Sinan Eskicioğlu yazdı;
Sedat Peker’in açıklamalarıyla başlayan çalkalanma devam ediyor.
‘Sedat Peker kimle savaşıyor?’ diyoruz. Ve cevabını da hemen veriyoruz: ‘Mehmet Ağar ve oğlu ile’.
Acaba gerçekten öyle mi?
Neden mi bu soruyu yöneltiyorum. Çünkü kavganın görünen kısmı o gibi geliyor bana. Ama görünmeyenler de beni ilgilendiriyor.
O yüzden soruyorum Sedat Peker kiminle savaşıyor?
Sedat Peker’in açıklamaları bize Susurluk’u hatırlattı. Susurluk kazası bize o zamanki ‘devlet-mafya’ ilişkisini göstermişti.
Susurluk olayının yaşandığı zaman devlet başkanlık sistemi ile yönetilmiyordu. Devlet içinde farklı görüşlere sahip kişi ve kurumlar mevcuttu. Ancak bugün durum çok farklı.
Sedat Peker’in hedefinde olan Pelikancılar devlet kadrolarında etkinliğini hala daha devam ettiren bir kuruluş. Bu yüzden de Sedat Peker’in söyledikleri doğal olarak direk devleti ilgilendiriyor diyebiliriz. Devleti bu kadar ilgilendirirken acaba devletin hangi kanadını ilgilendirmekte?
Eğer konunun muhatabı devletin milliyetçi kanadı ise bunun siyasi hayata nasıl etkileri olur diye bir soru da aklıma geliyor.
Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş konuyla ilgili çok ilginç açıklamalarda bulundu:
‘Susurluk dönemindeki yapıyı aşan bir durumun ortaya çıktığını düşünüyorum. Susurluk döneminde devlet içindeki kirlenmiş yapılar olduğu kadar, bunları temizlemek isteyen kurumsal yapılar da vardı. Ama devlet içinde gene siyasi bağlantıları olan dar çerçevede olmasına rağmen illegal yapılarını yürütebilen bu tip örgütsel yapılar ortaya çıkmıştı. Bugün böylesine yapılarla ilişkilerin siyasetçiler tarafından sergilendiği bir dönemi de ortaya çıkarıyoruz. Siyasetin açıkça Peker ve Çakıcı grubuyla olan ilişkileri ortada. Böylesi yapılar için af yasası çıkarıldı. Onun için Susurluk dönemini aşan bir durum var, diyorum’.
Daha önce de ifade ettiğim gibi devletin içinde çok çeşitli kanatlar var ve MİT Eski Müsteşar Yardımcısı da üzeri kapalı şekilde buna değinmiş.
Devletin içindeki farklı kanatlar Sedat Peker hakkında neler düşünüyor diye de aklıma gelmiyor değil. Onlardan bazıları Sedat Peker’in konuşması gerektiğini düşündükleri için mi acaba Sedat Peker bu cesur çıkışlarını yapıyor.
Eğer öyleyse demek ki Başkanlık sistemi devletin farklı kanatları tarafından da benimsenmedi ya da benimsenemedi.
Konumuz Ak Parti ya da Başkan sayın Erdoğan değil.
Esas konu Susurluk sonrası dönemde tekrar geri dönüş olmaz temennileri olurken tekrar aynı noktaya gelmek ve geri dönüşte yeni sistemin ne kadar etkili olduğu.
Yeni sistemle birlikte devletin etkin güç odakları çekimser duruma geçtiler ve devlet dediğimiz yapı siyasete evrilen bir deneme tahtasına çevrildi.
Esas sorunun da bu olduğu kanaatindeyim.
O halde soruyu tekrar yineleyeyim: ‘Sedat Peker’in kavgası devletle mi, MHP ile mi yoksa Ak partiyle mi?’
Sedat Peker Ak parti Elazığ Milletvekili Tolga Ağar’ı hedef alırken aslında Ak partiyle mi savaşıyor?
Zihnimizde deli sorular var.
Bu sorular zihnimizi yorarken bir de İsrail polisinin Mescidi Aksa’daki şiddet olaylarını yaşadık.
Şiddet ve hele de bir devletin polisinin şiddetini kesinlikle kınıyoruz.
Ancak.
Evet bir ancak var.
İsrail’in şiddetine böyle tepki gösteren Ak partililer ve halk, Çin’in Uygur Türklerine karşı insanlık dışı uygulamalarına neden sessiz kaldılar acaba?
İsrail’in Filistinlilere yönelik şiddet eylemlerini protesto etmek için ‘kapanma’ ya da ‘sokağa çıkma yasağı’ olan bir dönemde binlerce insanın sokaklarda nasıl yürüyüş yaptığını da anlamış değilim.
Acaba diyorum bu yürüyüşlere göz yumulması ile Sedat Peker’in açıklamaları arasında bir bağlantı var mı?
Sevgi ve Bilgiyle kalın