Tarih: 27.02.2023 13:02

Depremden sonra: Batılı düşünce kuruluşlarından Türkiye analizleri

Facebook Twitter Linked-in

Türkiye’yi sarsan depremlerin ardından Ankara ile arası bozuk olan birçok Avrupa başkenti, ‘deprem diplomasisi’ adı altında ikili ilişkileri tekrar rayına sokmak için çaba gösteriyor.

Batının etkili düşünce kuruluşlarında da deprem sonrası Türkiye siyasetine ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın geleceğine ilişkin analizler peş peşe yayınlanıyor. Özellikle iktisadi krizin ortasında gelen depremlerin iktidara mali yükü ve yaklaşan seçimlere etkisi gündemde. Buna ek olarak Suriye’yi de vuran depremlerin Suriye-Türkiye ilişkilerinde nasıl bir değişikliğe yol açacağı da analizleri etkiliyor.

Carnegie’de Türkiye değerlendirmeleri

ABD’nin ünlü düşünce kuruluşlarından Carnegie’de yayınlanan iki makale, depremlerin Türkiye siyasetine etkisini inceliyor.

Francesco Siccardi imzalı yazıda, depremler nedeniyle Recep Tayyip Erdoğan’ın siyasi kaderinin tehlikede olduğu ileri sürülüyor. Türk yetkililerin depreme yavaş müdahale ettiğini savunan Siccardi, bunun toplumsal huzursuzluğu artırdığını belirtirken, 14 Mayıs’ta yapılacağı ilan edilen seçimlerin de bu tarihte yapılamayacağını düşünüyor. Yazara göre seçimler ya Haziran ortasında yapılacak, ya da Erdoğan ve partisi ‘şapkadan tavşan çıkarırsa’ 2024’e ertelenecek.

Ocak ayına kadar yolunda giden Suriye-Türkiye müzakerelerinin depremlerin ardından sekteye uğrayacağını savunan Siccardi, seçim döneminde Ankara’nın Suriye Kürtleri ile karşı karşıya gelmeyi tercih etmeyeceğini ileri sürüyor.

Öte yandan Suriyeli sığınmacılar meselesinin de depremin ardından yeniden ısındığını hatırlatan yazar, deprem sonrası koşullarda Suriyelilerin ülkelerine tamamen dönmelerinin de mümkün olmadığında ısrar ediyor.

Carnegie’deki diğer yazı Sinan Ülgen imzalı. Ülgen, depremlerden çıkan ‘trajik sonuçlardan’ birinin ‘liyakatsiz yönetişim çerçevesi’ olduğunu ileri sürüyor. Muhalefetin, iktidardaki AKP’yi felaket karşısında yetersiz tepki vermekle eleştirdiğini hatırlatan Ülgen, yaptırım eksikliği ve üst düzey yönetim sorunlarının Türkiye’deki deprem felaketinin sonuçlarını daha kötüleştirdiğini savunuyor.

Ülgen’e göre Türkiye depremlerin ardından, yaklaşan İstanbul depremini de akılda tutarak, yönetim reformu ve afet yönetimini tartışmaya açmak zorunda. 

Yazar, AB’nin de Türkiye’nin afet sonrası toparlanmada ihtiyaç duyacağı mali desteği vermesi gerektiğine dikkat çekiyor.

Atlantik Konseyi: ABD-Türkiye ilişkileri tamir olabilir

Bir başka etkili düşünce kuruluşu Atlantik Konseyi’nde Grady Wilson imzasıyla yayınlanan yazıda ise depremin ABD-Türkiye ilişkilerine olan etkileri tartışılıyor.

Şu ana kadar uluslararası kamuoyunun Türkiye’ye verdiği desteğin ‘ilham verici’ olduğunu düşünen yazar, ABD’nin USAID aracılığıyla Türkiye’ye yaptığı deprem yardımlarına dikkat çekiyor.

74 ülkenin Türkiye’ye arama kurtarma ekibi, ekipman ve daha fazlasını yolladığını söyleyen yazar, 20 NATO ülkesinden ve İsveç ile Finlandiya’dan 1.400’ün üzerinde personelin deprem bölgesine konuşlandığını belirtiyor. Wilson, AB’nin bir bağışçılar konferansı yapacağını duyurduğunu hatırlatıyor.

Türkiye’deki birçok insanın hâlâ 1999 Marmara depreminin ardından dönemin ABD Başkanı Bill Clinton’ın ziyaretini hatırladığını belirten yazar, deprem gibi bir trajedinin ABD ve diğer ülkeler için Türkiye ve Türk halkıyla bir araya gelmenin fırsatını yarattığını düşünüyor.

