Tarih: 10.02.2023 17:12

Depremler de Allah’ın ayetlerindendir

Facebook Twitter Linked-in

Yaşanan büyük depremin ardından insanların tutumları ifadelerinde kendini tam anlamıyla bulur ve yansıtır. İnsanları anlamak için birebir muhatap olmaya gerek kalmıyor şu zamanda. Eskiden anlayışlarını belirtenleri ancak yazılı medya üzerinden görebiliyorduk. Şimdi ise herkesin elinin altında nesneleri var, buradan kimin aklına ne geliyorsa, kimden etkileniyorlarsa, nasıl bir anlayışa sahiplerse orada kendilerini belli ediyorlar.

İnsanın kendisi de Allah’ın ayetidir, yarattığı bir nişanesidir. Doğduğu gibi ölüyor da. Bu da bir gerçek. Ne kendinden ne de ölümden kaçabiliyor.

Ölümün insanları nasıl gelip bulduğu hiç belli olmuyor. Ruhlarında ve kalplerinde isyan barağı bulunanlar isyan etmenin bir yolunu bulurlar.  Depremdeki yıkımlarda, can kayıplarında insanların hatalarından da kaynaklandığı bir gerçek. Bu, insanın ölmeyeceği anlamına gelmiyor.

Felaketler sadece depremlerden kaynaklanmıyor. Deprem öyle bir olgudur ki sarsıntısı tam anlamıyla çeşitliliği büyüklüklerine ve durumlarına göre kimi zaman ortaya çıkıyor. Yakın zamanlarda Amerika kıtasındaki büyük boraların, kar fırtınalarının insanları nasıl helak ettiğini duyduk, gördük, öğrendik. Tsunami diye bir olayla da yüzleştik. Binlerce insan dalgalara kapıldı. Sel felaketlerinin ve daha başkalarının da yaşandığı bir dünyadayız.

Deprem, bunların içinde insan ruhunu en derinden etkileyen bir oluş. İnsanlar depremin kendisine engel olamıyor, olamayacak. Buna gücü yetmiyor. Tedbirlerle bunu hafifletebiliyor. Kaldı ki hele hele daha şiddetlisi gelince ona karşı hangi tedbir durdurabilir, dayanabilir?

Yaşanmakta olan bu büyük acının tanımı yapılamıyor. İnsanların çığlıkları, iniltileri ya da gözleme dayanan görüntülerin insanda bırakacağı etki kolay kolay unutulamaz ve silinemez. Hele hele bunu yaşayanlar çok daha iyi bilirler.

1968 Bingöl depreminde köyde idik. Genç delikanlılardık. Bir sabah saatinde bizim bir damımız vardı, orada idik. Deprem olunca güneyden gelen bir dalga gibi, büyük bir uğultu ile sarsıldık. Ağaçlar adeta yere yatar gibi oldu. Sonraki yıllarda Gölcük depremini yaşadık. Bunlar unutulmayan ve insanda iz bırakan anlardır.

İnsan tamahı sınır tanımıyor. Ne yapıyorsa kendisine yapıyor. Hırsı gözü karalığının baş döndürücü tutkusuyla sanki bu dünyayı yutup onunla kalacakmış gibi yaşıyor. Oysaki daha önce de gördüğümüz gibi insanlar bir anda eşitleniyorlar. Dünyadaki o tutkulu malları bir anda ellerinden çıkıp gidiyor.

Birbirlerini suçlayanların birbirilerinden hiç de farkları yoktur. Her birinin tutkusu bir başka biçimde kendini gösteriyor. Müslümanlara düşman olanlar için bu gibi anlar tam anlamıyla bir fırsat oluşturuyor.

Ölümlü bir dünyada, öleceklerini bilenlerin bile metafizik veya Müslümanca bir düşünüş ve zikirleri bile onları rahatsız edebiliyor. Allah’ı anış, sığınış bir duadır. Bu da insanın bir dayanağının olmasıdır. Musallaya gidecek her insanın ölümle yüzleşeceği bir gerçektir. Her anlamda kendilerini paranın, servetin ve veya yönetimin sultanı, imparatoru sananların o yüce buyruğa boyun eğecekleri kaçınılmazdır.

Kimileri içlerinde biriken zehirlerini dışa vurmak için insanların en duyarlı olabilecekleri zamanlarda, kişiliklerini ortaya koyuyorlar. Bu tiplerin çok gerekçeleri olur böylesi anlarda.

Şu sıralarda sabırla, temkinle maddî ve manevî destek dayanışmalarla birbirlerine koşmaları gerekirken, hemen her biri kendi içindeki zehri taşırmaktan geri kalmıyorlar.

Duyarlı olanlar bunlara kapılmadan, onlar gibi olmadan suhuletle, sakin, ağırbaşlı işine bakması, dayanışması, gücü yetenlerin fiziki ve maddi katkılarını sunmasıdır. Kendilerinden beklenen bu olmalı. Yoksa onlarla uğraşmak ve didişmek zaman yitimidir. Depremler de Allah’ın ayetleridir. Bunların da bir nedeni ve hikmeti vardır. İnsanların sevgi ve merhamet dilleri böylesi zamanlarda kendini gösterir. İnsan oluşunu gösterir.




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —