmesin diye babalara söyledik. İskender Çolak’a. Onlar da Başbakan’ın emri diye mekânlarını basmışlar. İskender Çolak’a ben söylemiştim. Müsteşara da sormuştum, “Bildiğin gibi yap” dedi. Kadıköy Belediye Başkanı Osman Hızlan vardı, onlara yakın biriydi. Hatta evinde, iktidara gelmeden önce Özallarla tanışmıştım. Osman, “Semra Özal sizinle görüşmek istiyor” dedi. Kaçakçılığa bakıyordum o zaman. Babalar Operasyonu’nu yapmıştık. Babaları tanıyordum. Ne desek yapıyorlardı. Semra Özal, “Aman buna mani olalım” dedi. Zaten sonradan bir sürü şeyleri de çıktı ama neyse… ‘Korkunç yenge’ vardı (eski konsolos) Bilge Erol. Sonradan Kızılcahamam vakaları çıktı vs… Ben İskender Çolak’la konuştum. “Mani ol evlenmelerine” dedim. Bunlar da mekânı basmışlar. Bunlar da kaçmışlar. Bir gemide nikâhı yapıp evlendiler. Arkasında benim olduğum da çıktı. Rezil olduk.”
Burada Başbakan’ın eşi MİT’le, MİT ise “Babalar”a “mekan bastırarak” iş bitiriyor. “Aile” söz konusu olunca “Devlet” ne işlerle uğraştırılıyor. Soru şu: Acaba Başbakan’ın haberi var mıydı eşinin bu “organize işleri”nden?
Çiller olayında ise Başbakan’ın kocası, Başbakan adına MİT ile irtibatı sürdürüyor. Eymür’ün bu noktadaki sözleri şöyle:
“Ben Özer Çiller’le görüşüyordum. Sönmez Köksal’ın (dönemin MİT Müsteşarı) bilgisi dahilinde. Sönmez Bey yanına gittiğinde ayakta bekletmiş, Sönmez Bey bayağı bozulmuş. Gitmek istemiyordu. Teşkilatla ilgili bazı şeyler vardı. İmzalar, yazılar. Benden gitmemi istiyordu Sönmez Bey. Ben Özer Bey’le görüşüp onları söylüyordum. O da hanımına söylüyordu. Böyle yaptırıyordum. Benim ilişkim bu.”
Bütün zamanlarda devlet yönetiminde “Aile” konusu sorun olmuştur. Osmanlı’da da vardır. TRT’nin yayınladığı Abdülhamid dizisinin önemli bir kısmında devlet işi ile aile işinin iç içe geçmesinin hikayeleri yer aldı mesela.
Batı’da, mesela Almanya’da Merkel’in 16 yıllık başbakanlığı döneminde “Eş”inin konu olduğu hikayeler okumadık. Ama Batı’da da vardır mutlaka. “Aile” her durumda hassas bir alandır.
Bizde aile üzerinden devlete nüfuz girişimleri, Ailenin merdiven altı yöntemlerle devlet yönetimine dahil olması, Ailenin sorunlarının devletin istihbarat örgütü kanalıyla çözülmeye çalışılması… gibi garabetler ne yazık ki yaşanıyor. Devletin istihbarat kurumunun devlette hiçbir sorumluluğu bulunmayan bir kişi ile (Özer Çiller) sürdürülmesini nasıl bir şeydir?
“Aile ilişkileri”, söz konusu kişiler iktidarda iken eleştirel boyutta gündeme gelmiyor genellikle. İktidarı kullananlar da “gücün hiç bitmeyeceği” duygusuyla dolu dizgin hareket ediyorlar. Ama belli ki her yapılan bir yerlere not ediliyor, “Hafıza”ya kaydediliyor. Sonunda da işte böyle, “Özer Çiller dosyası” ya da “Semra Özal dosyası” şeklinde arzı endam ediyor.
Tarih ibret alınmadığı için tekerrür ediyor… Bunu herkes bilir de yine de tarih tekerrür eder.