Devlet, solcuları sokağa çekmeye çalışıyor. Ama neden?

Onlar için kaos ve kavga çok önemlidir. Kavga çıksın ki, kontrol olsun. Tabanda yani halk bazında kavga olsun ki, yönetmek kolay olsun ve zamanı gelince kavgayı bitiren olarak meydana insin.

Devlet, solcuları sokağa çekmeye çalışıyor. Ama neden?

Sinan Eskicioğlu yazdı;

Devlet derken hepimizin bildiği devletten bahsediyorum: Türkiye Cumhuriyeti Devleti.

Açıklama yapma gereği duyuyorum, çünkü MHP liderinin tehditlerini duymayan yok. En son tehdit Karar Gazetesi’ne yapıldı.

Karar Gazetesi yazarları açık hedef oldular.

Sebebini irdelemeye gerek, belki bir sebebi bile yok. Dönen çarka çomak sokan kimse, tehlikeli ve hedef olabiliyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan tehditlere yönelik açıklamalarda bulundular.

Ali Babacan twitter hesabından şunları söyledi: ‘Daha geçen hafta iki gazetecinin saldırıya uğramasının ardından iktidar ortağı yine üç gazeteciye yakışıksız ifadelerle saldırmıştır.

Siyasetçinin görevi öfkeyi teşvik etmek değildir. Tehditlerinizle basını susturamazsınız’

Bütün bunlar olurken, saldırıyı yapanlar ellerini-kollarını sallaya sallaya geziyorlar.

Ve bizim de aklımıza şu soru geliyor: ‘Devlet, neden vardır?’

Platon’un ‘devlet’ isimli eserinde çok güzel ele alınmış olan devletin özelliklerini bugün tekrar ve baştan düşünmemiz gerekiyor gibi geliyor bana.

‘İnsanlar doğuştan iyi ve eşittirler; toplumun kötü düzeni onları bozar, güçlüler güçsüzleri ezer. Kanunlar güçlülerin elinde güçsüzlere karşı silah haline gelir…’

‘İnsanlar doğuştan ne iyi ne de eşittirler. Yalnızca güçlü ve güçsüzler vardır….’

Devlet, toplumdaki güçsüz’ü kollayan, azınlıkta olana değerlerini yaşama garantisi veren aygıttır.

Devlet, güçlülerin güçsüzleri ezmesinin önündeki settir.

Devlet, hukuku tesis ederek çeteleşmeyi önler ve keyfi uygulamaları sonlandırır.

Görünür devletin görevi bunlardır.

Bir de görünmeyen devlet vardır, namı diğer ‘derin devlet’

Derin devlet tek bir görüşün, fikrin, inanışın alanı değildir.

Derin devlet, sağın, solun, doğunun, batının, kuzeyin, güneyin, kısaca bütün yönlerin alanıdır.

Derin devletin içindeki bu yönler siyah-beyaz gibi birbirlerini dengeleyen unsurlardır. Doğu’nun karşısında batı, siyahın karşısındaki beyaz gibidir.

Bir de bunların da derinlerinde geçişleri sağlayan tonlar vardır. Beyazın grisi, siyahın grisi gibi.

Bütün bunların ahengi ile devletin dengeleri sağlanır.

Bugün görünür devlet, siyasi iktidar yani Ak Parti, yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dır.

Görünür devletin nasıllığını tartışmaya gerek yok, çünkü seçimlerle gelen kişiler seçimlerle giderler.

Görünmeyen devletin yapıları ise daha yavaş hareket eder ve bugünden yarına değişime uğramaz.

Bir de siyah görünen beyaz, bezay görünen siyah, doğu görünen batı, batı görünen doğu elemanları bulunur.

Bu elemanlar her devlette vardır.

Bu elemanlar sorumluluk almazlar ama ortamı ayarladıklarında sorumluluk alanlardan daha etkili olurlar.

Dikkat edilmesi gereken bu yapıları çok iyi tanımak gerekir.

Devlet, solcuları sokağa çekmeye çalışıyor dediğim konu da iki yönlü. Hem görünür devlet, yani Ak parti, yani Cumhurbaşkanı Erdoğan.

Diğeri de işte bu değişken elemanlar. Dün ‘şucu’ dediğimiz ama bugün ‘bucu’ olanlar. Dün Ak parti düşmanı olan, Ak partiyi hesap soracak olan, ama bugün tamamen farklı davrananlar.

Erdoğan solcuları neden sokağa çekmek ister?

Sebebi İslamcılığın solculuğu düşman olarak görmesi.

Değişken elemanlar neden ister?

Çünkü onlar için kaos ve kavga çok önemlidir. Kavga çıksın ki, kontrol olsun. Tabanda yani halk bazında kavga olsun ki, yönetmek kolay olsun ve zamanı gelince kavgayı bitiren olarak meydana insin.

İfade ettiğim değişken elemanlar için çok farklı isimler kullanıldı: Kontrgerilla, Gladio, Nato’cular, CIA’cılar vs.

Görünür devlet ve görünmeyen devletin değişken elemanları ‘Solcular’ için bu oyunu tezgahlıyorlar.

Görünmeyen devletin farklı uçları bunun farkında değiller mi?

Farkındadırlar.

Ama sabredeler.

Üç yumruk için ortalığı ayağa kaldırmazlar,evet.

Ama üç yumruğu atanları unutmazlar.

Limitleri zorlayarak keseri kendine yontanları da asla unutmazlar…

Sevgi ve Bilgiyle kalın

(Fotoğraf için Engin Akyurt’a teşekkür ederim)