Devlet hata yapar mı, tabii yapar. Bunu tartışırken zihinlere üşüşen hala mı buralardayız gerilimi çok yorucu; devletin hata yapmayacağı günümüz dünyasında iddia dahi edilemez. Devlet bir makine değildir, mükemmel bir makine hiç değildir. Hata, devletin ve devlet idaresinin tabiatında vardır. Kötü idare olunduğunda daha çok hata bilhassa kaçınılmaz olur.
Esasen, devletin hata yapmadığı kabul edildiğinde demokrasiye ve kamu idaresini bağlayan hukuka gerek olmaz; yani hukuk devleti olmaz. Siyasete de ihtiyaç olmaz. Akla ne gelirse sayın, insanlık tecrübesinin cümle kurumları gereksiz hale gelir. Hatalarından dolayı devlet eleştirilemezse ve devleti idare edenler bunu fırsat bilip kendilerine mükemmellik atfetmeye başlarsa hatalar artar.
Kamu yönetiminde sorgudan muaf olmak diye bir durum olamaz. Millet neye tabiyse, devleti idare eden ve millet içinde çıkan yahut millet tarafından seçilen siyasi ve bürokratik kadrolar aynı kurala tabidir. Milletiyle, devletiyle bütün ülkeler hata yaparlar. En az hata yapanlar ileri, mutlu, zengin ve güven içinde yaşar, çok yapanlar da terör, enflasyon, işsizlik, kur, faiz vesaire idare eder giderler. Gayet tabii Türkiye de birçok devlet gibi sık sık, bol bol; hatta göz göre göre hata yapmaktadır. Kaldı ki devlet namına fiiller, tercihler ve politikalar kimine göre doğrudur, kimine göre hata… İyiye ve doğruya uluşmanın yolu da bu farklı bakış açılarının varlığından gelir. Farklılıkların hayat tanıyan ve tahammül eden devletlerin muvaffak olması, tahammülsüzlerin yerinde sayması tesadüf değildir.
Bizi bu tartışmaya taşıyan Gara operasyonunun 16 şehit verilerek neticelenmesi de belli ki bir strateji, planlama, sevk ve idare hatasıdır. Anlatılanlardan çıkan sonuç da niyet edilenin gerçekleşemediği yani, sonuç alınamadığıdır. Rehineleri kurtarmak maksadıyla büyük bir risk alınmış ama amaca ulaşılamamıştır.
Acımız büyüktür ve bilhassa öyle olduğu için de bu elim terör olayından sonra, “neden, niçin, daha doğru nasıl olurdu” gibi soruları araştırmak, anlamak ve terörle mücadeleyi daha güçlü hale getirmek için izleri takip etmek zarureti vardır. Herkes için; başta da devleti idare etmekte olan iktidar için faydalı olan budur.
Devlet yanlış karar verir, böyle durumlarda sorumluluğu üstlenir ve gerektiğinde yanlışını da kabul eder. En nihayet devlet, hükümet, siyaset ve bürokrasi millete karşı sorumludur. Devleti var eden, devlet olmayı sağlayan bizatihi bu sorumluluk ilişkisidir. Bu ilişkiyi yok sayarsanız, devleti hesap vermez bir kutsallığa oturtursanız, böylesi çok büyük ve aşılamaz bir problem olur. Devlet ve devleti idare eden hükümet, kriz zamanlarında; yani işlerin yolunda gitmediği günlerde hesap veriyorsa ve gözlerini kaçırmadan millete bakabiliyorsa o zaman güvenilir olur. Şunu da bilelim ki milletle devlet arasındaki ilişki güvene dayalı, şeffaf ve hesap verilebilir olursa moraller bozulmaz, aksine yükselir. Denetim ve sorgulama kesilirse de hatasız gün olmaz.
Sadece Gara olayı değil devlet geçmişten bugüne birçok meselede ve süreçte hatalar yapmıştır. Öyle olmasa ekonomiden eğitime, yargıdan dış politikaya kadar birçok sahada ülkeyi dünya listelerinin geri sıralarına düşüren tablo yaşanmazdı. Zaferi, başarıyı, performansı üstlenmek nasıl doğalsa kötü neticelerle yüzleşmek de öyle olmalıdır.
Bu yüzden asıl önemli soru, devletin hata yaptığı zaman nasıl davranacağıdır. Zihniyet olarak bunu kabullenmek ve hata yapıldığında hesap vereceğini bilmek değişmez bir kural olmalıdır. Aksi ise düşünülememelidir.
NOT: Yazarların yazıları kişisel görüşleri olup; haberdurus.com'un fikirlerini yansıtmaz.