Gerçeklik kendini bir kere daha dayatıyor: her ölüm erkendir…
Her şey biter, çıplak hakikat yüzümüze şamar gibi iner…
Son dönemlerde sağlığı yerinde olmamasına rağmen morali yerindeydi. Cerbezeli tavrını yitirmemişti. Canlı şevkli neşeli idi…
Ziyaretine gelen konuklarına bir ara kendisini ilk kez nerede nasıl tanıdıklarını yazıp yazdıklarını göndermelerini istemişti. Bilmiyorum, o talebi yerine getiren oldu mu?
Her şeyden önce bir tavır adamıydı. Edebiyatın çeşitli alanlarında kalem oynatmıştı. Şiir, oyun, deneme, eleştiri türünde ürünler verdi. Fakat bu alanlardan hiçbirine bir başına indirgenemeyecek bir özelliği vardı. Bunların tümünü birden temsil edecek kişilikteydi. Başka yazarlarda onları türlerden birine indirgemek mümkünken, onu böyle bir indirgemeye tabi tutamıyoruz. Başka bir deyişle onun adı aklımıza yalnızca bir şairi veya yalnızca bir yazarı getirmiyor. Bunların toplam değeri her ne ise akla o geliyor. Yerine göre, sınırsız bir fantezi âlemi çağrışımına müracaat ediyoruz.
Onu anlamak için onun diline aşina olmak başta gelen ilkelerden biri sayılmalı. Ayrıca onun kişiliği ile ilgili ipuçları da okurun elinde bulunmalıdır. Sıradan bir okur, onun herhangi bir kitabını sıradan bir kitap diye okumaya başlarsa, korkarım hüsranla karşılaşabilir. Onun kişiliği ve duruşu ile ilgili bir ön hazırlık yapılmadan bu metinler ya anlaşılmaz olarak kalır veya en yalın haliyle yanlış anlaşılmaya hükümlü olur.
Onun duruşunun iki temel özelliği: ilke ve sıkıdüzen… Bu iki kelime onun kişiliğinin başat ırasını oluşturur. Bu kişiliği dış dünyanın da tanınması gerekir.
Onun, salt bir şair veya oyun veya deneme yazarı, eleştirmeci kimliğine indirgenemeyeceğini söyledim. O, şiirini, eylem olarak üstlendiği misyonun dile getirimi olarak kullanmıştır. Onun şiir olarak kaleme aldığı metinler Filistin’i, intifadayı ve benzeri izlekleri işlemiştir. Bu şiirin arka yapısında yer tutan bu izlek gözden kaçırıldığında, anlam çerçevesini oluşturmak için boşuna uğraşılmış olur. Aynı durum oyunları için de geçerli. Onun düşünsel arka yapısı ihmal edilirse, bu oyunları da bir yere koymak güçleşir. Bu aynı durum onun özellikle son yıllarda kaleme aldığı ve arkası arkasına yayınlanan kitaplarındaki yazıları için de söz konusu…
Kitaplarının başka dillere çevrilmesi sağlanabilse dış dünyada da Türk düşüncesini tanıma isteği uyandırır kanısındayım. Şimdilik bu sorumluluğu yüklenecek birini arıyoruz…
İlkin Cahit Zarifoğlu (1987), ardından Akif İnan (2000), ikizim Alaeddin Özdenören (2003), Erdem Bayazıt (2008)… Nihayet Nuri Pakdil: 18 Ekim 2019, Cuma, saat: 13.10…
Edebiyat ve düşün dünyamız çok yönlü bir yazarını ve renkli ve cerbezeli bir kişiliği yitirdi…
Ve beni terennüm eden iki mısra:
Uzak... Çok uzak dağlardan iniyor sessiz sessiz
Dev gibi yalnızlık…