Afet diplomasisinin tek başına ABD-Türkiye ilişkilerini rayına oturtmayacağını savunan Wilson, yine de bu vesileyle diyalog için daha fazla kapının aralanacağını düşünüyor. Yazara göre, ABD’nin Türk halkına olan dostluğunu göstermesi bir hayli önemli.

Henri Barkey değişim bekliyor

Council on Foreign Relations (CFR) için bir yazı kaleme alan Henri Barkey ise depremlerin Suriye ve Türkiye siyasetini yeniden şekillendirebileceğini düşünüyor.

İmar aflarına ve hükümete yönelik yetersizlik eleştirilerine yer veren Barkey, ‘gönüllülerin’ ve STK’ların çabalarının takdire şayan olduğunu yazıyor.

Erdoğan’ın ‘kabahatli’ müteahhitleri ve yapmacıları suçlayacağını düşünen Barkey, deprem bölgesinde seçimlerin nasıl yapılacağını hayal etmenin çok zor olduğunu savunuyor.

Barkey, depremden en çok etkilenen Adıyaman, Maraş, Hatay ve Antep illerinden yalnızca Hatay’da çoğunluğu elde edemediğine dikkat çekiyor ve buralarda seçmen tabanının zayıflayacağını öne sürüyor.

‘Siyaset depremin önünde’

Middle East Institute’ta (MEI) Howard Eissenstat imzasıyla yayınlanan yazıda ise Türk hükümetinin depreme verdiği tepkinin önüne siyaseti geçirdiği öne sürülüyor.

Depremin ilk saatlerinde iktidarın TSK’yı seferber etmediği yönündeki eleştirileri tekrarlayan Eissenstat, AFAD’ın da kötü yönetildiğini, mali olarak az desteklendiğini savunuyor.

Erdoğan’ın kameralar karşısına geçtikten sonra eleştirel haberleri hedef gösterdiğini söyleyen yazar, bunun ardından savcıların soruşturmalara başladığını ve Twitter’ın engellendiğini belirtiyor.

AKP yanlısı medyanın ‘başka bir evrende yaşıyor gibi göründüğünü’ öne süren yazar, ‘asrın felaketi’ etiketi ile bu medyanın depremin yarattığı sonuçların kötü yönetimden değil, Tanrı’dan kaynaklandığını göstermek istediklerini belirtiyor.

Suriye ile işbirliği ihtimali

The Geopolitics için yazan Suyash Dwivedi, depremlerin ardından, ileri gitmeyen Suriye-Türkiye müzakerelerinde değişim olabileceğini düşünüyor.

Suriye’nin kuzeyini de vuran depremlerde ‘muhalif güçlerin’ ve Suriye hükümetinin arama kurtarma ya da toparlanma gibi faaliyetler konusunda yetersiz kaldığını savunan yazar, Ankara’nın bu vesileyle iki tarafı bir araya getirme faaliyetlerine hız verebileceğini öne sürüyor.

Dwivedi’ye göre Rusya’nın Ukrayna savaşı nedeniyle Suriye’de Türkiye’ye daha fazla alan açmaya istekli olması da bu potansiyeli yükseltiyor.

Washington Institute’ta panel

Bir başka etkili düşünce kuruluşu Washington Institute’ta ise Can Selçuki, Amany Qaddour, Soner Çağaptay ve Andrew Tabler’in katılımı ile panel düzenlendi.

Katılımcılar, Türk hükümetinin afete tepkisinin yavaş kaldığı konusunda ortaklaşırken, Can Selçuki, depremden önceki Türk siyasetinin artık konu dışı olduğunu, şu anda yeni bir paradigmanın içerisinde olduğumuzu ileri sürüyor.

Selçuki, Türkiye’nin bihai olarak yeniden yapılanma için gerekli fiskal ve mali kapasiteye sahip olduğunu düşünüyor. Çağaptay da Türkiye siyasetinin depremden sonra ‘keşfedilmemiş topraklar’a (terra incognita) girdiğini düşünenlerden. Yazara göre depremler, Türkiye’nin daha önceki sosyo-politik dinamiklerini ‘resetleyecek.’

Erdoğan’ın bir süredir ‘otokrat ama etkili bir lider, ulusun babası’ imajı çizdiğini ileri süren Çağaptay, depremlerle birlikte bu imajın test edildiğini düşünüyor.

Çağaptay’a göre depremlerin ardından Türk kamuoyunun düşünce yapısı da AB, NATO ve batıya karşı ‘resetlenecek.’

 

Kaynak: farklı Bakış




Orjinal Habere Git
— HABER SONU —